Suriye’deki olaylar sonucunda Türkiye’ye gelen ve kendilerine yeni bir yaşam kurmaya çalışan mültecilere hep dışarıdan baktık ancak onların neler yaşadığını, neler hissettiğini önemsemedik. Mülteciler neler yaşıyor? 24 Saat İzmir’de mülteciler ile görüştü. Bir mülteci bireyin şu söylemi gelinen son süreci özetliyor: “Bizler mülteci bireyler olarak gelmiş olduğumuz topluma yük olmak değil toplum ile birlikte gelişme göstermek istiyoruz”

Süleyman GÖK / İZMİR - Mülteci bireyler ve yakınları neler yaşıyor, hangi sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar? Toplumsal yaşamda onları en çok yaralayan söz ve davranışlar nedir? Yerel toplulukla nasıl ilişki geliştiriyorlar? Mültecilik konusunda yerel toplumla empati kurabiliyorlar mı? Uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan mültecilerin talepleri neler? 24 Saat, mülteci bireylerin yaşamlarına tanıklık etti, sorunlarını dinledi ve çözüm önerilerini aldı. 20 yıl önce Suriye’den çeşitli nedenlerden dolayı Türkiye’ye gelmek zorunda kalan ve İzmirde ilk mülteci derneğini kuran Muhammed Saleh Ali, Türkiye’de yaşayan mültecilerin neler yaşadıklarını anlattı. Muhammed Saleh ALİ, 20 yıl önce Suriye’nin Kamışlı bölgesinden İzmir’e yerleşen ve 2013 yılında İzmirde Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneğini kuran ALİ mültecilerin yeni yaşamları ile ilgili şunları söylüyor: “İzmir yaklaşık 150 bin mülteciye ev sahipliği yapmakta, bizler de nereden olursa olsun gelen mülteci bireylere Basmane semtinde bulunan ve ‘mülteciler evi’ olarak isimlendirdiğimiz derneğimizde hizmet vermekte, mültecilerin yeni yaşam alanlarına daha rahat uyum sağlamaları için çalışmalar gerçekleştirmekteyiz. Bizlere karşı toplumda büyük önyargı ve ayrımcılık bulunmaktadır. Yerel toplum tarafından bizlere karşı hissedilen bu duyguyu bir nebze olsun anlamlandırmaya çalışmakta ancak ne olursa olsun şiddete varan uygulamalara karşı çıkmaktayız.” Sayıları hızla artan mülteci bireylerin somut olarak isteklerini ve beklentilerini sorduğumuzda ise Ali, “Bizler mülteci bireyler olarak gelmiş olduğumuz topluma yük olmak değil toplum ile birlikte geliştirme göstermek istiyoruz. Yerel ve ulusal düzeyde bizlere yüklenen misafir algısı yerine insan hakları bağlamında bir yaklaşım sergilenmeli ve bizleri ilgilendiren konularda bizlere de danışılmalı, bizler sığıntı olarak değil, kendi emeğimizi vererek kendi gelirimizi kazanmak istiyoruz ve yaşamımızı insanca sürdürmek istiyoruz” diyor. Ülkenin dört bir yanına dağılan Suriyelilerin yerel topluluklar tarafından uygulanan ayrımcılık nedeniyle istihdam, eğitim, barınma, sağlık gibi temel haklardan yeterince faydalanamadığını, gün geçtikçe Suriyelilerin toplumsal yaşama katılımlarının zorlaştığını söyleyen Ali, “Mülteciler artık gitmek yerine burada kalıp yaşamlarını sürdürmek ve haklarına insanca ve eşit bir şekilde ulaşmak istemektedir. Göç akımının ilk yıllarında gelen mülteciler ile konuştuğumuz zaman insanların büyük çoğunluğunun geri dönmek istediklerini ancak şimdi Suriye’deki olayların belirsiz olmasından ve şehirlerin yaşanamaz olduğundan dolayı insanların geri dönme umutlarının azalarak, kalıcı olduklarını ve bu yeni duruma göre konumlanmaları gerektiğini düşünüyorlar” görüşünü dile getiriyor. Şair ve yazar Hael Srour, Suriye’deyken uluslararası bir taşımacılık firmasında çalıştığını söylüyor. Srour, kentin yeni sakini olarak İzmir’de toplumsal yaşama katılmaya çalışıyor. Suriyeli mülteciler başta olmak üzere İzmir’e gelen mültecilerin daha rahat yaşam sürdürmeleri için Mülteci Haklarını Geliştirme Derneği’nde faaliyet yürütüyor. “Bizler bütün yükün devlete yüklenerek mülteci sorununun çözüleceğine inanmıyoruz. Mültecilerin de yerine getirmesi gereken bazı ödevler bulunmaktadır. Bu sebeple mültecilerin özellikle yerel düzeyde sosyal ve siyasal hayata dahil olmalarını istemekte, kendi hak ve yükümlülüklerimiz ile ilgili beklentilerimizi ifade edecek alanlar yaratılmasını talep etmekteyiz” diyen Srour, mültecilerin kalıcı olduklarını ve bütün toplumsal aktörlerin bakış açılarının bu yeni duruma göre geliştirilmesi gerektiğini anlatıyor. Suriye halkının kısa zaman içerisinde özgürlüğüne kavuşmasını ve barışın bir an önce gelmesini isteyen Hael Srour, temel hedeflerinin başta yerel yönetimler olmak üzere tüm aktörler nezdinde mültecilerin yaşamlarını kolaylaştırmak ve insan hakları temelinde haklara eşit erişimlerini sağlamak amacıyla faaliyet yürüttüklerini belirtiyor. Srour, “Bir insan nerede olursa olsun evrensel düzeyde sahip olduğu haklarını kullanmalı” diyor. Kendisinin de Suriye’den siyasi baskılar nedeniyle kaçarak İzmir’e yerleştiğini söyleyen Srour, “ilk başta bir palet fabrikasında çalıştım. İş çok ağır ve çok zordu ama kısa zaman içerisinde usta oldum. Ancak iş yerinde bulunanlar tarafından dışlandım ve işten ayrılmak zorunda kaldım” diyerek Türkiye’de Suriyelilerin her alanda büyük zorluklar içinde yaşamlarını sürdürdüklerine dikkat çekiyor. Yerel topluluklar ve medya tarafından sürekli olumsuz olarak algılandıklarını ve bu yüzden topluma yeterince dahil olamadıklarını ifade eden Srour,” Suriye’den gelen herkese kötü ve olumsuz bakış açısıyla yaklaşmak uzun vadede toplumsal barışı kurmamızı zorlaştırmaktadır. Başarı hikayeleri olan, memur, doktor, şair, öğretmen gibi mültecileri görmezden geliyoruz” görüşünü savunuyor. Mülteciliğin bir tercih bir zorunluluk olduğunu söyleyen Srour, “Kimse doğup büyüdüğü toprakları isteyerek terk etmez” diyerek yerel toplumdan Suriyeli mültecilere karşı empati yapmalarını istiyor.
Editör: TE Bilisim