Kamuoyunda engellilere yönelik yürütülen çalışmalarla bazı önyargıların kırıldığı, toplumsal farkındalığın arttırıldığını anlatan Özel Eğitim Uzmanı Psikolojik Danışman Köse, toplumun yargı ve davranışlarını değiştirmenin kolay olmadığını vurguladı. Köse, devletin engelli ve farklı insanlara pozitif ayrımcılık yapabileceğini, görünürlük ve sosyal hayatın içinde var olmalarının sağlandıkça ön yargıların kırılabileceğini belirtti

ZÜLAL KOÇER / İstanbul - Engelli ve yakınlarının karşılaştığı toplumsal sorunlara ilişkin yazı dizimizin son bölümünde Özel Eğitim Uzmanı Psikolojik Danışman Ada Ümmühan Köse ile konuştuk. Uzun yıllar engelli çocuklara dönük çalışmaları bulunan Köse sorularımızı yanıtladı. -Uzun süredir kamuoyunda, engellilere ilişkin çeşitli çalışmalar sürüyor, peki bu çalışmalar ne kadarı işe yaradı/yarıyor? Bu çalışmaların çok büyük katkısı oldu. İnsanlar engellilik hakkında az da olsa fikir sahibi olabiliyor. Reklamlar, dizler, filmler sayesinde bazı önyargılarını kırabildiler. Tüm toplumda aynı anda davranış değişikliğine neden olmasa da sadece görünür olmaları adına büyük önem taşıyor bu çalışmalar. Toplumun farkındalığının artmasına büyük katkısı oluyor. İnsanlar hiç olmazsa artık farklı engel gruplarının isimlerine aşina, sadece bir yük, ceza, acınası, işe yaramaz, hepsi sürekli bakıma muhtaç algısının kırılmasına büyük katkı sağlıyor, sadece hayatın içinde karşılaşmak bile bir sürü önyargıyı kırıyor. -Buna rağmen engellilere bakış açısı, şimdiye kadar görüştüğümüz engelli yakınlarının da ortaya koyduğu şekilde pek de iç açıcı değil. Sizce bu algıyı genellemek mümkün mü? İnsanlar neden böyle düşünüyor? Bu algıyı değiştirmek mümkün mü? Mümkünse nasıl?  Engelliye acır, “Aman korunması kollanması” gereken bir nesne olarak görür, aşağılar, alay eder, “eksik, utanılacak, doğanın şakası” gibi görür, “günahımızın bedelidir”, “gözümüzden uzak olmasını isteriz” vb. çoğaltabiliriz bunu. Ama sadece bir birey, engelleriyle birlikte var olan, senin benim gibi duygu ve düşünceleri, ihtiyaç ve hevesleri olan bir birey olarak görmeyiz. Böyle olduğunda da kişinin toplumun genelinden farklı ihtiyaç ve gereksinimleri de pek uğraşımız veya derdimiz değildir. Hepimiz ünlü birinin sevdiği engelli çocuğa bayılır, ay ne güzel deriz.  Ama otobüste kriz geçiren otizmli bir çocuğa ya da yetişkine aynı yüce duygularla hareket edip tolerans göstermeyiz.  Hatta gazete haberlerinden, tiki yüzünden niye baktın diye dayak yiyen zihinsel engelli insanların, otobüse alınmayan, okuldan veli imzaları toplanarak atılmaya çalışılan engelli veya farklı gereksinimleri olan çocukların atılmaya çalışıldığı haberlerini vah vah tüh tüh eşliğinde okuruz. Uzakta olduğu sürece sorun çıkarmadığı, verilenle yetindiği sürece hiçbir sorunumuz yoktur engellilerle. Bu yüzden de farkındalık ne kadar artsa da toplumun yargılarını ve davranışlarını değiştirmek kolay iş değil. Ama genellemek ne kadar doğrudur emin değilim. Çünkü bunun yanında çok büyük değişimlerde de oldu toplumda. Engellilerin okullaşması, rehabilitasyon merkezlerinin çoğalması, hayatın içinde daha çok bulunmaya başlaması, kamuoyu tepkisinden korkularak da olsa kamusal alanda açık ayrımcılık yapmaya çekinmeye yol açtı. Filmlerde otizmli bireyleri tanımak, engelli bireylerin çalıştığı mekânların açılması, bazı büyük firmaların engelli çalışanlar için özel istihdam yaratması olumlu dönüşümlere yol açtı. Bir 20 yıl öncesine göre çok daha iyi koşullar oluştuğu söylenebilir ama bu asgari insani sınırlara yaklaştığımızı göstermiyor. Hâlâ engelliler eksik, yarım, utanılacak, saklanılacak bir durum olarak görülüyor. Yasa ve yönetmeliklerimiz görece çok iyi olmasına rağmen uygulamada zevahiri kurtarmaktan öteye gitmiyor. Bu durumun değiştirilmesi tabi ki mümkün. Bunlar kalıcı sosyal politikalarla, öncelikle devletin engelli ve genelden farklı insanlar varlığını ve eşit haklara ve fırsatlara bazen pozitif ayrımcılığa sahip olduğunu kabulle başlar. Yine görünürlüğü, sosyal hayatın içinde var olmaları sağlandıkça bu ön yargılar kırılabilir. Ailelere ve de engelli bireylere bu anlamda büyük iş düşmekte, inatla, sabırla bazen gözümüze sokarak, sürekli talep etmeli, utanmadan çekinmeden bir insan olarak hakları olan, eğitimi, işi, sosyal hayatı talep etmeli, her yerdeyiz diyebilmeliler.