Havva Çustan / İSTANBUL Kadına yönelik şiddetin giderek arttığı günümüzde, her gün kadına yönelik şiddet, katliam, taciz- tecavüz haberleri okuyoruz. Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü… Şiddeti önleyecek yeterli tedbirlerin alınmaması ve haberlerin medya tarafından veriliş biçimi kadınları öfkelendiriyor ve umutsuzluklarını arttırıyor. Her şeye rağmen kadınlar şiddete karşı mücadelede kararlı olduklarını söylüyorlar. 24 Saat’e konuşan kadınlar bu haberler karşısında öfkelendiklerini ve umutsuzluğa kapıldıklarını dile getiriyorlar. 28 yaşındaki konservatuar öğrencisi Ruşa Sabur, kendisini bu ülkede güvende hissetmediğini vurguluyor. Bu güvensizlik durumunun kendisine hep bir gard almayı öğrettiğini ifade eden Sabur "Bana kendi kendimi korumam gerektiği duygusunu kamçıladı, sürekli tetikte olma halini. Zamanla bu da yormaya başlıyor” diyor ve ekliyor: “Zincirleme bir duygu yani. 'Neden ben rahatça gezemiyorum, dilediğimi yapamıyorum?' Çünkü; beni yok sayan erkek egemen akılla karşı karşıyayım, mücadele ediyorum. Benim hakkımı bana vermeyi bırak sürekli almaya çalışan, beni köşeye duvara sıkıştıran zihniyet ile baş etmeye çalışıyorum. Korkuyor muyum, korkuyor muyuz hayır! Yaşam benim! Zaten benim olanı vermelerini beklemediğim gibi alma girişimlerine de seyirci kalmayacağım. Yanıma kız kardeşimi alıp her 25 Kasım günü olduğu gibi tam karşılarında duracağım.” Sabur, kadın cinayetleri ve çocuk istismarının artarak sürdüğüne dikkat çekerek“A rtık daha da acılı, sancılı bir hale geldiği zamanlardan geçiyoruz ve olmaması için caydıracak hiçbir gücün de olmadığı zamanlardan aynı zamanda. Katil, kadını öldürdüğü yetmiyormuş gibi büyük işkenceler altından geçiriyor, ölü bedenini yakacak kadar alçakça, korkusuzca, fütursuzca hareket edebiliyor. Bunun sorumlusu devlet değil, bu kadar soyut geçiştirilecek bir şey değil çok somut olarak sorumlusu AKP'dir. Biz de mücadelemizi her yerde kadını yok sayan her alanda vermeye çalışıyor, kadını koruyacak yasaların ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bu ülkede 25 Kasım'a giderken birlikte hareket ederek mücadelemizi daha da yükseltmeye çalışıyoruz” diyor. 'Sanki kendi bedenime yapılıyormuş gibi hissediyorum' 35 yaşındaki çevirmen Canan Kaplan, kadına yönelik şiddet haberlerinin kendisinde öfke ve umutsuzluk duyguları yaşattığını ifade ederek, 
"Özellikle haberin verilme biçimi, pornografik denecek ayrıntılarla verilmesi, kadını daha çok kurban ve nesne haline getiren bir yaklaşımı görmek, sanki kendi bedenime bunlar yapılıyor ve herkes de izlemekten başka bir şey yapmıyor gibi hissettiriyor. Ancak dava süreçlerine dair haberlerde kadınların işin peşini bırakmıyor oluşu da bir umut yaratıyor. Yine de bazen böyle haberlerle karşılaşmaktan kaçınıyorum, bazen de duygularım küntleşmiş olduğu için haberi görünce bir şey hissetmediğim de oluyor" diyor. 'Katledilen kadınların yanında olamadığım için üzülüyorum' 23 yaşındaki restoran çalışanı Ezgi Gökçay ise, haberlerin bir yanıyla çok alışıldık geldiğini belirtiyor. Gökçay görüşlerini şöyle paylaşıyor: "Raporlar, ekonomi haberleri gibi sayılar sürekli artıyor. Bu haliyle görünce pek bir duygu uyandırmıyor. Ancak o sayıları ayrı ayrı gördüğümde içimi öfke kaplıyor. O gün orada olsaydım keşke bir taş atsaydım biraz da ben bağırsaydım diyorum. O kadınların yanında olmadığım için üzülüyorum. İlginç bir şekilde sonrasında kendimi daha güçlü hissediyorum. Uygulanan her şiddet, işlenen her cinayet beni daha da güçlendirip, öfkelendiriyor. Sanki bu tanımadığım yüzlerle yaşayacak gibi... Bir sokakta bir ses duyarsam hemen koşacakmışım gibi... 'Hüznü isyan olur' derler ya öyle. Öldürülen, şiddet gören, tacize, tecavüze uğrayan her kadının uzandığında tutacağı el, onlarla beraber omuz omuza mücadele edecek, sesine ses olacak ve hayatın her alanında onlar için adaleti sağlamak için var gücümle mücadele edeceğim.” 'En büyük sorumluluk katillerle empati kuranlarda' İş arkadaşı tarafından katledilen Fatma Şengül'ün kızı Açelya Şengül de iyi hal indirimine tepki gösteriyor. Şengül,"Her gün binlerce kadın zulme uğruyor ve erk zihniyetten dolayı hayatını kaybediyor. Bu kadınlardan birinin kızı olarak söylüyorum ki burada en büyük hata kadın katilleri ile empati kuran hakimlerde, savcılarda, onlara 'iyi hal', 'tahrik' indirimleri verenlerde... Ama biliyoruz ki hiçbir kadın bu zulüm karşısında asla yalnız değil. Erkek yargı adliyelerde, sokaklarda kadınların sesini kısmaya çalışıyor ama biz susmayacağız" diyor.