MEHTAP GÖKDEMİR / ANKARA- Türkiye’de eylül ayı rakamlarına göre; 7 milyon 645 bin 980’i SSK’lı, 2 milyon 622 bin 240’ı Bağ-Kur’lu, 2 milyon 214 bin 866’sı Emekli Sandığı olmak üzere toplam 12 milyon 483 bin 86 emekli bulunuyor. Ocak ayında zammını alan emekliye Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı öncesinde de bayram ikramiyesi verilecek. Ancak emekliler, aldıkları zamdan ve ikramiyelerden memnun değiller. Emekliler, başta “intibak” olmak üzere “refahtan pay verilmesini”, “sendika hakkı”, “katılım payı alınmamasını”, “kira ve yakacak yardımı yapılmasını”, “emekli aylıklarının alt sınırının asgari ücretle eşitlenmesini”, “emekli dernekleriyle maaş artışının müzakereye açılmasını”, “bayram ikramiyelerinin asgari ücret seviyesine çıkarılması ve yıllık artışların uygulanmasını” istiyor. Emekli örgütleri yöneticileri sorun, talep ve beklentilerini 24 Saat Gazetesi’ne anlattı. Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Genel Başkanı Kazım Ergün, öncelikle emeklilere refahtan pay verilmesi gerektiğine dikkat çekti. Tüm İşçi Emeklileri Dul ve Yetimleri Derneği (Tüm-Emekder) Genel Başkanı Satılmış Çalışkan, emeklilerin yüzde 70’inin açlık sınırının altında maaş aldığının altını çizdi. Yeni Emekliler Birliği Sendikası Genel Başkanı İsrafil Odabaş ise, Türkiye’deki emeklilerin yüzde 60-70’inin borç altında yaşadığı iddiasında bulundu. “POZİTİF AYRIMCILIK SAĞLAYACAK ÖZEL İNDİRİMLER SAĞLANMALI” Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Genel Başkanı Kazım Ergün, emekliye kira ve yakıt yardımı yapılmasını, doğalgaz, elektrik, su, telefon ve ulaşım hizmetlerinde pozitif ayrımcılık sağlayacak şekilde özel indirimler sağlanmasını istedi. Ergün, yaşadıkları sorunları ve önerilerini şöyle sıraladı: “2000 öncesi SSK emeklilerine 6283 sayılı Kanunla intibak yapıldı ve 1 Ocak 2013 itibariyle intibak farkları emekli aylıklarına ilave edilmiştir. Böylece 2000 öncesi emekli olanların intibak aylıklarıyla 2000 sonrası intibakı yapılmayanların, prim kazançları ve prim ödeme gün sayıları aynı olmalarına rağmen, emekli aylıklarında farklılıklar oluşmuştur. Tabii ki öncelikle sosyal güvenlik kuruluşlarındaki objektif olmayan farklılıklar giderilmeli ve ortak standartlar oluşturulmadır. Taban aylıklar ve gelirler eşitlenmeli ve bu seviyenin tespitinde insan onuruna yaraşır hayat seviyesi dikkate alınmalıdır. Sosyal güvenlik kuruluşlarının standartlarındaki farklılıklar, yasal düzenlemelerle giderilmelidir. “EMEKLİ AYLIĞINI ARTIRAN DEĞİŞİKLİKLERE GİDİLMELİ” Sosyal güvenlik sistemimizde farklı statülere göre mevzuatın düzenlenmesi, norm ve standart birliğini bozan uygulamalara yol açmıştır. 5510 sayılı Kanunun aylık hesaplanma parametrelerinde dikkate alınan güncellenme katsayısı ve aylık bağlama oranı yetersiz kaldığından, prim ödeme gün sayısını yerine getirenlerin istihdamda kalmaları durumunda emekli aylıklarında kayıplar olduğu için çalışmama eğilimi artmaktadır. İstihdamda kalmayı teşvik eden ve çalışma süresi uzadıkça, emekli aylığını artıran değişikliklere gidilmelidir. Emekli aylıklarındaki düşmenin önlenebilmesi için, güncellenme katsayısında yer alan gelişme hızının yüzde 30’u yerine yüzde 100’ü benimsenmelidir. 4447 sayılı Kanun dönemindeki gibi, ilk 10 yılın aylık bağlama oranı her bir 360 gün için yüzde 3.5, sonraki günler için her bir 360 güne yüzde 2 aylık bağlama oranı getirilmelidir. Alt sınır aylığı aylık bağlama oranı yüzde 60 olarak benimsenmelidir. “EMEKLİLERE REFAHTAN PAY VERİLMELİ” Emekliyi temsil etmeyen birçok harcama kaleminin genel enflasyon içerisinde yer alması, emeklilerin harcamalarındaki artışı aşağı çeken bir uygulamaya dönüşmüştür. Sonuç olarak, 5510 sayılı Kanun’un gelir ve aylıkların artışını enflasyona endeksleyen hükmü değiştirilmeli, emeklilere refahtan pay verilmelidir. 2002, 2006, 2008 yıllarındaki zam farkları ödenmelidir. Vergi iadesi karşılığı getirilen ek ödeme oranları yükseltilmelidir. Emekliye ödenen promosyon ödemeleri iyileştirilmelidir. “KATKI PAYLARINDAN MUAF TUTULMALILAR” Emekliden katılım payı alınmamalıdır. Emeklilerin, istedikleri kamu ve özel sağlık kuruluşlarına gitmesi olumlu olmakla birlikte katkı payı, reçete payı ve ilaç fark ücretinin emeklilerden alınmaması sağlanmalıdır. Çalıştıkları uzun yıllar boyunca vergi ve sağlık sigorta primini ödeyen emekliler, içinde bulundukları koşul ve yaşları dikkate alınarak katkı paylarından muaf tutulmalıdır. “EMEKLİYE DE SENDİKA HAKKI TANINMALI” Ülkemizce onaylanmış uluslararası sözleşmelere uygun biçimde ve Anayasa’nın 90. Maddesi’ne eklenen son fıkra gereği; emeklilere de sendika hakkı tanınmalıdır. Çağdaş demokrasilerde öngörüldüğü şekliyle, emeklilere de toplu sözleşme yapabilme hakkı sağlanmalıdır. Emekliye pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır. Yaşlılık Bakım Sigortası başta olmak üzere; yaşlılıkta insanca yaşamayı temin edecek sosyal güvenlik argümanları ve sosyal yardım düzenlemeleri geliştirilmelidir. “KİRA VE YAKIT YARDIMI YAPILMALI” Yaşlılar için Anayasamızla getirilen pozitif ayrımcılık içeren düzenlemenin uyum yasaları acilen çıkartılmalıdır. Bu kapsamda yaşlıların fizyolojik ihtiyaçları dikkate alınarak, başta ısınma ve barınma ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kira ve yakıt yardımı yapılmalıdır. Doğalgaz, elektrik, su, telefon ve ulaşım hizmetlerinde pozitif ayrımcılık sağlayacak şekilde özel indirimler sağlanmalı, yaşlı bakan ailelere sosyal destek ödemesi getirilmeli. “EVİ OLMAYAN EMEKLİLERİMİZ, KONUT SAHİBİ YAPILMALI” Türkiye Emekliler Derneği’mizin (TÜED), “Altın Projesi” olarak gördüğümüz, evi olmayan emeklilerimizin uygun ödeme koşullarıyla Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı (TOKİ) vasıtasıyla ev sahibi olma projemizin kapsamı genişletilmelidir. 1987-1995 dönemindeki emeklilerin KEY ödemeleri yapılmalıdır. Emeklilerimiz, ya bir önceki yaz aylarındaki harcamalarından kısarak ya da bir sonraki yaz aylarına borçlanmış olarak girerek, kış aylarında “geçim mucizesi” gerçekleştirmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) diğer temel insan ihtiyaçları arasında saydığı; tatil, seyahat, eğlence ve benzeri kalemlerin, emekli ve ailesinin yakınından bile geçemediğini söyleyebiliriz. Emeklilerimizin bilhassa kış aylarında yakıt ve kira desteğine ihtiyaç duydukları açıkça görülmektedir. Ülkeyi yönetenlerden talebimiz; emekli ve ailesinin zorlu kış aylarında geçimlerine katkı sağlayacak şekilde; ‘kira ve yakacak yardımı’ adı altında bir ek ödemeye tabi tutulmalarıdır.” “EMEKLİ AYLIKLARININ ALT SINIRI, EN AZ ASGARİ ÜCRET OLMALI” Tüm İşçi Emeklileri Dul ve Yetimleri Derneği (Tüm-Emekder) Genel Başkanı Satılmış Çalışkan da, emeklinin durumuna ilişkin 24 Saat’e açıklamalarda bulundu. Emekli aylıklarının asgari yaşam koşullarına uygun hale getirilmesi gerektiğini ifade eden Çalışkan, “Emekli aylıklarının alt sınırı asgari ücretle eşitlenerek, en az asgari ücret olmalı. Hükümet emekli dernekleriyle maaş artışını müzakereye açmalı, görüş ve taleplerini değerlendirmeli. Tüm emekliyi kapsayacak, hizmet ve pirime dayalı norm ve standart birliğini sağlayacak bir intibak düzenlemesi acilen yapılması lazım” diye konuştu. “EMEKLİLERİN YÜZDE 70’İ AÇLIK SINIRININ ALTINDA MAAŞ ALMAKTA” Emeklinin iki sorunu olduğuna işaret eden Çalışkan, sözlerine şöyle devam etti: “Birincisi gelir ve maaş, ikincisi ise sağlık sorunları. Maaş durumuna baktığımızda emeklilerimiz şu anda yüzde 70’i açlık sınırının altında maaş almakta. Dul ve yetimlerimize gelirsek, belediye ve valilikler, yaptıkları yardımları, 550 ya da 700 lira dul maaşı alanlara, ‘Sizin emekli maaşınız var’ diye vermiyorlar. Bu çok ciddi bir sorun. Bunların düzeltilmesi lazım. “STANDART BİR İNTİBAK YASASI ÇIKARILMALI” Tüm emeklilerimizi kapsayacak, çalıştığı hizmet yılı ve ödediği prim gününe dayalı bir standardı sağlayan intibak yasası çıkartılmasını istiyoruz. Aynı hizmet aynı primle emekli olanlar arasında yıllar açısından büyük farklılıklar var. Bugün 2000 öncesi 25 sene bir fiil çalışıp tavandan emekli olmuş tavandan prim ödemiş kişiyle 2017’de aynı koşullarda emekli olan biri arasında 1000-1200 lira fark oluştu. Aynı hizmet, aynı prim, aynı derece bu kadar fark oluşması doğru değil bunların kaldırılması gerektiğine inanıyoruz.” “AYLIK BAĞLAMA SİSTEMİNİ BİLMİYORUZ” Katsayı ve gösterge sisteminin tekrar hayata geçirilmesini isteyen Çalışkan, aylık bağlama oranlarının önceki gösterge sistemine çekilmesi gerektiğinin altını çizdi. Çalışkan, şunları söyledi: “Şu anda hiçbir kimse benim maaşım doğru diyemiyor. Çünkü aylık bağlama sistemini hiçbirimiz bilmiyoruz. Biz daha önce uygulanan 506 sayılı yasaya göre uygulanan katsayı ve gösterge sistemimizi geri istiyoruz. Avrupa’da olduğu gibi, emeklilere sendika kurma hakkı istiyoruz. Toplu pazarlık yapabilelim diyoruz. Bugün Türkiye’de tek maaş artışı görüşülmeyen, hiçbir tartışmaya katılmayan, görüşüne yer verilmeyen kesim, emekli kesimidir. Onun için hükümetin, emekli dernekleriyle maaş artışını görüşmesi ve müzakereye açmasını istiyoruz. “KATKI PAYI, EMEKLİDEN KALDIRILMALI” Emeklilerimizin en önemli sorunlarından bir diğeri de söylediğimiz gibi sağlık. Sağlık, daha çok yaşlı insanlar için gerekli olan bir hizmettir. Gençliğimizde üç- dört ayda bir doktora giderken yaşlanınca ayda üç-dört defa gidiyoruz. Bunun için katkı paylarının bilhassa emeklilerden kaldırılmasını istiyoruz.” Çalışkan, emeklinin yaşam koşullarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Avrupa’daki emekli Türkiye’ye tatile geliyor. Bizim Ankara’nın varoşlarında yaşayan emekli, belediyenin arabası bedava olmasa Ulus’a, Kızılay’a inemiyor. Ankara’nın bir ilçesine, memleketine gitmek için 8 gün hesap yapıyor. Bugün emeklilerimizin yüzde 70’inin maaşı, asgari ücretin çok altında. Yani emeklimizin durumu çok vahim. Aslında hiçbir emekli -yeteri kadar çalışmış çünkü- çalışmak istemez. Ama mecburiyetten çalışmak zorunda kalanlar var. Biz, ‘Bize geçinebileceğimiz kadar, yeterli aylık verin de buralarda çocuklarımız, torunlarımız çalışsın’ diyoruz. “25 SENE HİZMET VEREN EMEKLİ OLSUN” Erken yaşta emeklilik, çalışanların kabahati değil. Geçmişte bunu özendirdiler, milyonlarca çalışanı emekli ettiler. Şimdi de benzer durumda olanların sorunun çözülmesi gerekiyor. Bunun için, ‘65 yaş’ değil, ‘25 sene bir fiil hizmet’ konulmalı yasaya. 25 sene bir fiil hizmet verenler emekli olsun. Emeklilikte, hizmet ve prim göz önüne alınmalı. ‘25 sene bir fiil hizmet’ emeklilikte birinci şart olmalı.” “MEMUR SEVİYESİNDE MAAŞ ALMAMIZ LAZIM” Yeni Emekliler Birliği Sendikası Genel Başkanı İsrafil Odabaş ise, 24 Saat Gazetesi’ne emeklilerin sorun ve taleplerini şöyle sıraladı: “Bugün ülkemizde 12 milyon 350 bin emekli yaşamaktadır. En önemli konu örgütlenme. Öncelikle, sendikalaşmak istiyoruz. Emeklilerimizin çoğu, geçim sıkıntısı içerisinde. Emekliler arasında ücret dengesizliği var. Aynı kurumda, aynı pozisyon ve aynı statüde emekli olanlara, çok farklı ve hakkaniyete uygun olmayan maaşlar ödeniyor. Bunların düzeltilmesi lazım. Birçoğumuz açlık sınırı altında maaş alıyor. Bu olmaz. Bugün Türkiye’de işe yeni başlayan bir lise mezunu 3 milyon 550 lira maaş alıyor. 30-40 sene hizmet vermiş bir emeklinin insan onuruna yakışır bir yaşam standardı yakalayabilmesi için, en azından işe yeni başlayan bir devlet memuru seviyesinde maaş alması lazım. “AK SAÇLI SESSİZ ÇOĞUNLUKTUR EMEKLİLERİMİZ” Emekli olmuş emeğin hakkını alamayan, hakkını koruyamayan, derdini topluma anlatamayan, yasal boşluk nedeniyle örgütlenemeyen ak saçlı sessiz çoğunluktur emeklilerimiz.Avrupa’da bir emekli benim ülkemde seyahat ediyor ama ülkemdeki bir emekli bir yere giderken çok iyi hesap etme zorunda. Türkiye’deki emeklilerin yüzde 60’ı, 70’i borç altında yaşıyor. Emekliler ciddi sıkıntı içerisinde, düzeltilmesi lazım. Ayrıca aile yardımını talep ediyoruz.” “ÖNCE GEÇİM” 24 Saat gazetesine, emekliler de konuştu. 1985’te emekli olan İbrahim Soner Bilgin, şunları söyledi: “Önce geçim, aldığımız maaşlar düşük. Sağlık sorunlarımız bulunuyor. Katkı payları var. Benim aldığım maaşın yarıdan fazlası sağlığa gidiyor. Nasıl mı gidiyor? Doktora gittiğimizde kesintiler başlıyor, eczaneye de keza öyle. Bir de zaruri olarak aldığımız bazı ilaçlar var, fakat onları kurum vermiyor.” Son yapılan zammı değerlendiren Yüksel Kavuklu, “Şu an aldığımız 10.19’luk zam dedikleri, 2018 yılının Temmuz ayıyla Aralık arasındaki kaybettiklerimiz. Biz aslında 2019’da zam almadık, kaybettiklerimizi bize eksik olarak verdiler” diye konuştu. “CENAZE OLACAK DİYE KORKUYORUM, GİDECEK DURUMUM YOK” Emekli Hasan Aktaş ise yaşadıklarını şöyle özetledi: “Bu enflasyon yüksekliğinde, bir de oğlun, kızın, torunun yanındaysa nasıl geçinecek emekli? Bizim geçinebileceğimiz kadar maaş versinler. Ne tatili! Bırak tatil yapmayı, gezmeyi, bir cenazem olacak -benim köyüm 220 km buraya- diye korkuyorum. Çünkü gidecek durumum yok. Ancak eşten dosttan borç alıp gidebiliriz. Emekli kıt kanaat yaşıyor. Pazara hava karardıktan sonra gider. Emeklinin hayali, geçinebileceği bir maaş alabilmesi.” “EMEKLİYE GELİRDEN PAY VERİLMELİ” 2002’de emekli olan Hüsamettin Dalgıç, şu ifadeleri kullandı: “Emeklimizin önünü açmak için kesinlikle emekliye gelirden pay verilmeli, aile yardımı yapılmalı. İlaçlardan katkı payı kesiliyor, muayene parası alınıyor. Bunların kaldırılması lazım. Mesela şundan memnunuz; 65 yaşına gelenler metroya bedava biniyor. Bu tip sosyal konuların yaygınlaştırılması lazım ki emekli rahat etsin.”