Mevsimlik çocuk işçiliği ile araştırma çalışmaları yürüten Rengarenk Umutlar Derneği Genel Koordinatörü Yeter Erel ve Bilgi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu'ndan Öğretim görevlisi Sema Nur Eşigül, çocukların çalıştıkları ayrımcılığa uğradıklarını ve çocuk işçiliğinin her türlü istismara açık olduğunu ifade ettiler.
HAYATİ YILDIZ / Diyarbakır – Türkiye'de "çocuk işçiliği" sorunu kanayan bir yara misali güncelliğini koruyor. 2011 yılında Suriye'deki iç savaş ile birlikte yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalarak Türkiye'ye göç eden mültecilerle beraber, çocuk işçilerin sayısı da giderek arttı. Özellikle mevsimlik tarım işlerinde çalışan çocukların maruz kaldıkları zorluklar ve sağlık sorunları, güncel gelişmelerin gölgesinde kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 31 Mart 2020'de açıkladığı istatistiki raporunda Türkiye'de 2019 yılının dördüncü çeyreğinde (Ekim, Kasım, Aralık) bir ekonomik faaliyette çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuk işçi sayısını 720 bin olarak belirledi. Rengarenk Umutlar Derneği'nin Genel Koordinatörü Yeter Erel ve Bilgi Üniversite'sinden Öğretim Görevlisi Sema Nur Eşigül, mevsimlik tarım işlerinde çalışan çocuklar ile ilgili yaptıkları araştırmaları 24 Saat’e anlattılar. [caption id="attachment_183398" align="alignright" width="305"] Rengarenk Umutlar Derneği'nin Genel
Koordinatörü Yeter Erel[/caption] Erel: Çocuklar söz sahibi olmalılar Mevsimlik işçi olan ailelerle bir farkındalık projesi yaptıklarını ifade eden Erel, projeye ilişkin şunları paylaştı: "Yaptığımız çalışma kapsamında çocuk hakları ve işçi hakları atölyeleri düzenledik. Sorunun farkında olan insanlar sorunun çözümünü talep etmeli diye düşündük. Yoksulluk bu aileler tarafından kabullenildiği için haklarını öğrendiklerinde bir 'acaba' ile karşılaştığımızı söyleyebilirim. Yürüttüğümüz projeyle sistemdeki büyük faktörlere 'hayır' diyemeyebilirler fakat daha küçük faktörlere 'hayır' diyebilecek noktaya geldiler." 'Çocuk işçiliği her anlamda istismara açık oluyor' Erel, mevsimlik işçi olarak çalışan çocukların hiçbirinin esasında çalışmak istemediklerine dikkat çekerek, "Hepsi yaşadıkları şeylerin farkında. Çünkü çocuk işçiliği her anlamda istismara da yok açıyor diyebiliriz. Bunları doğrudan bize aktaran çocuklar da oldu. Bundan dolayı 'bir daha asla gitmem' diyen çocuklarla da karşılaştık. Yürüttüğümüz çalışma ile çocuklar yaşadıkları durumları fark etti ve bir direniş geliştirdi" diye konuştu. 2019 yılının mayıs ayında konu ile ilgili çalışma arkadaşı ile birlikte araştırma yaparak bir makale yazan Bilgi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu'ndan Öğretim Görevlisi Sema Nur Eşigül ise mevsimlik çocuk işçilerin durumları hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: [caption id="attachment_183399" align="alignright" width="310"] Bilgi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu'ndan Öğretim Görevlisi Sema Nur Eşigül[/caption] Eşigül: Çocuğun emeği ailenin emeğidir düşüncesi değişmeli "Öncelikle artık çocuk olamadıklarını görebiliyorsunuz. Oyun oynaması gereken yaşta ebeveynin sorumluluğunu paylaşıyor, çalışıyorlar. Oyun oynayacak yaşta halbuki. Annesi-babası bu durumu çok farklı görmüyor çünkü kendileri de çocukken çalışmış. Zaten mevsimlik tarım işçiliğinin bir döngü olduğu biliniyor. Bir umutsuzluk hakim ancak çaresiz değiller. Yapılacak olan şey çok efektif bütüncül bir sosyal hizmet müdahalesi. Toplum temelli bir çalışma olmalı. Ayrıca kültüre duyarlı da olmalı. Çünkü geleneksel aile yapısı sebebiyle çocuk ailenin malı; çocuğun emeği ailenin hakkı olduğu düşüncesi değişmeli." 'Çalıştıkları yerlerde ayrımcılığa uğruyorlar' Çocukların çalıştıkları bölgelerde yaşadıklarını aktaran Eşigül, "Benim görüştüğüm kişiler, özellikle konuşulan dil açısından bir ayrımcılığın söz konusu olduğunu bildirdiler. Örneğin X bölgesinin bir köyüne gidilmiş. Tarlaya yakın kalınıyor zaten. Su, ekmek gibi ihtiyaçları için köydeki bir bakkala gitmişler. Çocuklar kendi aralarında konuşurken köy halkından birileri 'gidin buradan' demişler. Ya da bir hastaneye gitmek istemişler. Köyden şehre giden minibüste koktukları söylenmiş. Sırf bu yüzden bazen hastaneye bile gitmediklerini söylediler. Giydikleri kıyafetler, konuştukları dil, yaşadıkları alan hep sorun edilmiş" dedi.