Mehmet Necati GÜNGÖR  Kenan Evren, devrin muktediridir. Konsey üyeleriyle birlikte istediği kanunu çıkarabiliyor, istediği kararı alabiliyor. O devrin bir de Kültür Bakanı vardır. Cihad Baban. İlkeli ve cesur bir insan. Ben, kendilerinin basın danışmanıyım. Sanatçılara ödül verilecek, tören provaları yapılıyor. Bana, “git bak, ne yapıyorlar” diye emir verdi. Gittim baktım; şöyle bir seremoni: Sekreter kızımız, sanatçıya verilecek ödülü bakana veriyor, o da devrin muktedirine. Devrin muktediri de sanatçıya. Böyle bir zincir. Dönüşte durumu anlattım. Dedim ki: “Size verilen rol, makamınıza uygun bir rol değil.” Seremoniyi anlattım. Hiddetle, “Yaaaa, öyle mi?” dedi, başka bir şey demedi. Tören günü geldiğinde, O bölümün seremoni planından çıkarılmış olduğunu gördüm. Herhalde ilgilileri iyice paylamış. Plaketi sekreter kızımız muktedire verdi, muktedir de sanatçıya. Bakan, konuşmasını yaptıktan sonra, adet üzere kürsünün yanında bekleyip, muktedirin konuşmasını hazırolda beklemesi gerekiyordu. Protokol kuralıydı. Ama, bir kere çok kızmıştı, protokol falan dinlemeden, konuşmasını yapıp sahnenin merdivenlerinden indi. O inerken muktedir merdivenlerden çıkıyordu. Yanında, hazırolda beklemesi gereken bakan yoktu. Törende, ikinci sırada, asker müsteşar yardımcısının tam arkasında oturuyordum. Yanındakine şöyle fısıldadı: “Bakanın işi bitti.” Evet, çok geçmeden Kültür Bakanlığı Turizm Bakanlığı ile birleştirildi, Bakanın görevi böylece sona ermiş oldu. O’nu Emek semtinde bulunan İsrailevlerindeki evinden dört kişi uğurladık. Özel Kalem Müdürü Doğan Acar, Müsteşar Yardımcısı Burhanettin Yılmaz, Sonraki yıllarda Bakanlık Müsteşarlığına getirilecek olan Yayımlar Dairesi Başkanı rahmetli Cevdet Türkeroğlu. Ve ben. Birbirimizden gözyaşlarıyla ayrıldığımızı hatırlıyorum. Siyasette ve devlet adamlığında ilkeli ve şahsiyetli bir duruşun çok anlamlı bir örneğini vererek ayrılmıştı Bakanlıktan. Muktedire kafa atan bakan olarak zihinlere kazındı. Ruhu Şad olsun.