Kadın cinayeti ve şiddete karşı kadınlar örgütlü bir şekilde mücadele ediyor. “Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi” aktivisti Tuğcu, erkek şiddetine karşı mücadeleyi büyütmek için “Vazgeçme, diren, erkek şiddetine karşı örgütlen” şiarıyla hareket edip kampanya yürüttüklerini bildirdi. Tuğcu, erkeklerin devletten cesaret aldıklarını belirterek “Eşit ve özgür bir şekilde yaşamak istiyoruz” vurgusu yaptı
Bilge Çevik Türkiye’de kadın cinayetlerinin önü alınamıyor. Bir kadın cinayeti, tecavüz ve erkek şiddetine maruz bırakılmış kadınlara ilişkin haber duymadığımız bir gün, neredeyse yok gibi. AKP iktidarı, geçtiğimiz aylarda son olarak, “İslami aile yapısına uymadığı”, “Kadınları ‘iyi eş’ rolünden uzaklaştırdığı” gerekçeleriyle kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtı. “Fiziki olarak hayatta kalmak, hayattayken de insan ve kadınca yaşamak” isteyen, özellikle kadın cinayetleri ve erkek şiddetine karşı kadınlar, hak ve hayatlarına sahip çıkmak için iki yıl önce “Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi”ni kurdu. Erkek şiddetine karşı mücadeleyi büyütmek için “Vazgeçme, diren, erkek şiddetine karşı örgütlen” şiarıyla hareket eden Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, bugüne kadar “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”ne dek bir dizi kampanya düzenleyip her kesimden kadınları birlikte mücadeleye çağırdı. İnisiyatif, bu yıl da 25 Kasım’a kadar bir dizi kampanya sürdürecek. “Erkekler devletten cesaret alıyor” Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi aktivisti Sinem Tuğcu ile, sürdürdükleri kampanya ve kadın mücadelesi konusunu konuştuk. AKP’nin erkek şiddetini kadınlarla erkekler arasında bir savaş haline getirdiğini ve açık bir şekilde erkeklerin yanında yer aldığını vurgulayan Tuğcu, son olarak yaşanan şu örneği verdi: “AKP’nin açık bir şekilde erkeklerin yanında yer aldığını Aleyna Çakır’ın katledilmesinde gördük. Aleyna’nın katliamını örtmek için katil, Ümit Uygun babası ile birlikte annesi Gülay Uygun’u katletti. Bunu da başka bir kadın olan Müge Anlı üzerine yıkmaya çalıştılar. Ekranlarda açık açık devletten yardım istediler. Katillere bu cesareti veren devletti.” [caption id="attachment_195381" align="alignright" width="212"] Sinem Tuğcu[/caption] “Hayatlarımız için mücadele etmenin meşru olduğunu biliyoruz” İktidarın kadın cinayetlerini durdurmak yerine İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtığını anımsatan Tuğcu, yöneticilerin “aileyi parçalıyor” gibi argümanlarla, toplumu da ikna etmeye çalıştığına dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Oysa kadınlar, parçalandığını söyledikleri ailelerde katlediliyor. İktidarın derdi, kadınları korumak değil, boşanmayı engellemek. Biz baştan beri ‘İstanbul Sözleşmesi’ni uygula’ şiarıyla eylemlerimizi yaptık. Çünkü; haklarımızı, hayatlarımızı tartışamaya açmıyoruz. Hayatlarımız için mücadele etmenin ne kadar meşru olduğunu biliyoruz. Mücadelemiz sayesinde iktidar artık açıktan sözleşmeden çekileceğini dillendiremiyor. Bu, hareketimizin bir kazanımı.” İstanbul Sözleşmesi’nin çok boyutlu bir sözleşme olduğunun altını çizen Tuğcu, görüşlerini şöyle aktardı: “Toplumsal cinsiyetin ne olduğunun topluma anlatmaktan, ders kitaplarında yer almasına, ezilen cinse herhangi bir şiddet uygulandığında, ‘amasız’, ‘fakatsız’ ezilen cinsin yanında olmayı savunan bir sözleşme. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi, kırmızı çizgilerimizden biri. Elbette ki, İstanbul Sözleşmesi uygulandığında kadına yönelik şiddet son bulmayacak ama bu cins özgürlükçü dünyayı yaratırken, en çok kazandığımız alanlardan bir tanesi. Sözleşme, erkeklerin cesaretlerini kıran ve kadınları cesaretlendiren bir sözleşme. Bunun için her kesimden kadın sözleşmeye sahip çıkıyor.” “Vazgeçmiyor, direniyoruz” 25 Kasım’a kadar, “Vazgeçme, diren, erkek şiddetine karşı örgütlen” şiarıyla üç aylık bir kampanya yürüttüklerine değinen Tuğcu, kampanyaya ilişkin şunları söyledi: “Kadınlar vazgeçmiyor, direniyor, erkek şiddetine karşı duruyor ve itaat etmiyor. İstanbul Sözleşmesi için, çocuklara yönelik cinsel istismara karşı yapılan eylemler bunun göstergesi. Türkiye’de kadın hareketi güçlü ama çok az örgütlü mücadele eden bir kısmı var. Erkek egemen sistem, devlet yapısından tutun da, sokaktaki erkeklere kadar bu kadar örgütlüyken kadınlar olarak örgütsüz biçimde erkek egemen sistemi yenmemiz mümkün değil. Biz, erkek egemen sisteme karşı direnmek ve bu sistemi yenmek için bu kampanyayı örgütlüyoruz. Kampanyamızı, ‘Vazgeçmiyoruz’, ‘Yürüyoruz’ ve ‘Durduruyoruz’ mottosu ile üç aşama şeklinde yürüteceğiz. İlk aşamada, ‘Hayatlarımızdan, gecelerden, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz’ gibi çeşitli biçimlerde eylem ve etkinlikler gerçekleştirdik. ‘Yürüyoruz’ mottosuyla ‘Emine Bulut için yürüyoruz’. ‘Hayatlarımız için yürüyoruz’, ‘Nevin için yürüyoruz’ gibi şiarlarla semtlerde, merkezlerde yürüyüşler yapıp, panel ve sokak etkinlikleri düzenleyeceğiz. ‘Durduruyoruz’ mottosu ile de kadına yönelik şiddetin olduğu, yaşandığı her alanda hayatı durduracağız. Dünyanın birçok yerinde kadınların hayatı durdurduğunda neler kazanabileceğini, kendi özgücümüz ve emeğimize dayandığımızda neler yapabileceğimiz gördük. Ayrıca change.org’tan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) vermek üzere, ‘İstanbul Sözleşmesi uygulansın’ talebiyle ıslak imzalı bir kampanyamız var.” “Birbirimizin elinden tutmalıyız” Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi aktivisti Tuğcu, sözlerini şöyle bitirdi: “Aslında hepimiz, erkek-devlet şiddetinden nasibimizi alıyoruz. Bu yüzden erkek şiddetine karşı hayatlarımıza birlikte sahip çıkmaktan başka çaremiz yok. Bizler yaşamak istiyoruz ama eşit ve özgür bir şekilde yaşamak istiyoruz. Ama günümüz koşullarında kadınlar yaşayamıyor bile. Bir an önce birbirimizin elinden tutarak bunu başarmalıyız.”
Editör: TE Bilisim