Birsen GÜRDİL Geçmişte yerli ve yabancı ziyaretçileri deniz, kum, güneş diye ülkemize çağırmaya gayret ederdik. Geçen zaman içinde sırf bu üçlü ile turistlerin bir ülkeye gelmeyeceğini geçte olsa anladık. Artık tarih, doğa, lezzet, tesis, huzur, güven v de inanç için yapılan reklamlar nihayet meyvesini vermeye başlamıştır. Bugün sizlere pek ele alınmayan bir bölgemizden Trakya’dan bahsedeceğim. Trakya denilince akla gelen en büyük şehir, Edirne’dir. Gerçektende son yıllarda yenilenme konusunda yaptığı hamlelerle Avrupa’nın Türkiye’ye giriş kapısındaki bu muhteşem şehirde ilk tanıtacağımız Selimiye Camii ve Külliyesidir. Dahi Mimar Sinan’ın, 80 yaşında “Ustalık eserim” dediği bir mimarlık harikası olan ibadethane, tekniğiyle ve estetiği ile mutlaka görülmesi gereken bir yerdir. Edirne’de Selimiye’nin ötesinde birbirinden zarif camilerimiz varsa da bunlar Selimiye’nin yanında boynu bükük kalıyorlardır. Biz yinede o camilerden de bahsedelim. Muradiye Camii, Edirne Mevlehanesi olarak yapılmıştır. Türk çini sanatının emsalsiz bir örneği olan bu ibadethane de ziyaretçilerin en çok ilgisini çeken bir yerdir. Kubbesi kurşun kaplamalıdır. Keşan, Hersekzade Camii, Gazimihal Camii, Has Yunus Bey Camii’de inanç turizmimizin görülmesi gereken kutsal yerleridir. Edirne’de inanç turizmine en büyük örnek ise Edirne Büyük Sinagogu’dur. Avrupa’nın en büyük, dünyanın üçüncü büyük Sinagogu olarak tanınan bu yapıt, Viyana Sinagogu örnek alınarak bir Fransız mimar tarafından inşa edilmiştir. Birkaç yıl önce baştan aşağı restorasyon gören bu yer bugün pırıl pırıl görünümü ile dua edilen bir mekândır. Tekirdağ ilimizde inanç turizmi bakımından hiçte ihmal edilmeyecek bir kentimizdir. Tekirdağ’da, son yıllarda çağdaş yaşama dair pek çok yeniliklerle Trakya’nın Edirne’den sonra en büyük kenti olmuştur. Bugünlerde deniz ticaretinin yükünü İstanbul’dan üzerine alacak olan Tekirdağ’da yine Mimar Sinan’ın muhteşem bir eseri olan Rüstem paşa’nın isteği ile yapılmış zarif yapıtın en belirli özelliği ise Lale motifli Osmanlı çinileri ile kaplı olmasıdır. Gazi Ömer Bey Camii, bu yapıt Osmanlılar tarafından Rumeli’de yaptırılan ilk cami olması bakımından ayrı bir özelliği vardır. Eski adı Vasat Camii olan Orta Camii, Merkez Camii olarak bilinen Eski Camii, Ayazpaşa Camii, Mirliva Camiinin yanı sıra Tekirdağ’da, tarihi yapı statüsünde pek çok irili ufaklı cami bulunmaktadır. Kırklareli, tanıtım konusunda biraz ihmale uğramış tarihi yapıları ile meşhur bölgede 6-9.Yüzyıllara ait kaya manastırlarının en güzellerinden Aya Nikola Manastırı’dır. 14.Yüzyılda camiye dönüştürülen küçük Ayasofya Kilisesi, yani Gazi Süleyman Paşa Camiinin ötesinde Hızırbey Külliyesi, Hızırbey Camii, çifte hamam, çeşmesi ile 1383 tarihli bu külliye bütün gün ibadete açık tutulmaktadır. Lüleburgaz’da bulunan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, yine Mimar Sinan ve Hassa mimarlar topluluğunun alabildiğine göz alan mimarı yapısı büyük kubbesi ile ibadete açık bir camidir. Babaeski de, yine Mimar Sinan’ın bir şaheseri olan Cedit Ali Paşa Camii, Selimiye’nin küçük bir modelidir. Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli, kutsal yapıların yanı sıra tarihi eserleriyle de görülmeye değer yerlerdir. Tabi lezzet, doğa rotalarını böylesi bir geziye katabilirseniz. Trakya’nın doyumsuz güzelliklerine yakından şahit olursunuz. Edirne deyince uzun yıllar Osmanlılara başkentlik yapmış bir kent olarak varlığını çeşitli muhteşem yapılarla zenginleştirmiştir. Mimar Sinan’ın en verimli olduğu yıllarda Serhat Kenti, Edirne’de yaptırılmış olan Ali Paşa Çarşısı, Vakfı Müzesi, Divan-ı Hümayun ve Adalet Kasrı Kanuni’nin emri ile Sinan tarafından yapılmış eserlerdir. Muhteşem köprüleri alabildiğine görkemli yapıları sinesinde barındıran Edirne’de, 1488 yılında inşa edilen daha sonra Trakya Üniversitesi tarafından müzeye dönüştürülmüş olan II. Beyazıt Külliyesi, Osmanlı İmparatorluğunun en büyük sosyal yapılarından biridir. Yunan Adaları’na, Avrupa’ya gitmek yerine bu illerimizi görmenizi, tarihimizle, inancımızla gurur duymanızı tavsiye ederim.