PENÇE-KARTAL 2 Salgın, ekonomik sıkıntılar derken Gara’dan gelen 13 şehit haberi yüreğimizi sızlattı, gündemi alt üst etti. Mehmetçiğin Kuzey Irak’ta icra ettiği Pençe-Kartal 2 harekatında operasyonlar aralıksız sürerken, Gara’dan sonraki hedef Sincar ve Kandil. Zorlu kış koşullarına rağmen F-16’larla havadan, komandolarla da karadan teröristlere göz açtırmayan askerimize başarılar, şehitlerimize rahmet diliyoruz. *** GERÇEK GÜNDEM Son bir yıldır salgından korunmaya çalışırken, vaka sayılarına, aşıya, mutasyonlu virüse ve ekonomik sorunlarımıza odaklandık. Bilim Kurulu üyeleri bir süredir, mutant virüs konusunda uyarılarda bulunup, yayılma hızının Vuhan'dan çıkan virüse göre çok daha hızlı olduğuna dikkat çekiyor. Halen 33 ilde saptanan mutant virüs şehirlerarasında ulaşımda kısıtlama olmadığı için eş, dost, ziyareti ve iş temasıyla hızla yayılma eğiliminde. İngiltere bunu engelleyemediği için, 5 haftalık bir süreçte saptanan vakaların yüzde 70’i mutant virüs. Daha hızla yayılan bu virüse karşı çok dikkatli olmazsak bu yazı da sıkıntılar içinde geçireceğiz. Bir yandan salgın, diğer yandan ekonomik sıkıntılar, kapalı işyerleri, geçim derdi ve işsizlik derken çok sıkıntılı günler yaşıyoruz. Salgından beri otuz binden fazla işyeri kepenklerini tamamen indirirken, 2 yüz binden fazla otel, kafe, kahvehane ve restoranın kapalı olması yüzbinlerce insanı kara kara düşündürüyor. *** HUKUK REFORMU Gerçek gündemimiz, salgın, ekonomik sıkıntılar ve Mehmetçiğin terörle mücadelesi. Siyasetin gündeminde ise daha farklı konular var. Bir Hukuk reformu tartışmasıdır gidiyor! İktidar yıllardır değiştirip güncellediği mevcut anayasamızı bu kez kökten değiştirmek çabasında. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinin altısı Cumhurbaşkanı, kalan yedisi ise, TBMM Genel Kurulu tarafından seçilmesine rağmen, verilen tartışmalı kararlarda HSYK’ yı hedef gösteren muhalefet, müdahale edilmediğini iddia ediyor. En çok sandalyeyi elinde bulunduran iktidardaki siyasi ittifak tarafından seçilen HSYK, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan, hak ve özgürlüklere aykırı karar veren mahkemelere karşı hızla soruşturma açıp gereğini yapmamakla suçlanıyor. Bu tür uygulamalar ortadayken, Anayasa kökten değişse ne gibi bir rahatlamanın olacağı konusunda kuşkuları var muhalefetin. İktidar karşıtları, “mevcut tablo ortadayken, hukuk reformundan söz etmek ne kadar doğru önce bunun tartışılması gerekir” diyor. İnsan Hakları ihlali, düşünce ve basın ihlalleri konusunda sıkıntılar göz ardı edildiği sürece, reformlar yapılsa bile, batı neden işlerimize burnunu sokuyor, niye bize böylesine önyargılı ve tersler diye hayıflanıp dururuz. Muhalefet, hukuk reformundan önce, hak ve özgürlüklerin batı standartlarında tesis edilmesi, Anayasaya ve yasalara aykırı kararların HSYK tarafından önlenmesi, ardından orta vadede, güçlendirilmiş parlamento, seçim ve siyasi partiler kanunlarıyla hukuk reformunun düşünülebileceği görüşünde. *** ANAYASA TARTIŞMALARI İktidarın Anayasa değişimi isteğine, muhalefet, "yeniden kuruluş anayasası" nitelemesi yapılması ne derecede doğru, istenen nedir önce bunu tartışalım diyor. Demokratik, sosyal, laik hukuk devletinden vaz mı geçiliyor? Mevcut cumhuriyeti yıkıp yenisini mi kuruyoruz ki "yeniden kuruluş anayasası" tanımlaması yapılıyor soruları hemen her yerde dile getirilmeye başlandı. Demokratik bir anayasaya, demokratik kurallara, anayasadaki hukukun uygulanmasına gerek var. Hak ve özgürlükler çerçevesinde özellikle, insan hakları, basın özgürlüğü ve sendikal hakların güvence altına alındığı hukuk sistemine ihtiyaç olduğu kesin. Ancak toplumun önemli bir kesimi bu anayasayı tanımlarken "yeniden kuruluş” nitelemesi yapılmasını anlamakta zorluk çekiyor. Bu kesim, “tweet atan üniversite öğrencisiyle, siyasilerin önünü kesip kafa kol kıranlar kodese tıkılıp, aynı surede salıveriliyorsa burada ciddi bir hukuk sorunu var demektir” iddiasında. Özgür dünyanın demokratik hak arama çerçevesinde değerlendirdiği “tweet atma” bizde terörist olarak yaftalanma nedeni olabiliyorsa, ortada bir sorun var demektir ve bunu toplumsal mutabakatın sağlanacağı yeni bir Anayasa değişikliğiyle çözebileceğimizi umut etmek pek de olası görünmüyor. Unutmayalım ki bugün itip kaktığımız bu gençler ülkemizi ileriye, hatta aya götürecek olanlardır. Bir akademisyenin, gençleri kucaklayan, yapıcı ve toleranslı söylemler sergilemesi gerekirken, imla hatalarıyla dolu yakışıksız üslup kullanarak gereksiz tweet atması toplumun önemli bir kesimince kınandı. Bu kesim, “bu akademisyenin yetiştirdiği gençlik mi bayrağımızı Ay’da dalgalandıracak diye sorguluyor”. Bugün itip kaktığımız bu gençliği küstürüp, dışlayıp, ötekileştirsek ilerde birkaç milyon doz aşı için ele güne muhtaç olur, telef oluruz. Özetle, anayasayı kökten değişmek yerine, anayasal hakların güvencesi olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmasının sağlanması çok daha hayırlı olur. “Çoğunluk benim elimde o zaman istediğim biçimde anayasanın da değişmesi gerekir” anlayışı, evrensel demokratik hak ve özgürlüklere terstir. *** AY’A SEYAHAT (Le voyage dans la lune) Fransız yönetmen-sihirbaz Georges Méliès, Jules Verne' in yazdığı “Ay'a Seyahat” ve H. G. Wells'in yazdığı “Ay'daki İlk İnsanlar” romanlarından esinlenerek, 1902 de siyah-beyaz sessiz bilimkurgu filmi Ay’a Seyahat’i çekti. Rahmetli dedem Celal Bey, saniyede 16 kare hızında oynatıldığında 14 dakika süren bu filmi gençliğinde Beyoğlu’nda izlediğinde herkes gibi büyülenerek izlemiş ama Ay’a gitmenin imkansız olacağını düşünmüşlerdi. Aradan geçen yıllarda bunun mümkün olduğu görüldü, artık yeni hedef Mars. Ülkemizi aya götürecek genç beyinlere gelecek olursak, iki buçuk milyon öğrencimiz arasından ilk beş bine girmeyi başaran bu özel öğrencilerimize uygun gördüğümüz muameleye hep beraber tanık oluyoruz. Toplum olarak, aya gitmeye, otoyollar, köprüler yapılmasına karşı değiliz. Bu tür eserler ve projeler gurur kaynağımızdır. Burada sorgulanan, işçi, çiftçi, memur ve emekli geçim derdindeyken, genç işsizlik ve istihdama yönelik yatırım sorunu varken, yabancı yatırımcının olağanüstü kar garantisi olmadan gelmediği ülkemizde önceliğin aya gitmek ya da Kanal İstanbul benzeri çılgın projeler olup olmadığıdır. Halkın önemli bir kesimi ayın sonunu güç-bela, borç-harç getirip sıkıntı yaşarken, ekmeğin, faturanın askıda olduğu bir ülkede Ay’a gitmek önceliğimiz olabilir mi bunu konuşmak lazım. Kuzey Kore olağanüstü yatırımlarla tüm dünyaya meydan okuyarak kıtalararası füzelerden neredeyse birkaç ayda bir fırlatıyor. Ülke kaynaklarını istihdam yaratıp halkın refahı için kullanmak yerine ele güne hava basıp, komşu ülkelere, dünyaya posta koymaya harcayan Kuzey Kore’nin yaptığını tasvip edip benimsiyorsak sorun yok. Ama kamu kaynaklarını üretime, istihdama, endüstri yatırımlarına, bilime, teknolojiye yönlendirip kalkınmayı hedefliyorsak önceliklerimizi gözden geçirmeliyiz. NOT: Kar-kış-fırtına-güneş demeden 365 gün mazota, gübreye, tohuma, yoncaya gelen zamlara rağmen toprağına alın terini akıtıp ürün çıkaran çiftçinin telefonunu sorgularken, kamudaki lüks araçları, harcama ve israfı görmezden gelmek etik değil. İğneyi kendimize batırmadan elde çuvaldızla kurban aramayalım.