Hatay’ın Yayladağı İlçesi’ndeki kadınlar, Tekel fabrikalarının kapanmasıyla alternatif ürün olarak karabuğday ekerek hem kışlık ununu karşılıyor hem de satıp diğer ihtiyaçlarını karşılıyor

Dudu Gül Güray Demir Bir zamanlar tütünle geçimini sağlayan Hatay’ın Yayladağı İlçesi’ndeki kadınlar, Tekel fabrikalarının kapanmasıyla alternatif ürünlere yöneldi. Dağların, taşlık ve engebeli olması nedeniyle ürün çeşitliliğinin sınırlı olduğu ilçede kadınlar, artık tarlalara ektikleri karabuğdaylarla geçim sağlanıyor. Son zamanlarda popüler bir besin haline gelen, “Greçka” olarak da bilinen karabuğday, glüten içermemesi, kansere karşı koruyucu olması, düşük yağ ve yüksek proteinli olması ile dikkat çekiyor. Ama kırsal alanlardaki buğdayın tarladan hasatta, ürünün harmanlanıp kışın kullanmak için depolanması ve satışa hazır hale getirilmesi süreci, oldukça zorlu bir mesai gerektiriyor. Ekimi ineklerle yapılan buğdayın hasat zamanı köylü kadınlar, hummalı bir çalışma yürütüyor. Sabahın erken saatlerinde tarlaların yollarını tutan köylü kadınlar, sabahtan akşama kadar büyük bir emek harcıyor. Önce yere serilen brandaların üzerine konulan buğday buketleri dövülerek sap ve saman ayrıştırılıyor. Sapından ayrılan buğdayların büyük bir bölümü, kışın tandırlarda pişirilmek üzere çuvallara yerleştirilerek depolara kaldırılıyor. Üretim fazlası buğdaylar ise çocukların okul harçlığı ya da evin diğer ihtiyaçları için pazarlarda satılıyor. Yıllardır süren gelenek Köyde yaşayan kadınların daha önceleri tütün ekilen tarlalara artık buğday ektiklerini anlatan Songül Uçar, şunları söyledi: “Daha önceleri bu tarlalarda tütün ekerdik. Ektiğimiz tütünleri Tekel fabrikasına satar oradan gelen parayla geçimimizi sağlardık. Tekel fabrikalarının kapanmasıyla ektiğimiz tütünü tüccarlar ucuz parayla almaya başladı. Böyle olunca ektiğimiz tütün, masraflarını karşılamaz oldu. Biz de bunun üzerine en azından kışlık un ihtiyacımızı karşılamak için karabuğday ekmeyi seçtik. Kadınlar olarak hep birbirimize yardım ediyoruz. Buğdayın hasadından öğütülmesine kadar olan tüm işleri birlikte yapmaya çalıyoruz.” 10 yıldır tarlada çalışıp bu işi yaptığını ve bu işin hiç de kolay olmadığını belirten Ayşe Kılınç, şunları aktardı: “Sabahın ilk ışıklarıyla tarlaların yollarını tutuyoruz. Tarlalarımız, tarım makineleri için elverişsiz ve küçük olduğundan ekme ve hasada kadar tüm süreçleri ilkel yöntemlerle yapıyoruz. Ekim sırasında tohumları elle serpiyoruz. Hasat zamanında da demir oraklarla, el gücüyle buğday hasadımızı yapıyoruz. Biraz zorlansak da işimizi severek yapıyoruz.” Sonbaharın ilk ayları, zorlu sürecin başlangıcı. Bin bir emek verdikleri buğdayın hasadına başladıklarına değinen Cemile Aydın da, tarlanın ekiminden hasadına kadarki süreçte insan gücünün ağırlıklı olduğunun altını çizdi. Çocuklarıyla her gün tarlaya gidip çalıştıklarını söyleyen Aydın ise şöyle konuştu: “Sonbahar geldiği zaman elimizde orakla, iki büklüm bir şekilde sabahtan akşama kadar buğday hasadı yapıyoruz. Önce biçtiğimiz buğdayı demetler halinde bir yere biriktiriyoruz. Daha sonra buğdayı öğütüyoruz. Geçimimizi sadece buğdayla sağladığımız için tüm aile fertleriyle birlikte tarlada çalışıyoruz. Elde ettiğimiz buğdayın bir kısmını evimizde kullanmak üzere ayırıp geri kalan kısmını ise satarak gelir elde ediyoruz.”