Mehmet Necati GÜNGÖR  Isparta dönüşünde not ettiğim bir söz: “Bir devletin ömrü, hukukun ömrü kadardır.” Sözün sahibi eski Devlet ve Orman Bakanımız Nevzat Ercan. Sayın Ercan hem hukukçudur, hem karakter sahibi, ilkeli bir siyasetçidir. O’nunla rahmetli Demirel’i anmak için Isparta’ya gittik. Kamu-Sen eski Başkanı Resul Akay’la birlikte. Yolda güzel sohbetler oldu. Siyasi tecrübelerinden, ahlâktan, faziletten, hizmetten, Cumhuriyetten, Atatürk’ten söz ettik. Tabii ki konumuzun ana fikri Demirel. O’nun bu ülkeye yaptıkları hizmetler saymakla bitmiyor. Bizi O’nun mezarı başına koşturan da O’na olan tükenmez sevgimiz ve vefa borcumuzdu. Ödeyebiliyorsak ne mutlu! Nevzat Ercan, siyasete Sakarya Adalet Partisi il Başkanlığı ile başlamış. Siyaseti çok iyi bilen, çok iyi uygulayan bir politikacı. Keşke hatıralarını yazabilse de, günümüz siyasetçilerine örnek olabilecek tarihi anekdotları hep birlikte okuyabilsek. Yazabilirse çok  mutlu oluruz. Bakanlıklardan sonraki son görevi yine DYP Grup Başkanvekilliği idi. AKP’nin kuruluş aşamasında Tayyip beyin emriyle eşiği çok aşındırıldı. Hatırlı kişilerce partiye davet edildi. Ancak O, her defasında “Ben partimin grup başkanvekiliyim, bu nasıl olur?” diyerek reddetti. Günümüzde örneğine çok az rastlanan bir siyaset ahlâkı. Bir diğeri de Prof. Haberal’la ilgili. Mehmet Haberal, Dünya Organ Nakli başkanlığına kadar yükselmiş başarılı bir Türk hekimi. Kurduğu Üniversitede binlerce öğrenci okuyor. Büyük bir Vakıf kurdu, üniversitesi de dahil kurduğu bütün tesisler oteller, stadlar ve Televizyon.. hepsi bu vakfın bünyesinde. Vakfın eğitim kurumlarından ve eklentilerinden 11 bin kişi ekmek yiyor. Ergenekon sürecinde “darbeci” iftirasıyla suçlanıp hapse konuldu. Dört yıl hapis yattı. Babasının cenazesine katılmasına dahi izin verilmedi. Annesinin cenazesine ise tutuklu olarak jandarmalar eşliğinde gelebildi. O törene biz de katılmıştık. İşte bu resim hepimizin vicdanını kanattı, hepimizi isyan ettirdi. O’nu da fevkalâde müteessir etmiş olmalı. Ancak O, devletine hiç bir zaman küsmedi. Kabul etseydi, Onuncu Cumhurbaşkanımız O olacaktı. Bütün partiler O’nun ismi üzerinde anlaşmışlardı. Fakat O, bu teklifi her defasında geri çevirdi. “Cumhurbaşkanı Meclis’in içinden olmalıdır. Meclis dışından aday olmak benim demokrasi inancıma da, anlayışıma da aykırıdır.” dedi. Ve “Onuncu Cumhurbaşkanımız siz olun” teklifini reddetti. Devletini sevdi, halkını sevdi, Cumhuriyeti sevdi, Atatürk’ü sevdi. Sevdiklerinin ceremesi haksız yere hapse konularak çektirildi. Ve tabii ki sonunda beraat etti. Avukat Nevzat Ercan, kendisini mahkemelerde savunan dostuydu. Bunları ilk defa O’nun ağzından işittik. Kadere bakın, Prof. Haberal Cumhurbaşkanı adaylığını kabul etseydi, hapis yatmayacaktı, Sayın Necdet Sezer emekli hakim olarak hayatına devam edecekti. Nevzat Ercan, AKP’nin ısrarlı tekliflerini kabul etseydi, bu gün kabinenin değişmez bakanları arasında yerini alacaktı. Karakter, aynı zamanda önüne konulan ikballeri ilkeleri uğruna reddedebilme anlayışıdır. Böyle kişiler, kutlanmayı ve saygı ile anılmayı hak ederler.