Mehmet Necati GÜNGÖR Tele1’de hem Ufuk Söylemez’i, hem Yaşar Okuyan’ı izledim. Merkez sağın iki politikacısı çok başarılı bir muhalefet örneği sundular. Söylemez, iktidarı ekonomiden silkelerken, Okuyan AKP-PKK oydaşmasını belgelerle ortaya koydu. Muhalefet partileri bu iki politikacının görüş, tavsiye ve yöntemlerinden yararlanmalı. Hani millet ittifakının HDP ile işbirliği içinde olduğunu iddia ediyorlar ya; iyi bir arşivci olan Okuyan, ekrana yansıttığı belgelerle bütün iddiaları çürüttü. Onların tabiriyle söyleyeyecek olursak; Okuyan’ın her bir belgesi iktidarın suratına birer Osmanlı tokatı gibi indi. Kılıçdaroğlu’nun veya Akşener’in yerinde olsam, mitinglerimde bu iki politikacıyı da konuştururum. Okuyan, dönemin AKP iktidarının Oslo’da PKK ile vardığı mutabakatı anlatırken, zihnimiz bir kere daha bu yapılanlara isyan etti. Gidişatı aklıyla ve vicdanıyla tartan bir vatandaş, bu konuşmaları dinlemiş olsa, AKP ve MHP’ye katiyen oy vermez. Yaşar Okuyan, konuşmasında o belgeleri MHP liderinin de gözüne soktu. “Bak, Devlet efendi, iyi bak!” diye gürlerken, vatansever ülkücü kardeşlerimizin nasıl tepki verdiklerini, liderlerine olan saygılı bakışlarının nasıl bir “hışma” çevrildiğini  görür gibi oldum. Söylemez, damadın ekonomi politikalarının Türkiye’yi getirdiği noktayı anlattı. Okuyan da, seçimden sonra başta damat olmak üzere üç bakanın değişebileceği iddiasında bulundu. Bir yazımızda aynı tahmini biz de dillendirmiştik. Başarısız ekonomi bakanı ile başarısız tarım bakanı ve İçişleri Bakanı seçimden sonra değiştirilebilir! İçişleri Bakanı’nın kürsüye her çıkışında AKP’ye kaç oy kaybettirdiğini tahmin edemem. İçişleri Bakanı, DP genel başkanı iken Erdoğan hakkında söylediklerini unutarak, kraldan fazla kralcı rolünü sergilerken hiç de inandırıcı olamıyor, üstelik insanların tepkisini çekiyor. Daha önceki bir yazımda “muhalefetin yerinde olsam” diyerek, bugün AKP saflarında politika yapan Bahçeli ve Soylu gibi eski muhaliflerin sözlerini ve gazetelere yansımış olan beyanlarının görüntülü olarak ekrana yansıtılmasını, “ben susuyorum, ekran konuşsun” denilerek etkili bir muhalefet yapılmasını önermiştim. Söylemez ve Okuyan’ı dinledikten sonra buna bir kere daha inandım. Seçime az bir zaman kaldı. Partilerin son mitingleri vurucu olur. Muhalefet, son mitinglerine mutlaka bu iki politikacımızı çıkarmalı, onların görüşlerini halkla buluşturmalı. Madem televizyonlar vermiyor, siz de sokak televizyonunu kullanın. Ekranları meydanlara kurup kükreyin! Türk halkının gerçekleri öğrenme bilme hakkı vardır.