Meltem Suat İstanbul- İhlas Haber Ajansı bir sene önce yayınlandığı ve ‘’sizde muhabir olabilirsiniz’’ sloganı ile duyurduğu İHA Gönüllü Muhabir uygulaması ile dileyen herkese yurttaş gazeteciliği yapma imkanı vermeye başladı.Uygulama üzerinden ajans sitemine direkt olarak görüntü göndermek mümkün. İHA’nın bu uygulaması yurttaş gazeteciliği kavramının tekrar tartışılmasına sebep oldu. İHA’nın uygulamasını ve yurttaş gazeteciliğini IPI Uluslararası Basın Komitesi Türkiye Başkan Yardımcısı ve Journo.com.tr editörü Emre Kızılkaya, Bahçeşehir Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Can Ertuna ve eski Demirören Haber Ajansı Genel Müdürü ve SAHA Ajans’ın kurucusu Salih Zeki Sarıdanişment’e sorduk. [caption id="attachment_197937" align="alignright" width="323"] Bahçeşehir Üniversitesi Yeni Medya Bölümü öğretim üyesi Dr.Can Ertuna[/caption] Can Ertuna’ya göre ‘’gazetecilik sadece kayıt etme paylaşma faaliyeti değil’’ Sarıdanişment ise ‘’vatandaş gazeteciliği de bir muhabirle mukayese edilemez’’ derken; Kızılkaya ise yurttaş haberciliği kavramı hakkında görüşlerini “Yurttaş haberciliği kavramında sorun yok, çünkü herkes ‘haber’ verebilir. Mesela herhangi bir kişinin, yanındakine ‘Yarın hava yağmurlu olacakmış’ demesi de karşı taraf bunu bilmiyorsa ‘haberdir’ ama ‘yurttaş gazeteciliği’ ifadesine karşıyım’’ diyerek özetledi. ‘’Muhabirlerle rekabet halinde milyonlarca kamera var’’ 20.yüzyılın sonlarına doğru dünyada bir yandan siyasal ve toplumsal gelişmelerle demokrasilerin sorgulanması diğer yandan da gazeteciliğin büyük medya gruplarının ekonomik gereklerine göre şekil almaya başlamasıyla yeni bir gazetecilik anlayışının tartışılmaya başlanmasına sebep oldu. 1990’lı yıllarda ilk olarak ABD’de yaygınlaşmaya başlayan ve kamusal gazetecilik veya yurttaş gazeteciliği de denilen bu gazetecilik anlayışının Türkiye’de ilk örnekleri ise fahri muhabir veya gözlemci muhabir olarak adlandırılıyor. Yurttaş gazeteciliği kavramının Türkiye’de tartışılması ise 2013 yılında Gezi Parkı eylemleri sırasında sosyal medya üzerinden yayın yapan ve haber paylaşan kişiler üstünden başladı. Eylemlerin ardından iletişim akademisyenlerince ‘herkes gazetecilik yapabilir mi?’ sorusu sorulmaya başlandı. Yurttaş gazeteciliği kavramın hala tartışıldığı ve kimilerince ‘’geçici bir heves’’ olarak görüldüğü günümüzde İhlas Haber 2019 yılında İtunes ve Google Play Store üzerinden İHA Gönüllü Muhabir uygulamasını kullanıma sundu. Ajansın ‘’Siz de muhabir olabilirsiniz’’ sloganı ile tanıtımını yaptığı uygulama üzerinden ajansın sistemine fotoğraf ve video gönderilebiliyor. İHA’nın uygulamasını ve yurttaş gazeteciliği kavramını sorduğumuz eski Demirören Haber Ajansı Genel Müdürü ve SAHA Ajans’ın kurucusu Salih Zeki Sarıdanişment yurttaş gazeteciliğini ve haber ajanslarının dönüşümünü şöyle özetliyor: ‘’Ben uygulamadan genel hatlarıyla haberdarım. Bu gözlemci muhabir veya vatandaş gazeteciliği uygulamaları Türk basın tarihinde çok eskilere dayanıyor. Eskiden fahri muhabir veya gözlemci muhabir sıfatıyla bu tür kimlik kartları dağıtılıp muhabirlik imkânı sağlanmıştı. Bunu Hürriyet gazetesi de geçmişte yaptı, Tercüman gazetesi de yaptı. İhlas Haber Ajansı’nın yaptığı artık bunun yeni versiyonu. En son bu Fransa’daki büyük patlamalar sırasında bütün ajanslar şunu fark etti ki artık eskisi gibi sokakta çalışan muhabir arkadaşlarımız sıcak görüntülere yeterince hızlı ulaşamıyorlar. Çünkü onlarla rekabet halinde milyonlarca kamera var sokakta. Hem bu mobese kamerası dediğimiz kameralar var hem vatandaşın elindeki cep telefonu kamerası var. Dolayısıyla artık böyle ring yapan gazetecilerin bu kameralarla rekabet etmesi mümkün değil. Onun için de gazeteciliğin önemli bir kısmı olarak adlandırılan sosyal medyada paylaşılan fotoğraf ve videolara ulaşmak halini aldı. Danişment İHA’nın kullandığı slogan ve haber ajanslarının dönüşümü hakkında ise şu tespiti yaptı: ‘’Bir kere o slogan birazcık hatalı olmuş, orada kastedilen muhabirlik değil muhabir dediğimiz zaman sadece o fotoğrafı videoyu elde eden değil, o olayla ilgili bütün araştırmayı yapıp bütün bilgileri toplayıp öncesine dair bir araştırma yapıp ve kapsamlı olarak bütün bağlamlarda konuyu ele alıp onu okuyucunun anlayacağı dilde anlatmak demek. Dolayısıyla bu profesyonel bir iş. İş şuraya geliyor sosyal medya bugün sosyal medya öncesi geleneksel gazeteciliğin yerini tutar mı tutmadığı çok açık. Sosyal medyadaki kullanıcılar karşılaştıkları bir olaya dair fotoğrafı, videoyu, haber paylaşıyorlar. Ama bu ülkelerin başkentlerinde devletin derinliklerinde, ilgili bakanlıklarda neler olup bitiyor her şey doğru yapılıyor mu? Bunlar ciddi bir gazetecilik görevi bunları araştırmak bunlarla ilgili vakit harcayıp neyin ne olduğunu doğru anlayıp anlatmak gazetecilik görevi. Nasıl sosyal medya geleneksel gazeteciliğin yerini tutamazsa vatandaş gazeteciliği de bir muhabirle mukayese edilemez. Eğer bunu mukayese etmeye kalkarsak gazetecilerin yaptığı işe saygısızlık etmiş oluruz.” [caption id="attachment_197938" align="alignright" width="332"] IPI Uluslararası Basın Komitesi Türkiye Başkan Yardımcısı ve Journo.com.tr editörü Emre Kızılkaya[/caption] ‘’Yurttaş haberciliği kavramında sorun yok, çünkü herkes "haber" verebilir’’ IPI Uluslararası Basın Komitesi Türkiye Başkan Yardımcısı ve Journo.com.tr editörü Emre Kızılkaya yurttaş haberciliği kavramı hakkında görüşlerini “Yurttaş haberciliği kavramında sorun yok, çünkü herkes ‘haber’ verebilir. Mesela herhangi bir kişinin, yanındakine ‘Yarın hava yağmurlu olacakmış’ demesi de, karşı taraf bunu bilmiyorsa ‘haberdir’ ama ‘yurttaş gazeteciliği’ ifadesine karşıyım. Çünkü gazetecilik, belirli mesleki tekniklerin, yine belirli ilkeler çerçevesi içinde uygulandığı bir süreçtir. Bu açıdan haberi veren gazeteciyse, bu zaten gazeteciliktir, "yurttaş" diye ayrıca belirtmeye gerek yok. Gazeteci değilse, o hâlde zaten yapılana gazetecilik denemez. Çünkü gazetecilik, gazetecilerin yaptığı profesyonel bir iştir” diyerek özetledi. ‘’ Habere dair içerik üretimi uzun süre önce gazetecilerin tekelinden çıktı’’ Bahçeşehir Üniversitesi Yeni Medya Bölümü öğretim üyesi Dr.Can Ertuna ise yurttaş gazeteciliği tanımı hakkında şunları söyledi: ‘ İnternet ve hem gelişen, hem de ucuzlayan teknolojiler ile birlikte çok geniş kesimlerin olayları kayıt altına alma, belgeleme ve paylaşma olanakları doğdu. Kısaca, habere dair içerik üretimi uzun süre önce gazetecilerin tekelinden çıktı. 2005 yılında Londra’da üç metro ve bir otobüse düzenlenen saldırılar medya tarihi açısından da bir kırılma noktasıydı. Dünyanın medya merkezlerinden sayılacak bu kentteki ‘habere’ ilişkin en güçlü görüntüler olay yerine sonradan ulaşan habercilerden değil, telefonlarıyla kayıt yapan kullanıcılar tarafından kaydedildi ve medya da bunları öncelikli olarak kullandı. Artık bir olayın aktarılması için, özellikle görselliğin ön planda olduğu mecralarda duyurulması için, gazetecilerin o noktaya ulaşması zorunlu değil. Ancak hatırlatmak gerekir ki gazetecilik sadece bir kayıt etme ve paylaşma/duyurma faaliyeti değil. Aynı zamanda haber niteliği taşıyan olayı bir bağlama oturtma, sentezleme ve bu şekilde izleyici, okuyucu, dinleyiciye aktarma süreci. Kullanıcılardan gelen içeriklerde bir bağlam sorunu olabiliyor. Yani bir kare fotoğraf ya da kısa bir görüntü bir olayın aslında ne olduğunun anlaşılması için yeterli olmayabiliyor hatta yanıltıcı olabiliyor. Bu nedenle “vatandaş gazeteciliği” tanımına, kamuoyunun bilgilenmesi açısından önemli bulsam da temkinli yaklaşıyorum. Gelişen teknoloji ile habercilik alanının demokratikleştiği saptaması önemli ölçüde doğru. Özellikle ekonomik ve siyasi nedenlerle eşik bekçilerinin filtrelerine takılan birçok haber, başka türlü asla gündeme gelemeyecek birçok konu gündemimizde yer bulabiliyor. Ancak kimi zaman iyi, kimi zaman kötü niyetli bir yanlış bilgi akışı ya da sosyal ağlar üzerinde yürütülen manipülasyon kampanyaları da ne olursa olsun yetkin bir gazetecilik deneyim ve pratiğinin sahadan ulaşacak ham bilgi, görsel ve görüntülerle harmanlanmasını zorunlu kılıyor. Bu nedenle kullanıcı türevli içeriğin, doğruluk, tarafsızlık, hesap verebilirlik gibi gazeteciliğin temel ilkelerini içselleştirmiş habercilerin süzgecinden geçerek bir bağlam içinde sunulması en doğru yaklaşım bence.”