İşsiz, çalışan, serbest gazeteciler anlatıyor yazı dizisi 3. Bölüm…

24 Saat, gazetecilerin sorunları dizisinin son bölümünde Türkiye’de olumsuz çalışma koşullarına, yoğun gündeme, baskıya rağmen çalışan emekçi gazetecilere mesleklerini nasıl tercih ettiklerini, hayal ettikleri gazeteciliği, yaşadıkları sorunları sordu

Bengisu Kömürcü / İstanbul - Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün her sene yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde bu yıl 157'nci sırada yer alırken, her 4 gazeteciden biri işsiz. Türkiye’de basın tablosu böyleyken çalışan gazeteciler ne düşünüyor? Mesleklerini yapabiliyorlar mı? Hayallerindeki gazetecilik ile gerçekler ne kadar örtüşüyor? 24 Saat, gazetecilerin sorunları dizisinin son bölümünde Türkiye’de olumsuz çalışma koşullarına, yoğun gündeme, baskıya rağmen çalışan emekçi gazetecilere mesleklerini nasıl tercih ettiklerini, hayal ettikleri gazeteciliği, yaşadıkları sorunları sordu. TUNÇ’UN HAYALİNDEKİ GAZETECİLİK Gazeteci Hayri Tunç mesleğe 2000’li yılların başında babasının çıkarttığı Anadolu’da Yaşam gazetesinde başlamış. Okulunu okumadığı için kendisini alaylı olarak tanımlıyor. Daha çok fotoğraf çekme tutkusunun olduğunu belirten Tunç gazeteciliğe başlama hikayesini şöyle anlatıyor: “Bir süre sadece fotoğraf çektim ancak özellikle Gezi direnişi sonrası yeniden haber yapmaya başladım. Gezi direnişinden sonra özellikle mahallelerde devam eden ve neredeyse görülmeyen eylemleri takip edip fotoğraflamaya, haber yapmaya başladım. Sonrasında gazetecilik faaliyetlerine devam ettim. Şu anda Gazete Fersude’nin Eş Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapıyorum.” Hayalindeki gazeteciliği şöyle anlatıyor Tunç: “Bana göre gazeteciliğin en önemli yanı gerçeğin peşinden gitmek. Mevcut anlayışta çoğunlukla belli bir siyasi düşüncenin çevresinde ilerlese de gazeteciliğin bir sınırı, bir çerçevesi olmamalı. Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun gerçeği takip etmek, onu dillendirmek gerekli. Bazen ideolojik olarak sizin durduğunuz yerin çok ötesinde, farklı bir yerde dursa bile gerçeği aramak, onu bulup, olduğu gibi dillendirmek gerekir. Günümüzde, gazeteciliğe yönelik her şekilde bir sınırlama olduğunu düşünüyorum. Sol veya sağ cepheden çoğu zaman bazı gerçekleri görmemeye çalışmak ya da yok saymak durumları oluyor ki gazetecilik bu olmamalı. Gazetecinin duracağı yer, gerçeği bulduğu andır.” Gerçeğin peşinden gittiğinde ve aklına takılan soruların cevaplarını bulduğunda mutlu olduğunu söyleyen Tunç gazetecilik mesleğini yaptığı için genel anlamda mutlu olduğunu ifade ediyor: “Gazetecilerde korkunç bir sınır söz konusu ve bu gazetecinin tıkanmasına sebep oluyor. Neredeyse, her haber için belli kalıpların dışına çıkmamak gibi bir konuma düşüyorlar. Yapılan iş çok önemli bir iş ancak şu da unutulmamalı ki, gazetecilik hayatın akışı ile birlikte var olan bir meslek. Kendimizi çok önemsememeli ancak küçükte görmemeliyiz.” Hayalinde kurduğu gazetecilikte sınırların olmasını istemeyen Tunç bir ideolojik formasyona girmeden gerçeğin peşinde koşmak olduğunu söylüyor. Tunç gerçeğin peşinden koşmanın güzellikler getirdiğini ifade ederek, “Gerçeğin peşinden gitmek, bütün haksızlıklara, bütün yanlışlara tepkiyi de beraberinde getirir. Bu da gazetecinin yaratıcı olmasını, daha iyi haberler üretmesini sağlar. Haberci, aklına geleni araştırmalı, kendisi inanıyorsa onu haberleştirmeli” diyor. Tunç, Türkiye’de mutluluğa dair yapmak istediği haberi ise şu cümlelerle anlatıyor: “Çok zor aslında mutluluğun haberini yapmak. Türkiye, neredeyse her insanın ruhunda bir acının olduğu bir coğrafya. Ancak cevap vermek gerekirse, mutluluğa dair yapabileceğim haber, çocuklar ile alakalı olurdu. Hayalleri olan, hayalleri için çabalayan çocukların zaferlerinin haberini yapmak isterdim. Mesela, atık kağıt işçisi bir çocuğun evine ekmek götürme anını haberleştirmek ve fotoğraflamak isterdim. O anın saf mutluluğunun dünyada hiçbir yerde olabileceğini sanmıyorum.” “DAHA İYİSİNİ YAPABİLİR MİYİZ KAYGISI İÇİNDEYİM” Ercan Ayrancı, mesleğe şartlar gerektirdiği için başlayanlardan. Ayrancı sosyal medyayı haber alma aracı olarak kullanmasının ardından mesleğe çok hızlı bir giriş yapmış. Şimdilerde editörlük ve muhabirlik yapıyor. Mesleğe dair mutluluğunu, umutlarını ve düşüncelerini ise şöyle anlatıyor: “Gazetecilik mesleğini sürdürdüğüm için çok mutluyum, geliştirilebilir mi daha iyisini yapabilir miyiz kaygısı içindeyiz sürekli. İnanıyorum ki daha iyisini yapacağız. Gerçeği olduğu gibi halka ulaştıran, geçim sıkıntısı, gözaltına alınma tutuklanma derdi yaşamadan habere koşabilen gazeteciler daha fazla olmalı.” Ayrancı ise Türkiye’ye dair özgür, eşit, demokratik bir ülke haberi yapmanın hayalini kuruyor. “SOKAKTA KİMSENİN YAŞAMADIĞI HABERİNİ YAPMAK…” Çocukluk hayallerinde avukatlık ve gazetecilik olan gazeteci Rojda Altıntaş, medyanın gücünün daha ağır olduğunu düşünerek bu mesleğe başlamış. Hayalindeki gazetecilik ve şu an yaptığı gazetecilik arasında fark olmadığını söyleyen Altıntaş, gerçekleri yazarken vicdanını tatmin edebildiğini ve kafasını yastığa koyduğunda rahat olabildiğini söylüyor. Atıntaş, mutluluğa dair yapmak istediği haberi şu şekilde tanımlıyor: “Artık hiç kimsenin sokakta yaşamadığına dair bir haber.”
Editör: TE Bilisim