HÜSEYİN ÖZLÜK 19 Eylül 1921, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e gazilik unvanını verildiği gündür. Bu sebepten dolayı, 19 Eylül gaziler günü ilan edilmiştir. Küçük yaşta asker olmayı arzulamıştım. Oldum da. Asker oldum olmasına da, Gazi Paşamızla aynı unvanı taşıyacaksın deseler asla inanmazdım. Gazi olup madalyayı göğsüme taktığımda sadece Mustafa Kemal Atatürk’le aynı unvanı taşıdığım için gurur duyuyordum. Niçin derseniz, Benim yaptıklarım, Gazi Paşamızın yaptıkları yanında, okyanusta bir su damlası kadardı. Ne mi yaptı? Mustafa Kemal’i anlamak için Sadece Sakarya Meydan Muharebesine bakmak bile yeterli olacaktır. Temmuz 1921’de Eskişehir zapt edildi. Anadolu düşman tarafından çiğneniyordu. Kütahya-Eskişehir bölgesinde yapılan savaşta Türk ordusu neredeyse yarı yarıya küçüktü. Cephane yetersizdi. Atatürk zaman kazanmak istiyordu. Bu nedenle radikal bir kararla orduyu Sakarya’nın doğusuna çekmeye karar verdi. Büyük bir bölge Yunan’a bırakıldı. Geri çekilme kararı üzerine mecliste kıyamet koptu. Mustafa Kemal’e duyulan güven sarsıldı. Anadolu toprağının düşman tarafından çiğnenmesinin sorumlusu ilan edildi. Muhalifler onun ordunun başına geçmesi ve sorumluluğu kabul etmesini istedi. Esasen onun yaptığı ricat etmekti. Eski bir Türk savaş geleneği olan ricat, düşmanı yormak ve onu bilmediği alanlara çekmek ve merkezinden uzaklaştırıp yenmek için ideal bir taktikti. Mustafa Kemal de düşmanı Anadolu’nun kalbine çekiyordu. Yunan ordu komutanı General Papulas Anadolu fatihi olarak Ankara’ya girmek ve meclisi dağıtmak hayaline düştü. Yunan ordusu hızlı bir şekilde Türklerin peşine düşüp Sakarya ırmağına kadar yürüdü. İzmir’den uzaklaşmışlardı. Üstelik Anadolu’nun yolları savaşlara uygun değildi. Papulas 22 Ağustos 1921’de ilk taarruz emrini verdi. Yunan ordusunun temel hedefi, Türk savunma hattını yarmak ve çekilmesini sağlamaktı. Asırlardır uygulanan klasik savaş doktrinine göre bir ordunun ip gibi dizilmiş savunma hattı yarılırsa, ordu geri çevrelenip imha olmamak için çekilmek zorunda kalırdı. General Papulas, Polatlı önlerindeki tepelere mevzilenen Türk savunma hattını yardıktan sonra, ordunun en iyi ihtimalle Kayseri’ye kadar çekileceğini hesaplamıştı. Haksız sayılmazdı, aynı hesabı Türk ordusu da yapmıştı. Papulas tüm gücüyle tepelere taarruz emri verdi. Kanlı çarpışmalardan sonra tepeler birer birer düşmeye başladı. Önce Duatepe ve Kartaldağ düştü. Yunan topları artık Polatlı’ya düşmeye başladı. Kent boşaltıldı. Ertesi gün 31 Ağustos’ta Karadağ da düştü. Moraller bozuktu. Yunan ordusu bitirici vuruşu yapmak için 1 Eylül’de koca bir tümenle Çaldağı’na saldırdı. Çaldağı düşerse, hat kırılırdı. 2 Eylül’de çatışmalar tüm gün sürdü. Ve Çaldağı, gece vakti düştü. Haber Papulas’ın çadırında coşkuyla kutlandı. Türk hattı yarılmıştı. Şimdi Türkler çevrelenip imha olmamak için çekilmek zorundaydı. Çaldağı’nın düştüğü haberi Türk karargahına gittiğinde İsmet Paşa derhal Kayseri’ye çekilmek gerektiğini söyledi. Mustafa Kemal de o sırada kaburgaları kırık olduğundan yatakta uzanıyordu. Ertesi sabah Çaldağı’nı tutan Yunan askeri büyük şaşkınlığa uğradı. Türk ordusu çekilmemişti. Papulas bu habere inanamadı. Böyle bir durumda hattı yarılan ordunun çekilmemesi intihar demekti. Başkomutan Mustafa Kemal oyunu savaş kurallarına göre oynamayı reddetmiş, imha olmak pahasına risk alıp orduyu geri çekmek yerine savaşa devam kararı vermişti: Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır. O satıh bütün vatandır! Emir basitti. Hat düzenini terk edip, her birlik kendi hattını bulunduğu yerde koruyacaktı. Türk ordusu tek bir hat üzerinde kalmayacak, onlarca asimetrik hatlar, tüm satha yani alana yayılacaktı. Denenmemiş şey.. Üstelik çok riskli. Fakat Mustafa Kemal, ordusuna güveniyordu. Papulas bu beklenmedik durum karşısında ilk şoku atlatır atlatmaz ordusuna yeniden taarruz emri verdi. Yunan ordusu tepelerden inip Türk birliklerine saldırmaya başladı. Fakat başarılı olamadı. Çünkü Türk askeri yok olma pahasına direniyordu. Türk ordusunun direnci karşısında ne yapacağını şaşıran Papulas, birlikleri tekrar tepelere geri çekti. Onun savaş hikayesinde, bu noktadan sonrası yoktu. Fakat Mustafa Kemal oyuna yeni başlamıştı. Türk birliklerine tepelere taarruz emri verdi. Yunan karargahı şaşkına döndü. Türk ordusu kısa süre içerisinde Çaldağı’nı geri aldı. Papulas yeniden taarruz emrini verdi ve Türk hattını kırarak yeniden Çaldığı’nı ele geçirdi. Ama Atatürk orduyu yine geri çekmedi: Bir asker her yerde savaşır. Tepenin üstünde, tepenin altında, derenin içinde de savaşır! Yunan askeri, düşmanı yendiğini düşünüyordu ama Türkler çekilmiyordu. Günler geçiyor ama sonuç değişmiyordu. Bir hat kırılınca, kısa mesafe çekilip savaşmaya devam ediyordu. Mesele artık savaş olmaktan çıkmış kontrolsüz, kanlı bir boğuşma halini almıştı. Savaşın 20. gününde Yunan taarruzu durdu. Savaş artık ne olacağı belirsiz bir hal almıştı. Bu esnada bir binbaşı Türk karargahın son raporları getirdi. Rapor önce bilgileri sıralıyor ve sonuç olarak Yunan ordusunun takviye yaptığını anlatıyordu. Bu raporlar İsmet Paşa’nın moralini bozdu. Türk ordusu, takviye edilmiş Yunan ordusuna dayanamazdı. Binlerce şehit, yaralı ve firar... Ordu gücünün son noktasındaydı. Mustafa Kemal, “işte şimdi taarruz zamanı” dedi. İsmet Paşa, şaşırıp kalmıştı. Atatürk, savaşın başından bu yana raporları okuyor, orduların birliklerinin nereden nereye hareket ettiğini kaydediyordu. Kilometrelerce uzunluktaki savaş alanını gözünün önünde canlandırabiliyordu. Raporda yazılanlar doğruydu ama sonuç kısmı hatalıydı. Gelen bilgilere göre Yunan ordusu yeni birlikler getirmiyordu, mevcut birlikleri merkezde topluyordu. Bu, geri çekilme işaretiydi. Yunan kazanamayacağını anlamıştı. Savunmaya geçmelerine müsaade etmeden saldırının tam sırasıydı. Mustafa Kemal, 10 Eylül 1921 günü, üç kırık kaburgasıyla Duatepe’ye ilerleyip savaş hattına girdi. Onu gören askerin morali yerine gelmişti. Yerine kuruldu ve taarruz emrini verdi. Yağmurlu havada, yerlerin çamur olduğu bir günde, Türk askeri, çekilen Yunan’a taarruz etti. Bu ani taarruz karşısında paniğe kapılan Yunan ordusu, savunma pozisyonuna geçebilmek için Beylik Köprüsü’ne çekilip düşmanı beklemeye koyuldu ki... Doğudan gelmesi beklenen Türk ordusu, güneyden taarruza kalktı! Kimse neler döndüğünün farkında değildi! Mustafa Kemal Duatepe’ye giderek düşmanın dikkatini o yöne toplamış, süvariler ise hızlıca Mangalköy’e girip düşmanı güneyden hilal gibi sarmıştı. Papulas bu gelişme karşısında neye uğradığını şaşırdı. Panik halinde Sakarya’nın doğusuna çekilme kararı aldı. Papulas 11 Eylül gecesi Sakarya’nın doğusuna çekilip bölgede savunma hattı kurmak ve İzmir-Sakarya bölgesini elinde tutmak istiyordu. Fakat Mustafa Kemal Yunan’a müsaade etmeden yeniden taarruza kalktı. Papulas’ın başka çaresi kalmamıştı. Ordusu Afyon’a çekme kararı aldı. 22 gün süren meydan muharebesi bitti. Türkler düşmanı kovmuştu. Gazi paşam yerinde rahat uyu seninle aynı unvanı taşıyan bir gazi olarak, şu günlerde çelme takıp yere düşürseler de elimiz yüzümüz kan içinde kalsa da kabuk bağlayan yaramızın altından diri yepyeni bir deri geliyor. Bu nesil ‘’ yaşa Mustafa Kemal Paşa ‘’ diyerek yeri göğü inletiyor.