HABER / NAZ AKMAN (ANKARA) - Sabahattin Ali’nin kült eseri “Kürk Mantolu Madonna” Vodafone Red’in katkılarıyla Anadolu turnesine çıktı. Engin Alkan tarafından tiyatroya uyarlanan ve yönetilen, müziklerini Sezen Aksu’nun hazırladığı, başrollerinde Tuba Ünsal, Menderes Samancılar, Alper Saldıran ve Sercan Badur’un yer aldığı “Kürk Mantolu Madonna”, MEB Şura Salonu’nda Ankaralı tiyatro severlerle buluştu.
Türkiye’de ilk kez Vodafone Red’in katkılarıyla sahnelenen, Sabahattin Ali’nin kült eseri “Kürk Mantolu Madonna”, İstanbul’dan sonra Ankaralı tiyatro severlerle buluştu. İlk kez tiyatro sahnesine uyarlanan Kürk Mantolu Madonna’ya yoğun bir ilgi gösterildi.
Engin Alkan tarafından sahneye uyarlanan ve yönetilen oyunun yapımcılığını üstlenen Tuba Ünsal aynı zamanda Maria Puder rolünde de oynadı. Raif Bey’in gençliğini Alper Saldıran, olgunluk dönemlerini Menderes Samancılar canlandırırken, Sercan Badur da yazarın kendisini portreledi. Oyunun, sahne ve ışık tasarımını Cem Yılmazer üstlenirken, oyundaki Maria Puder oto portresinde ise önemli çağdaş ressamlardan Ahmet Güneştekin imzası yer alıyor.
Yansıtma, mapping, video art, ses-ışık oyunları gibi en yeni dijital sahneleme tekniklerinin kült ve klasik bir eserin sahnelenmesinde kullanıldığı “Kürk Mantolu Madonna”, bu yönüyle dijital tiyatronun en başarılı örneklerinden birini sunuyor. Oyunun dekor yerleşimi en yeni dijital sahneleme teknikleri kullanılarak düzenlendi. Dekorun temel unsurları arasında platformlar, projeksiyon perdeleri ve oyun için özel olarak tasarlanan video art görüntüleri yer alırken, yansıtma, mapping ve ses-ışık oyunları gibi dijital ortamlardan da yararlanıldı.
Bir platonik aşk hikâyesi
Sabahattin Ali’nin 1943 yılında yayımlanan “Kürk Mantolu Madonna” romanında Maria Puder ve Raif Efendi arasındaki aşk anlatılıyor. Romanda, 20'li yaşlarında babasının isteği üzerine gittiği Berlin'de, sanata olan ilgisi sayesinde bir sanat galerisini ziyaret eden Raif Efendi, galerideki tablolar arasında bir sanatçının oto portresini görüyor ve tablodaki kadına platonik olarak aşık oluyor. Bu tablo onda daha önce hiç hissetmediği duygular uyandırıyor.
Raif Efendi bu portrenin, Andrea Del Sarto tarafından yapılmış “Madonna delle Arpie” isimli portredeki Madonna'ya benzediğini düşünüyor. Tabloya o kadar hayran oluyor ki fırsat buldukça tabloyu görmeye gidiyor, ama başka gözlerin onu takip ettiğini fark etmiyor. Artık, ritüel halini alan bu tabloyu seyretme seanslarından birinde bir kadın onun yanına geliyor. Bu kadın, tablonun sahibi olan sanatçı Maria Puder'dir. Sabahattin Ali “Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?” sözleriyle romanın ana fikrini veriyor.
Editör: TE Bilisim
Bir platonik aşk hikâyesi
Sabahattin Ali’nin 1943 yılında yayımlanan “Kürk Mantolu Madonna” romanında Maria Puder ve Raif Efendi arasındaki aşk anlatılıyor. Romanda, 20'li yaşlarında babasının isteği üzerine gittiği Berlin'de, sanata olan ilgisi sayesinde bir sanat galerisini ziyaret eden Raif Efendi, galerideki tablolar arasında bir sanatçının oto portresini görüyor ve tablodaki kadına platonik olarak aşık oluyor. Bu tablo onda daha önce hiç hissetmediği duygular uyandırıyor.
Raif Efendi bu portrenin, Andrea Del Sarto tarafından yapılmış “Madonna delle Arpie” isimli portredeki Madonna'ya benzediğini düşünüyor. Tabloya o kadar hayran oluyor ki fırsat buldukça tabloyu görmeye gidiyor, ama başka gözlerin onu takip ettiğini fark etmiyor. Artık, ritüel halini alan bu tabloyu seyretme seanslarından birinde bir kadın onun yanına geliyor. Bu kadın, tablonun sahibi olan sanatçı Maria Puder'dir. Sabahattin Ali “Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?” sözleriyle romanın ana fikrini veriyor.
