Böyle bir örgütün varlığına baştan beri hiç mi hiç inanmamıştım.

Yaşananların alçakça kurgulanmış bir kumpastan ibaret olduğu,

Toprağa gömülmüş silahların uyduruk krokilerle, elle konulmuş gibi bulunup ortaya çıkarılmasından belliydi zaten.

Kumpas, "ben bu davanın savcısıyım" diyenler tarafından açıklandı.

Kumpasın taraflarından birisi de "paralel" ilan edildi.

Geometri bilimi o gün bu gündür "kesişen çizgilerden paralel olur mu?" sorusunun cevabını arıyor.

Savcı iddianemeleri mahkemeden önce gazete sayfalarına taşındı.

Bir takım "dangoz"lar ise yazılıp çizilenlere inanıp,

"Demek ki bir şeyler var. Olmazsa yazılmaz canım" modunda ahkâmlar kesiyorlardı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi noktayı koydu:

"Böyle bir örgüt yok!"

Eh, artık böyle bir dava da yok.

Ordu’muz ilk defa Mondros’la terhis edilmişti.

İkinci olarak bu davayla terhis edilmek istendi.

Kısmen başarıldı da.

Meselâ Deniz Kuvvetleri çökertildi.

Neredeyse harp gemilerimizi yüzdürecek rütbeli kalmadı.

Şimdi, bütün sanıklara beraat geliyor.

Muhataplarına sormak lâzım:

O kadar mazlumun hakkını nasıl ödeyeceksiniz?

Türkiye’nin Genelkurmay Başkanını terör örgütü lideri olarak 5 yıl yatırdınız.

"Kasa" dediğiniz adamın cenazesi Belediye tarafından kaldırıldı.

Yapılan iftiraları onurlarına yediremeyen askerler kafalarına sıktılar.

Tıpkı Yarbay Ali Tatar gibi.

Üzüntüden kansere yakalanıp hayatını kaybedenler oldu.

Onların hakları kim tarafından nasıl ödenecek?

Yargıtay bu dünya için.

Ya Huzur-u Mahşer?

Orada, Allah’ın huzurunda bu zulümlerin hesabını nasıl vereceksiniz?

Göğüs kafesinizin içinde,

Yürek yerine bir et parçası taşıdığınızın,

Vicdan yerine ise hiçbir şey taşımadığınızın kanıtıdır bu karar!

Keser döndü, sap döndü!

Bekleyip göreceğiz;

Hesap da dönecek!