Mehmet Necati GÜNGÖR Türk kökenli Mısırlı alim Muhammed Abduh 100 yıl önce şöyle demişti: “Batı’ya gittim İslam’ı gördüm ama Müslüman yoktu; Doğu’ya döndüm, Müslümanları gördüm ama İslam yoktu.” Yakın tarih felsefecilerimizden Cemil Meriç ise şöyle yakınmıştı: “Mabet yapan bunca insanımıza karşın, insan yapan tek bir mabedimiz yok!” Bu hüküm cümlelerini doğrulayan bir araştırmadan söz edeceğim: ABD’deki George Washington üniversitesinden iki Müslüman akademisyen “İslam ülkeleri ne kadar İslami” başlıklı bir araştırma yapıp yayımlamışlar. Sıkı durun! Listede Batılı ülkeler ilk sırada yer alıyor. İlk sırada Yeni Zelanda var. Listenin ilk 40 sırasında hiçbir Müslüman ülke yok. Türkiye ise 95. Sırada. 153 ülkenin yer aldığı listenin ilk sırasında, yakın zaman önce 51 Müslüman’ın silahla tarandığı Yeni Zelanda bulunuyor. Saldırılardan sonra Başbakan Jacinda Ardern’in söylemi, hatta başörtüsü takarak Müslüman toplumla dayanışma göstermesi taktir toplamıştı. Sıralamada en Müslüman ülke Yeni Zelanda. Bunu İsveç, Norveç, Almanya gibi ülkeler takip ediyor. Belli başlı kriterler ölçü alınmış. Allah’ın ve İslam’ın hoş gördüğü ve görmediği kriterler. Doğru ol, yalan söyleme, hırsızlık yapma, kibirlenme, harama el atma, ırza tasallut etme, kul hakkı yeme! Bunlar, ilk etapta akla gelenler. Bunun gibi 50 tane daha kriter saymak mümkün. Ama gelin görün ki, İslam ülkelerinde bu olumsuzluklar ziyadesiyle yaşanıyor. Vay canına! Türkiye 95. sırada. Utanılacak bir durum ama, gerçek bu! Üstelik, bu araştırmayı iki Müslüman akademisyen yapmış. Dönüp ülkemize bakıyoruz: 90 bin cami, 145 bin personel, 7 bakanlığın bütçesine mümasil bir bütçe, ayrıca 22 bin Kur’an Kursu, 700 Kur-an’ın ne dediğini bilmeyen 700 bin kursiyer. Peki, bu mabetlerden, bu devasa bütçelerden, bu Kur’an kurslarından niçin insan çıkaramıyoruz. Niçin ilk sıralarda Hıristiyan dünyasından ülkeler var? Diyanet buna nasıl bir cevap verir, bilemiyoruz. Belki de verecek cevabı yoktur. Camileri de, Kur-an kurslarını da halk yaptırıyor. Camiler, şimdilerde siyaset mekânları olarak kullanılıyor. Kur’an kurslarında ise Kur-an’ın ne dediğini öğretilmeyen binlerce insana eğitim veriliyor. Bari, bu kurslarda aynı zamanda ustalık ve bilgisayar kursları verilse. Bu insanlar ekonomiye kazandırılsa. Geçimlerini Ramazan tilavetlerinde, mezarlık kapılarında aramak yerine kollarına altın bilezikler takılarak hayata kazandırılsa… Fena mı olur?