MÜJGAN HALİS - 15 Temmuz sonrası ilan edilen KHK’lar binlerce insanı işsizliğe ve açlığa mahkûm etti. Süreç ‘hamile kadınlar’ ve ‘cezaevlerindeki çocuklar’ gibi kavramları da bir kez daha hatırlattı. Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu tarafından hazırlanan Üçüncü Yılında OHAL’in Getirdiği Toplumsal Maliyetler Raporu, hükümetin görmezden geldiği bu iki gerçeğin geldiği aşamayı gözler önüne seriyor. 3 bin 305 kişinin katıldığı araştırmaya göre, yüzde 81’i evli olan KHK’lı mağdurların yüzde 23’lük kesimini ise kadınlar oluşturdu. Rapor aracılığıyla OHAL’in üçüncü yılında mağduriyetlerini anlatanlar, geride bırakılan zamanda hamile kadınlar ve çocuklar ile ilgili koşulların değişmediğini, tersine ağırlaştığını söyledi. Bebekleriyle birlikte cezaevine girenler, güneş, oyuncak bir yana mamadan mahkûm bırakılan bebekler, karnında ölü bebeğiyle cezaevine getirilenler… EV ORTAMI OLSUN DİYE YERE BATTANİYE SERİLİYORDU Onlardan biri olan Necla Ç, “Düşük riskim olmasına rağmen Afyon’dan İzmir’e gönderildim ve yolda kanamam oldu” diye başladığı hikâyesini şöyle sürdürdü: “Cezaevine gidince de kanamam devam etti, bebeğimi kaybettim. Yan koğuşa da sekiz aylık hamile bir bayan gelmişti, şeker rahatsızlığı vardı, yemekleri yiyemiyordu. Kaldığım koğuşta üç tane çocuk vardı ve anneleri ev ortamı olsun diye kantinden aldıkları battaniyeleri yere seriyorlar ve o alanda ayakkabısız dolaşılıyordu”. Bir süre Çanakkale Cezaevi’nde kalan OHAL mağdurlarından Selma Y. de kadınların hepsinin terör örgütü üyesi olmakla suçlandıklarını ve çoğunun da anne olduğunu söyledi. “Minicik bebekleri ve çocukları açık görüşe geldiklerinde kavuşma ve ayrılış sahnesi o kadar acıklı bir hal alırdı ki, vicdanının son zerresine kadar titretirdi insanı. O tablo, suçlu tablosu değildi, zorla anne ile yavrularını ayırma tablosuydu. Ağlayış, çığlık, sarılma ve gardiyanların çocukları annelerinden zorla ayırmaları. Bazı şeyler kelimelerle tarif edilemiyor”. Cezaevinde hamile bir kadının trajik hikâyesini anlatan Çiğdem K. ise şunları aktardı: “Arkadaşım hamile olduğundan şüphelendiğini söylemesine rağmen savcılık emri ile tutuklanmıştı. Hastanede herhangi bir tahlil yapılmadan cezaevine getirildi. İlerleyen günlerde hamile olduğu anlaşılmasına rağmen tahliye edilmedi. Stres, kalabalık koğuş, kış ayının şiddetli soğuğu gibi nedenlerden rahatsızlandı. Müdahale edilmedi. Uzun bir süre sonra gece gelen 112 ekibi ile hastaneye sevk edildi. Nesrin T, çocuğunu kaybetmişti. Ailesi yanında olmadan kürtaj yapmak istemeyince, karnında ölü bebeğiyle cezaevi görevlileri tarafından tekrar koğuşa getirildi. Karın ağrısı ve sancı ile birkaç gün geçirdi. Artık hayati tehlike oluşmuştu. Ardından dışarıdaki eşine haber verildi. Hastanede müdahale edildikten sonra tekrar koğuşa getirildi”. Cezaevinde henüz yaşına girmemiş bebeklerin olduğunu hatırlatan Nurdan S. de hapishane koşullarının hijyenik olmamasında dolayı çocukların çok sık hastalandığını belirterek şöyle devam etti: “Geceleri bebekleri anneleri olmaksızın alıp acile götürürlerdi. Anneleriyle doktora götürülen çocukların önünde anneler kelepçelenirdi. Henüz iki yaşında olan bir çocuğun annesi ve babası tutuklanmıştı. Çocuk bir süre teyzesinin yanında kaldıktan sonra, annesinin yanına getirildi. Cezaevine geldiğinde annesi çocuğunu ağlatarak sesini babasına duyurmaya çalışıyordu ki babası da sesini duysun diye... Bu unutulabilir mi? CEZAEVİNDE ÇOCUKLAREMEKLEMEDEN YÜRÜMEYİ ÖĞRENİYOR Bakırköy Cezaevi’nde tanıklık ettiklerini dile getiren Süheyla M. cezaevlerindeki çocukların emeklemeden yürümeyi öğrendiklerini söyledi. Çocukların cezaevinde güneşten de mahrum olduğunu belirten Süheyla M. birçoğunda D vitamini eksikliği olduğunu ifade ederek “Çocuklar her yeri metal ve duvardan oluşan bir ortamda büyüyorlar. Bildikleri tek hayvan hapishanenin avlusuna konan kuşlar ya da hamam böcekleri. Ranzadan düşerek beyin kanaması geçiren, annesinden ayrı kaldığı için travmaya maruz kalan çocuklar, geceleri koğuş camlarından çocuklarının adını bağıran anneler… Bu insanlara bankada hesabı var diye bunları yaşatanlara beddua etmemek elde olmuyor” dedi. Murat M. Ş, bir baba. Eşi ile aynı cezaevinde tutuklu kalan Murat M. Ş, eşinin riskli bir hamilelik süreci olmasına rağmen verdikleri dilekçelerin dikkate alınmadığını belirterek, “Bebeğimizi kaybettiğinde bile eşim kelepçeliydi” dedi.