Kovid 19 salgını toplumsal hayatta olduğu gibi çalışma yaşamında da köklü değişiklik ve sorunlara yol açtı. 2020 yılının ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 9,9 küçüldü. Sanayi ve hizmet sektöründe çok sayıda işletmede üretim durdu ya da azaldı. Bazı işletmeler kapandı. Milyonlarca işçi işsiz kaldı ya da gelir kaybına uğradı

ARİF KOŞAR / İSTANBUL Covid 19 pandemisi, 2008 krizinin ardından yaşanan ekonomik yıkımı tetikledi. Bu dönemde alınan ekonomik ve sosyal önlemler, işsizlik fonunun kullanım biçimi uzun süreli tartışmalara konu oldu. Çalışma ilişkilerinde önemli değişiklikler yaşandı. Bunların bir kısmı pandemi dönemine özgü olsa da bir kısmının kalıcı olabileceğine ilişkin endişeler söz konusu. 2020 yılı içinde işsiz kalanlar dahil en az 6,5 milyon emekçi gelir kaybı yaşadı. İşten çıkarmaların yasaklanması işverenleri ücretsiz izin ve kısa çalışma uygulamalarına yönlendirdi. Ücretsiz izne çıkartılan yaklaşık 2 milyon işçinin aylık geliri 1.168 TL’ye düştü. 3 milyon 573 bin kişi kısa çalışma ödeneği kapsamında brüt gelirinin yüzde 60’ını aldı. Asgari ücretli bir işçi için bu aylık 1752 TL’ye denk geldi. DİSK’in hesaplamalarına göre yaklaşık 9,5 milyon işsizden sadece 775 bini işsizlik ödeneği aldı. Bu ödeneğin alt sınırı 1.177 TL. Böylece 19 milyon ücretli çalışan içinde 5,5 milyon işçinin, yani yaklaşık yüzde 30’unun geliri radikal bir biçimde düştü. İŞSİZLİKTE ARTIŞ Bu dönemde istihdamdaki azalmaya rağmen TÜİK ilginç bir biçimde işsizliğin de azaldığını açıkladı. Ağustos 2020 verilerine göre işsizlik oranı yüzde 14’ten yüzde 13,2’ye, 4 milyon 650 bin işsizden 4 milyon 194 bine geriledi. DİSK ise TÜİK’in işsizlik hesabının gerçek işsizliği gizlediği görüşünde. DİSK’e göre işsizlik oranı son bir yıl içinde yüzde 20,6’dan yüzde 26,7’ye, işsiz sayısı da 7 milyon 305 binden 9 milyon 577 bine çıktı. Böylece 19 milyon ücretli istihdam karşısında 10 milyona yakın işsiz ile tarihi bir rekor kırıldı. SEKTÖREL FARKLILIKLAR Ekonomideki küçülme, istihdam ve gelir kaybı farklı sektörlerde farklı biçimler aldı. “Evde kal” çağrılarına rağmen imalat işçilerin büyük kısmı çalışmaya devam etti. Sağlık, perakende ticaret ve lojistik hizmetleri kritik bir önem kazandı. Bu sektörlerde işçiler aşırı ve yoğun çalışma maruz bırakıldı. Toplu taşıma, yoğun çalışma ve işyerlerinde gereken önlemlerin alınmaması sonucu çok sayıda işçi salgından payına düşeni aldı. Hizmet sektörü içerisinde yer alan sınırlı sayıda iş ve meslek alanında evden çalışma uygulanabildi. KOÇAK: TEMEL MANTIKTA SORUN VAR Kocaeli Dayanışma Akademisi Üyesi Doç. Dr. Hakan Koçak’a göre pandemi döneminde işçiler açısından üç sorun öne çıktı: Hastalıktan etkilenme, işinden olma ya da gelir kaybı, işin ağırlaşması. Koçak, hükümetin “koruyucu” önlemleri de kapsayan genel politikasının altındaki temel mantığın sorunlu olduğunu düşünüyor: “Mantık şuydu: çarklar dönecek, sermaye öncelikli bir politika izlenecekti.” Alınan önlemlerin bir ayağı kısa çalışma ödeneğinin yaygınlaştırılması oldu. “Fakat buradaki sorun da kısa çalışma ödeneğindeki ‘kısa’, gerçekte ‘kısa’ olmadı. Emekçileri fazla bile çalıştırdılar.” Bir diğer önlem işten çıkarma yasağı idi. “Ama bunun sonucu zorunlu ücretsiz izin uygulaması oldu. Burada çok ciddi bir mağduriyet var. İşçi işten atılmıyor ama aylık 1.168 TL ile geçinmek zorunda. Bu miktarı reddedip işten çıktığında ise tazminatları yandığı gibi işsizlik maaşı da alamıyor. Sonu belirsiz bir süreç.” İŞTEN ÇIKARMADA ‘İSTİSNA’ İşten çıkma yasağının bir istisnası söz konusu. İş Kanunu’nun 25/2 maddesi, yani “Ahlak ve İyi Niyet Kurallarına Uymayan Haller”. Koçak’a göre “Bu madde çok ciddi bir şekilde istismar edildi. Böylece işten atılan işçi işsizlik maaşı da alamadı. İşverenler sendikalaşma girişimlerine karşı ve tazminat yükünden kurtulmak için sıkça bu maddeye başvurdu.” Çalışmaya devam eden işçiler açısından da işler ağırlaştı. “Özellikle kargo ve depo gibi metaların dolaşımını sağlayan iş kollarında işler yoğunlaştı. İmalatta salgın nedeniyle daha az insana daha çok iş yaptırma ve genel olarak emek rejiminde yoğunlaşan bir otoriterleşme ve sömürü söz konusu oldu.” UZAKTAN ÇALIŞMA Koçak’a göre “Uzaktan çalışma iş yerindeki disiplinci ortamın reddi anlamında olumlu gözüküyor. Ancak burada da yeni denetim biçimleri söz konusu. Ayrıca evde olmanın getirdiği ek maliyetler var. Ben, evden çalışma konusundaki olumlu yorumlarda biraz aceleci davranıldığını düşünüyorum. Öncelikle, ev içinde aileyi de etkileyen farklı gerilimlerin ortaya çıkma potansiyeli var. Ayrıca mesai saatlerinin belirsizleşmesi söz konusu. Feministler haklı olarak kadının görünmeyen emeğini gündeme getirmişti. Bu görünmezlik neyin iş olup olmadığı ile ilgili. Evden çalışmada buna benzer bir durum var.” İşyerini bir sosyalleşme, gerilimlerle birlikte dayanışma mekanı olarak tanımlayan Koçak, “Ben bir süre sonra baştaki duygunun değişeceğini ve işyerinin istenebileceğini düşünüyorum. Belki online temas ile sosyalleşme bir ölçüde ikame edebilir ama biraz daha gözlemek gerekir” diyor. KOVİD-19 SONRASI Koçak’a göre pandemi sürecinin çalışma yaşamı ve işçiler üzerindeki etkisi bazı kalıcı izler bırakacak: “Bu dönemin en önemli sonucu gelir düşmesi, borçlarda artış, iş ve gelecek endişesi oldu. Yoğun işsizlik daha yapısal bir hal aldı. Artan borçlanmanın telafisi kolay değil. Yoğun işsizlik ve gelecek korkusu sermayenin emek üzerindeki kontrolünü arttırdı. Sermaye pandemi dönemindeki bazı uygulamaları bir norm haline getirmeye çalışır. Sendikalara güven daha da zayıfladı. Çeşitli dayanışma ağları, bir takım sendika olmayan emek ve dayanışma örgütleri arttı. Bunlar devam edecek gibi gözüküyor.”