• Bilgin, “Basın özgürlüğü ve insan hakları ihlallerinin konuşulmadığı bir dünya diliyorum”
  • Kanlı, “İfade özgürlüğü ve özgür basın, çağdaş, katılımcı, çoğulcu demokrasinin olmazsa olmazdır”

Gazeteciler Cemiyeti ev sahipliğinde, “Medya Köprüleri” projesi kapsamında İngiltere ve Kanada Büyükelçilikleri tarafından ortaklaşa “Medya Özgürlüğü” paneli düzenlendi. Panelde, Temmuz ayında Londra’da düzenlenen “Medya Özgürlüğü Konferansı”nın çıktılarının Türkiye’de nasıl hayata geçirilebileceği tartışıldı

[caption id="attachment_167049" align="alignright" width="352"] Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin[/caption] [caption id="attachment_167051" align="alignleft" width="1000"] Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve Demokrasi için Medya Medya için Demokrasi (M4D) Program Koordinatörü Yusuf Kanlı[/caption] NAZ AKMAN - Gazeteciler Cemiyeti’nin himayesinde, İngiltere ve Kanada Büyükelçilikleri tarafından “Medya Özgürlüğü” paneli düzenlendi. “Medya Köprüleri” projesi kapsamında Basın Evi’nde düzenlenen panelde, geçtiğimiz aylarda İngiltere’de uluslararası ölçekte düzenlenen “Medya Özgürlüğü Konferansı”nın gündemindeki konular ele alındı. Basın özgürlüğü konusunda düzenlenen ilk uluslararası konferans olma niteliği taşıyan bu toplantıda edinilen izlenimler ile kampanya girişimlerinden bazılarının Türkiye’de hayata geçirilmesi yönünde fikir alışverişinde bulunuldu. İngiltere ve Kanada hükümetleri desteğiyle dünya genelinde basın özgürlüğü alanında yaşanan sorunlar ve gazetecilere yönelik saldırılarda artış gibi nedenlerle düzenlenen uluslararası “Medya Özgürlüğü Konferansı”na Gazeteciler Cemiyeti’ni temsilen Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı katılmıştı. Panelin açılış konuşmasını yapan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, basın özgürlüğünü ve insan hakları ihlallerinin konuşulmadığı bir dünya dilediğini ifade etti. Bilgin, “Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi’nde sizleri görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Kanada ve İngiltere Büyükelçiliğiyle beraber düzenlediğimiz bu toplantıdan yararlanacağınızı umuyorum. Savaşın olmadığı, insan hakları ve barışın tartışılmadığı bir dünyada yaşamak özlemiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum” dedi. “Halkın haber alma hakkı açıkça ihlal ediliyor” Panelin moderatörü, aynı zamanda Londra’daki uluslararası “Medya Özgürlüğü Konferansı”na katılan Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve Demokrasi için Medya Medya için Demokrasi (M4D) Program Koordinatörü Yusuf Kanlı, ifade özgürlüğü ve ayrılmaz ögesi olan basın özgürlüğünün, demokratik hakların kullanım durumunu doğrudan etkileyen en temel hakların başında geldiğini söyledi. Kanlı, çağdaş demokrasinin temel direklerinden biri olan ifade ve basın özgürlüğünün uygulanmasına engel olan yasalar, kararnameler ve akreditasyon uygulamalarıyla, temel görevi halka haberi zamanında ve doğru olarak iletmek olan gazetecinin görevini layıkıyla yerine getirmesinin olanaksız kılındığını ve dolayısıyla da halkın haber alma hakkının açıkça ihlal edildiğini vurguladı. Kanlı, “Ağır kutuplaşma altında ülke gündemine bir anda oturan, demokrasiye, insan haklarına, ifade ve basın özgürlüğüne çıkacak faturası üzerinde yeterince durulmayan yeni kanunlar, kararnameler ve yönetimsel uygulamalar Türk basını üzerinde ilave baskı oluşturma potansiyeline sahiptirler” diye konuştu. Kanlı, basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’nin, dünya sıralamasında gerilerde yer almasının “esef verici” olduğunu belirterek, “Bu durum, ülkemizde bu yönde acil iyileştirmeler yapılması gerektiğinin açık bir göstergesiyken, gelişmeler maalesef durumun daha da kötüye gitmekte olduğuna işaret etmektedir. Halkın haber alma hakkı, ülkenin geleceğini, oyuyla şekillendirmesi beklenen toplumun doğru karar verebilme, düzgün tercihlerde bulunabilme imkanlarını sunabilmesi açısından demokrasilerin temel güvencesidir. İfade ve basın özgürlüğünün kısıtlanması, gazetecilerin siyasi veya sermaye baskısıyla görevlerini özgürce yapabilme imkanından mahrum bırakılması, sayfaların, ekranların, haber portalları ile sair platformların eleştiri hakkını kullanan veya haberleri belli bir siyasi bakış açısıyla kullanmayı reddeden meslektaşlarımıza kapatılması, günümüzün en ciddi sorunlarındandır” dedi. Kanlı, “Gazeteciler, patronların insafına terk edilmemelidir” Eylül ayı itibarıyla Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısının 129 olduğuna işaret eden Kanlı şöyle konuştu: “Ayrıca çeşitli çalışmalarda yurt dışında ‘kaçak’ durumunda en az 123 gazetecinin bulunduğu bildirilmektedir. En kötüsü gazetecilerin iş, aş, güvenlik veya çevre kaygılarıyla kendi kendilerine oto sansür uygulamaları bugünün acı gerçeklerindendir. Gazeteciler, özgür, tarafsız ve temel işlevi olan doğru ve zamanında haberlerle kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirirken, siyasetin ve siyasetçilerin karalama ve suçlama kampanyalarına muhatap olmamaları, patronların insafına terk edilmemelidir. Bugün Türk basınının en temel sorunlarından biri sendikasızlaştırma ve hatta gazetecilerin fiili olarak sendikasız olması değil midir? İş güvencesine sahip olamayan, mesleki dayanışmadan yoksun ve ev kirası, çocuğunun okul ödentisi, taksitler sarmalında her türlü baskıya açık hale gelen gazeteciye sahip çıkmadan, elbette gazeteciliğe de sahip çıkılamaz. Diğer yandan Türkiye’nin terör ve terör örgütü üyeliği tanımını gözden geçirmesinde yarar bulunmaktadır. ‘Terör örgütüne üye olmamakla beraber terör örgütünün hedeflerini gerçekleştiremeye yardımcı olmak’ gibi tanımlamaların geniş ve muğlak olması, bu ifadelerle neyin kastedildiğinin tam olarak anlaşılmasına imkan vermemektedir. Birleşmiş Milletler ve diğer birçok uluslararası kuruluşlar sıklıkla ve özellikle seçim dönemlerinde özgür basının demokraside oynadığı yaşamsal role dikkat çekmektedirler. BM Genel sekreteri Antonio Gutterres’in de vurguladığı gibi ‘hiçbir demokrasi şeffaf ve güvenilir bilgiye erişim olmadan tam değildir’. Bu açıdan, ifade özgürlüğü ve özgür basın, çağdaş, katılımcı, çoğulcu demokrasinin olmazsa olmazıdır.” Panelde konuşan İngiltere Büyükelçisi Sir Dominic Chilcott, özgür medya için gazeteci güvenliğine yönelik fon oluşturulduğunu açıkladı. Chilcott, Türkiye’deki çalışmalarında gazeteci haklarının güçlü bir savunucusu olmaya çalıştıklarını ifade ederek, bu faaliyetlerini sürdürmeye kararlı olduklarını söyledi. [caption id="attachment_167052" align="alignleft" width="343"] İngiltere Büyükelçisi Sir Dominic Chilcott[/caption] Chilcott, “Konferans, sadece bir başlangıç!” Londra’daki uluslararası konferansa değinen Chilcott, konferansın dünyanın dört bir yanındaki hükümetlere ve örgütlere basın özgürlüğünü iyileştirmenin ve gazetecileri korumanın yollarını bulmak konusunda yardımcı olmak üzerine düzenlendiğini belirtti. Konferansın basın özgürlüğü konusunda bakanlar düzeyinde yapılan ilk uluslararası toplantı olduğuna dikkat çeken Chilcott, “Aralarında Türkiye’nin de olduğu yüz ülke, hükümetleri, sivil toplum kuruluşları ve basın mensuplarıyla toplantıda temsil edildi. Konferans, hedeflediği amaçları büyük ölçüde gerçekleştirdi. Basın özgürlüğünü ve gazetecilerin korunmasını teşvik etme gayesinde ortak bir irade olduğunu gösterdi, konferans, gerek basın özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalara eşgüdümlü bir müdahalede bulunmaya gerekse ifade özgürlüğünü yaygınlaştırmak için bu kısıtlamaları kaldırmaya kararlı olan bir hükümetler arası koalisyon kurmak için de gereken ilk adımları attı. Konferans, sadece bir başlangıç!” sözlerine yer verdi. İngiltere’nin bu konuda çalışmalarını devam ettireceğini ve 2020 yılı boyunca Kanada’nın liderliğinde kampanyaya destek vereceklerini söyleyen Chilcott, “Çalışmalarımızda, basının karşı karşıya olduğu zorluklarla mücadele edebilmek ve kalıcı bir etki yaratabilmek için kritik öneme sahip bir alan olan, uluslararası işbirliğinin ve eşgüdümün güçlendirilmesi alanına odaklanmayı planlıyoruz. Aslında bu, Türk mevkidaşlarımızla bir dereceye kadar yapmakta olduğumuz bir ön çalışma. Geçmişte, Türk hükümeti ile yerel basının Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini daha iyi anlayıp haberleştirebilmesini kolaylaştırmak için birlikte bir çalışma yürütmüştük. Ayrıca Türkiye’deki basın özgürlüğünün izlenmesi için sivil toplumla çeşitli projeler üzerinde çalışmıştık. Vatandaş gazeteciliğini teşvik etmek ve yanlış habercilikle mücadele etmek için çalışan Türk sivil toplum kuruluşları ile de ortak girişimlerimiz olmuştu” diye konuştu.