Havva Çustan  - COVİD-19 olarak bilinen yeni tip koronavirüs salgını tüm dünyanın gündeminde. Salgın, insanlar için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Resmi açıklamalara göre, 10 bini aşkın kişi bu virüsten hayatını kaybetti, yüzbinlerce insan hastalandı. Türkiye’de ise Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarına göre, 37 kişi hayatını kaybederken, vaka sayısı1529’u buldu. Yurt çapında insanların eve kapanması istenip önlem alınmaya çalışılırken, hapishanelerdeki mahpusların önlem alabilecek koşullara sahip olamadığı biliniyor İktidar Partisi, bu çerçevede yeni bir infaz paketini Meclis’e getirdi. Koronavirüs salgınından mahpusları korumak için hangi önlemler alınması ve neler yapılması gerektiğini insan hakları savunucuları ve avukatlarla konuştuk. “Hapishane çalışanları için yeterince önlem yok” Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hapiste Sağlık Ağı Temsilcisi Berivan Korkut, öncelikle hapishanelerde çalışan tüm personelin, tıpkı sağlık çalışanları gibi gerekli teçhizata ulaşabilmeleri ve önlem almalarının önemine vurgu yaptı. İçeriye en çok hastalık taşıyabileceklerin hapishane personeli olduğuna işaret eden Korkut, şu değerlendirmelerde bulundu: “Önlemler alınmazsa çok ciddi sonuçlar doğar. Hapishanelerden bize gelen -özellikle açık hapishaneler- bilgilere, hak ihlallerine ilişkin başvurulara göre, bu önlemlerin daha çok bireysel düzeyde infaz memurlarının inisiyatifine bırakıldığını öğrendik. Kimi memurlar maske takarken bazılarının maske takmadığı belirtiliyor. Hatta bazı hapishanelerde karantina bölümü ile infaz koruma memurlarının yemekhanelerinin yan yana olduğunu öğrendik. Tüm memurlar, bu konuda acilen telekonferans gibi yöntemlerle acilen bilgilendirilmeli. Önlem için açık ve kapalı görüşler yasaklandı, avukat görüşleri bile yaptırılmıyor. Ama hapishane çalışanları için yeterince bir önlem alınmadığı ortada.” “Hijyen malzemeye ulaşmada sıkıntı yaşanıyor” Tek başına görüşlerin yasaklanmasının yeterli bir önlem olmadığının altını çizen Korkut, sözlerine şöyle devam etti: “Hapishanelere ilk elden temizlik malzemeleri sağlanmalı. Temizlik malzemeleri hapishanede ücretli olduğu için tüm mahpuslar erişim sağlayamıyor. Ayrıca bazı hapishanelerde dezenfekte işlemi yapıldığı belirtiliyor ama bunun sürekliliği olmalı. Bu arada bağışıklık sistemini güçlendirici yemekler çıkmadığını da öğreniyoruz. İhtiyaç duyan mahpuslara vitamin takviyesi de yapılmıyormuş.” “Tüm hasta mahpuslar, tahliye edilmeli” Hapishanede bulunan mahpusların fazlalığına dikkat çeken Korkut, kalabalık düşünüldüğünde alınacak önlemlerin tek başına yeterli olmadığını söyleyip “Bir an önce hapishanelerde bulunan insan sayısı düşürülmeli” dedi. Korkut, bunun için denetimli serbestlik, ev hapsi, tutuksuz yargılanma gibi uygulamaların hayata geçirilebileceğini belirterek “Tüm hasta mahpusların ayrımsız ve çok hızlı bir şekilde serbest bırakılması lazım. 65 yaş üzeri tüm mahpuslarında acilen serbest bırakılması gerekiyor. Ayrıca risk grubu içerisine çok uzun süre hapishanede kalan insanlar var. Çok uzun süre hapishane koşulları düşünüldüğünde -yetersiz beslenme, sağlık hakkına anında ulaşamama gibi- bu insanların da bağışıklık sistemlerinin çok zayıf olacağı ortada. Bunlar da göz önüne alınmalı” diye konuştu. Son günlerde COVİD-19 salgını sebebiyle gündeme gelen infaz düzenlemeye de değinen Korkut, sözlerini şöyle bitirdi: “Gündeme gelen düzenlemeye göre, bazı suçların kapsam dışında bırakılacağı belirtiliyor. Bunun yerine herhangi bir ayrım gözetmeksizin genel affın çıkarılması gerekiliyor. Olağanüstü koşullar olduğu düşünülürse hapishanelerin acilen boşaltılmasına ihtiyaç var. Kapalı ceza infaz kurumlarından çok fazla bilgi alamıyoruz ama açık ceza infaz kurumlarından gelen bilgilere göre, aynı yerde 500-600 kişi yemek yiyorlarmış. Virüsün herhangi birine bulaşması durumunda bunun önünün alınması çok zor.” “Hapishanelerde tablonun ağırlaşmaması için…” İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Gülseren Yoleri, hapishanelerin kapalı kurumlar olması, kişisel alan ve yeterli hijyenin bulunmaması nedeniyle salgınların hızla yayılmasına elverişli ortam olduğuna dikkat çekti. İtalya ve İran hapishanelerindeki salgından kaynaklı tablonun ağır olduğu bilgisini veren Yoleri, “Tablonun burada da ağırlaşmaması için tüm mahpusların, hapishane çalışanlarının ve yakınlarının COVİD-19 testlerinin hızlı şekilde yapılabilmesi gerekiyor. Mahpuslar testler için hastanelere taşınırken ring araçlarıyla değil; daha hijyenik ve sağlığa uygun araçlarla taşınmalı” önerisinde bulundu. Son dönemlerde gündeme gelen infaz yasasındaki değişikliğin bazı mahpusları kapsamadığı için eşitsiz olduğunu vurgulayan Yoleri, şunları söyledi: “Devlet, tüm mahpusların yaşam hakkını gözetmeli, salgına karşı acil önlemler almalı. Suç ayrımı gözetmeksizin risk altında bulunan, çocuk, hasta, engelli, 60 yaş üstü, yanında hamile ve çocuklu kadın mahpusların da derhal serbest bırakılması gerekiyor. Bu nedenle hükümet önlem alırken devlete karşı suçlardan tutuklu ve hükümlü olan mahpusları dışarda tutması insan hakları bakımından kabul edilemez.” “Bakanlık öncelikle acil önlem planı hazırlamalı” Avukat Sezin Uçar ise hapishanelerde kapasitenin çok fazla olduğuna dikkat çekip “Hapishaneler için salgından dolayı Adalet Bakanlığı acil önlem planı çıkartmalı, bu plana demokratik kitle örgütleri de dahil edilerek hayata geçirilmeli. Hapishaneler dışarıyla temasın daha sınırlı olduğu yerler ama bir virüsün kapılması durumunda hızla yayılmasının da oldukça olanaklı olduğu yerler” ifadesini kullandı. Hapishanelerde sağlık hakkının erişiminin sınırlandırıldığı bir alan olduğunun altını çizen Uçar, şu değerlendirmeyi yaptı: “Nemli, kapalı bir alan olması, tedavi imkânlarının da son derece sınırlı ve zorluğu, riski daha çok arttıran şeyler. Biz hukukçular, tüm tutuklu ve hükümlülerin başkaca kontroller getirilerek tahliye edilmesi gerektiğini talep ediyoruz. Bu, herhangi bir suç ayrımın gidilmeksizin yapılmalı. Ama tek seferde yüzbinlerce tutuklunun serbest bırakılamayacağını da biliyoruz. Bu yüzden bir öncelik sıralaması yapılmalı. Özellikle çocuklu, hasta ve yaşlı tutuklular için özel bir infaz düzenlemesi yapılmalı. Son dönemde haberlerden çıkan infaz düzenlemesine göre, siyasi tutuklular bu düzenlemenin dışında bırakılıyor. Pek çok insan, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına girebilecek şeylerden tutuklular. Gazeteciler tutuklu. Tüm bunları kapsam dışı bırakmak, Anayasa’daki eşitlik ve ayrımcılık ilkesine aykırı. Aynı zamanda bu, tutuklu ve hükümlülerin salgının pençesine bırakmak anlamına da gelir. Biz, baro e hukuk kurumları olarak eşitlik talebini yükseltiyoruz.” “Meşru müdafaa yapan kadınlar da kapsam dışı” Gündemde olan, sözü edilen infaz düzenlemesinde kadına yönelik şiddet suçunun da kapsam dışı bırakıldığını anımsatan Uçar, şunları kaydetti: “Hali hazırda bulunan infazlarda, kadınlara yönelik suçların ceza miktarları az olduğu için birçok ceza infaz kurumunda kalınmasını gerektirmiyor. Bu sadece kadınların tepkisini çekmemek için konulmuş. Kadına yönelik şiddet uygulayan erkekler bu şekilde dışarıdayken meşru müdafaa hakkını kullanan Nevin Yıldırım, Hülya Halaçkay gibi kadınları kapsamıyor bu düzenleme. Ayrıca hapishaneler erkeklere göre dizayn edilmiş durumda. Temizlik ve hijyen malzemeleri de bu şekilde. Bu yüzden kadınların ve LGBTİ+’ların gerekli hijyene ulaşması daha zor. Bu yüzden bu gruplar da öncelikli gruplar içine alınmalı.”