“Hakkaniyetli uygulamanın” önünde mevzuat ve adli süreçengeli olduğu tespiti yapan Kamu Denetçiliği Kurumu, hakkaniyetli nafaka sisteminin uygulanmadığını belirtip “Hakkaniyetli bir sistem” kurulması, kanun değişikliği yapılması ve nafaka alacaklarının tahsili için ihtisaslaşmış birimler ihdas edilmesini önerdi. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Güllü ise sağlıklı veriler olmadan konuyu tartışmanın anlamlı olmadığının altını çizip nafakaların tahsil edilemediği ve bağlanan rakamın ekonomik koşullara uygun olmadığını iddia etti

ALKAN UÇARSU - Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (KDK) yoksulluk nafakasına ilişkin raporunda; yoksulluk nafakasının hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasının önünde mevzuat engeli bulunduğu, adli ve idari uygulamada iyileştirmeler gerektiği ve kanun değişikliği yapılmasının yerinde olacağı tespitleri yer aldı. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu(TKDF) Başkanı Canan Güllü ise sağlıklı verilerin ortaya konmadan konu üzerine tartışmanın anlamlı olmadığını, bakanlıklar tarafından bu verilerin açıklanması gerektiğini vurguladı. KDK tarafından “Çocuk Tesliminde Hak İhlallerine ve Yoksulluk Nafakasına İlişkin Özel Rapor” hazırlandı. Konulara ilişkin tespit ve önerilerin yer aldığı rapora göre; yoksulluk nafakasının hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasının önünde mevzuat ve adli süreçle ilgili engeller bulunuyor. Adli ve idari uygulamada iyileştirme yapılması, kanunda değişikliğe gidilmesi gerekiyor. Nafakasını alamadığı veya nafaka ödediği için mağdur olanlar hakkında mağduriyet analizi yapılması, dosya adaletinin tesis edileceği sistem kurulması, kadınların ve kız çocuklarının hizmetlere erişimleri sağlanarak fırsat eşitliği gerçekleştirilmesi, destek mekanizmalarının geliştirilmesi ve “hakkaniyetli bir sistem” kurulması önerildi. “Kanun değişikliği yapılması yerinde olacaktır” Raporda, KDK’ye yapılan yoğun başvurular kapsamında “yoksulluk nafakasının” uygulamasından kaynaklanan sorunların kamunun genelini ilgilendiren yaygın bir sorun olarak tespit edildiği belirtiliyor. Yapılması gereken yeni düzenlemelerin, kanuni birtakım değişiklikleri de içermesi nedeniyle rapor, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM), “Özel Rapor” şeklinde sunuldu. Raporda, uygulamadaki tereddütleri giderecek bir kanun değişikliği yapılmasının da yerinde olacağı değerlendirmesi yapıldı. Yoksulluk nafakasının evliliklerini sonlandırmak zorunda kalan, eğitim ve istihdam olanaklarından faydalanamamış kadınlar için önemine dikkat çekilen raporda, hakkın kötüye kullanıldığı durumların da olduğu ifade ediliyor.Raporda öne çıkan tespitler şöyle sıralanıyor: Mevzuat ve adli süreç kaynaklı engeller: Yoksulluk nafakasının hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasının önünde mevzuattan ve adli süreçten kaynaklanan engeller bulunuyor. Hakkaniyetli nafaka sistemi uygulanmıyor: Kişilerin öznel durumlarına uygun hakkaniyetli kararlar verilmesini sağlayacak bir nafaka sistemi uygulanmıyor. Her vaka kendine has: Her vakanın kendine has özellik arz ettiği aile hukukuna ilişkin konularda hâkime geniş takdir yetkisi bırakan kanuni düzenlemelerin somut dosya adaletinin tesisi için gerekli ve yeterli olduğu ve mevcut mevzuatın daha geniş yorumlanması ile yoksulluk nafakası ile ilgili yaşanan sorunlara içtihatlar kapsamında çözüm sağlanabiliyor. Bu yönde uzlaşı sağlanamaması halinde uygulamadaki tereddütleri giderecek bir kanun değişikliği çalışması yapılması da yerinde olacaktır. İyileştirmeler gerekiyor: Her durumda nafaka uygulamasında somut dosya adaletinin sağlanması için durum analizi doğrultusunda adli ve idari uygulamada birtakım iyileştirmeler yapılması gerekiyor. Raporda yapılan tespitler doğrultusunda getirilen öneriler ise şu şekilde yer alıyor: Mağduriyet analizi yapılmalı: Öncelikle nafakasını alamadığı için mağdur olanlarla, nafaka ödediği için mağdur olanlar hakkında ülke genelinde yaygın bir araştırmayla yeterli veri toplanarak mağduriyetlere ilişkin durum analizi yapılmalı. Nafaka miktarının tespitine ilişkin teknik ve adli sosyal hizmet altyapı güçlendirilmeli. Dosya adaletinin tesis edileceği sistem kurulmalı: Düzenli kontrollerle nafakanın sürekliliği ve miktarının hâkim takdirinde belirlenmeye devam edeceği, böylece somut dosya adaletinin tesis edilebileceği bir sistem kurulmalı. Nafaka alacaklarının tahsili için ihtisaslaşmış birimleri ihdas edilmeli. Kadın ve kız çocukları için fırsat eşitliği: Kadın ve kız çocuklarının öncelikle eğitim ve istihdam alanlarındaki hizmetlere etkin erişimleri sağlanarak fırsat eşitliği gerçekleştirilmeli. Destek mekanizmaları güçlendirilmeli: Kadınların, çocuk ve yaşlı bakımı başta olmak üzere, diğer ailevi sorumlulukları açısından gerek duydukları destek mekanizmaları güçlendirilmeli. “Hakkaniyetli bir sistem” kurulmalı: Nafakayı gerektiren unsurlar dikkate alındığında, bireyleri farklı açılardan destekleyen iş aile ve sosyal hayatı uyumlaştırıcı (kadınlar için ücretsiz kreş imkânları, esnek çalışma vb.) “hakkaniyetli bir sistem” kurulmalı. “Veriler ortaya çıkarılsın bu veriler üzerinden konuşalım” TKDF Başkanı Canan Güllü, KDK’nin raporunu değerlendirdi. Konu hakkında gerçekçi veriler olmadan bu konuda konuşmanın anlamlı olmadığına dikkat çeken Güllü, şu değerlendirmede bulundu: “Kamu Denetçiliği Kurumu, kaç başvuru sonucu bu raporu yayınlamış? Türkiye’de nafakanın gündeme gelmesi, Aydın Üniversitesi’ndeki bir panel toplantısı ile tartışmaya açıldı. Orada bu konudan şikâyetçi olanların ‘2 milyon mağdur var’ diyerek başlattığı tartışmadan daha sonra Adalet Bakanlığı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile yapılan çalıştayda, her siyasi görüşten kadın örgütleri olarak, şunu sorduk: ‘Sayın Bakan, elinizde bir araştırma var mı? Aile Bakanlığı’nda var mı, Adalet Bakanlığında var mı?’. ‘Hayır, yok’ dediler. Bu kanundan mağdur olanların adli sistemde kayıtları var, bunları çıkarılsın. Kaç kişi boşanmadan dolayı nafaka alıyor, kaç kişi bu nafakanın yoksulluk nafakası kısmını alıyor, kaç kişi bu süreçte artan nafakaya itiraz etmiş? Öncelikle bu sayılara ulaşalım. Ulaştıktan sonra kim, hangi konuda mağdur, ortaya çıkacaktır. Biz de iddia ediyoruz ki; nafaka tahsil edilemiyor ve nafaka bağlanan rakam bugünün ekonomik koşullarına uygun değil. Yine de diyoruz ki, veriler ortaya çıkarılsın bu veriler üzerinden konuşalım, mahalle ağzıyla konuşmayalım. Çünkü biz mahalle ağzıyla konuşmadan önce bu Cumhurbaşkanlığı’nın 100 Günlük Eylem Planı’na girmiş. Nasıl girmiş? Mahalle ağzıyla konuşanların siyasal baskısıyla. Bizim tüm bunları işleri bir tarafa bırakarak, yasayı mı değiştirmemiz gerekiyor, yasayı değiştirelim; yasanın içeriğinde yönetmelik mi değiştirilecek, değiştirelim; ama verisi olmadan Kamu Denetçiliği Kurumu’nun ‘Bize gelen başvurular’ diyerek yola çıkmaması gerekiyor. Biz de 55 bin kişiyiz, biz de örgütlenip KDK’ye dilekçe yazalım. Bu tarz raporlarla, veriler olmadan kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. 6 aydır twitter hesabımız bu konuda troller tarafından saldırıya uğruyor. Böyle yasa değişmez. Yasalar, bulunduğu toplumun ihtiyaçlarına göre yapılır. Yasanın mağduru ve yasadan yararlanacak kimler varsa, akademisyenlerle ve toplumun bu konuda emek verenleri bir araya gelir aylarca üzerine tartışırlar. Konu üzerinde veriler elde edilir, onların sosyal çıktıları üzerine tartışılır sonra da süreç başlar. Kulaktan dolma bilgilerle yasa değişmez. Ombudsman, ombudsmanlığını yapacak; ombudsman toplumun var olan sorunun giderilmesi için arabuluculuk yapacak. Sorunun tespiti yapılmadan, tespiti yapılmayan sorun hakkında ahkâm kesmeyecek.”
Editör: TE Bilisim