Uzun bir süredir gündemde olan “nafaka düzenlemesi” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Nafaka düzenlemesi adil hale gelecek” açıklamasıyla tarafları harekete geçirdi. Meclisin açılmasıyla gündeme gelecek ilk konulardan biri olan "nafaka düzenlemesine" ilişkin taraflar 24 Saat'e konuştu
ESRA KOÇAK MAYDA / ANKARA - Adalet Bakanlığı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 10 Ekim 2018'te ortaklaşa düzenledikleri "Nafaka Çalıştayı" nın ardından "nafakaya sınır getirilmesi" tartışmaları konunun taraflarını karşı karşıya getirdi. Mevcut kanun, eşler boşandıktan sonra yoksulluk nafakasına hükmedilecek durumlarda nafaka alacaklısı eşin, yoksulluğa düşmesi ve ağır kusurlu olmaması şartı arıyor. Bu durum Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 175. maddesinde, "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz" şeklinde düzenleniyor. NAFAKAYA 5 KRİTER GELİYOR Kanun bunu derken yapılması planlanan yeni bir düzenlemeyle maddedeki "süresiz" ifadesinin kalkacağı ve nafaka hesaplamalarında beş alternatifli bir çalışmaya gidileceği konuşuluyor. Adalet Bakanlığının yürüteceği bu çalışmaya göre, yapılacak değişiklik ile yoksulluk nafakasına kriter getirilecek. Çocuk sayısı, boşanan eşin "kusur" derecesi, evliliğin süresi, kadının yaşı ve gelir seviyesi olmak üzere beş kriter nafaka hesaplamasında göz önünde bulundurulacak. Ayrıca, kadının boşanmadaki kusurunun yüzde 50'nin üzerinde olması durumunda mahkeme, nafaka verilmemesi yönünde karar alabilecek. Peki buna konunun tarafları ne diyor? MHP'DEN KADINLARA ASGARİ ÜCRET DÜZEYİNDE MAAŞ Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni tanıtırken konuya değinen Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, "Süresiz nafaka adil değil, hakkaniyet ve adalet içerisinde düzenlenmesi gerekir" dedi. Bunun üzerine MHP nafaka sürelerini kısaltmayı öngören bir yasa teklifi hazırladı.Yasa teklifinde imzası bulunan MHP Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan 24 Saat'e konuştu. Aycan, bu düzenlemenin kısa süre evli kalmasına rağmen süresiz nafaka ödeyen eski eşlerin şikayetleri doğrultusunda şekillendiğini söyledi. “Diğer ülkelerde böyle süresiz nafaka yok. Süreli nafaka var bazı ülkelerde. Bir de İslam hukuku açısından baktık olaya. İslam hukukunda süresiz nafaka yok” diyen Aycan, toplumsal bir uzlaşı sonunda teklifi meclise sunacaklarını belirtti. Meclise sunmaya hazırlandıkları teklifin iki bölümden oluştuğunu ifade eden Aycan şunları söyledi: “Birincisi evlilik süresine paralel olarak eski eşten nafaka alsın diyoruz. İkincisi de bir Aile Destek Fonu kurulmasını, bunun yapısı ve oluşumunu ele aldık. Eğer kadının beş yılın sonunda hâlâ geliri yoksa işi yoksa ve hakikaten mağdursa bu kişilere de devlet tarafından maaş bağlanmasını öneriyoruz. Aralarında artık bir hukuk olmayan, eski kocası olan bir kişiden para almak zorunda kalmasın. Devlet bunu himaye etsin, maaş versin diye, aile destek fonu kurulsun Aile Bakanlığı bünyesinde ve buradan maaş verilsin. Bu maaşın da asgari ücret düzeyinde olmasını öngörüyoruz”. KOCALARA SGK BENZETMESİ Aycan düzenlemenin bu haliyle kalmasını isteyen kadınların eski eşlerine "Benim sosyal güvenlik kurumum olsunlar, ömür boyu bana baksınlar" demiş olduklarını savunarak, bunun adil olmadığını ve anayasaya aykırı olduğunu söyledi. "NAFAKA İÇİN YOKSULLUK TANIMINI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORLAR" Süreli nafaka düzenlemesine karşı çıkan Eşitsiz İzleme Kadın Grubu'ndan Avukat Hülya Gülbahar ise düzenlemede geçen yoksulluk kavramına dikkat çekti. Gülbahar yaşanılan süreci şu şekilde değerlendirdi: “Nafaka konusu, Boşanmış Babalar Platformu olarak başlayan ve sonra Süresiz Nafaka Mağdurları olarak devam eden kadın hakları karşıtı hareketin koçbaşı olarak kullandığı bir konu. Sadece yoksulluk nafakasının süreye bağlı olmasını talep etmiyorlar, istekleri çok geniş. Yargıtay'ın yaptığı ‘yoksulluk’ tanımının da kaldırılmasını istiyorlar ki orada şunu diyor ve Anayasa'nın 55. maddesi ve 17/1 maddesine dayandırılan bu tanıma göre yoksulluk ‘yeme, içme, barınma, sağlık gibi giderlerin yanı sıra aynı zamanda kültürel ihtiyaçların da giderilememesi halidir’. Kadın cinsini erkek cinsine doğduğu andan öldüğü ana kadar hatta öldüğünde bile zira o soğuma anında bir veda seksi de var bir paket halinde hizmet ve itaat etme zorunluluğu getiren bir sistem yaratılmaya çalışılıyor. Çin’den Kutuplara kadar kadınlar da buna direnmeye çalışıyorlar. Türkiye'de de biz bu direnişin içerisindeyiz fakat artık bu mesele ders kitaplarına dahi girdi, ‘kocaya itaat ibadettir’, şeklindeki ifade ders kitaplarında yer alıyor. Kadın karşıtı hareketin de istediği bu. Kadınların erkeklere koşulsuz itaat etmesi ve ne ev içi emeğinin karşılığını alması ne de yoksulluk nafakasından yararlandırılması. Bu hizmet ve itaat kavramları Türkiye'de iki şekilde tartışılıyor. Kadının emeğine ve bedenine hükmetmek. Bu ikisini elinize alırsanız, kadının kimliğini de siz belirlemiş oluyorsunuz. O yüzden dünya feministlerinin ana sloganı ‘Emeğim, bedenim, kimliğim benimdir’ der”. "SIRADA GENÇ EVLİLİKLERE, ÇOCUK İSTİSMARCILARINA AF VAR " Türkiye'de feminizmin bağımsız bir siyasi ve toplumsal hareket olarak güçlenip, kazanımlar elde etmesinin ardından bir dizi yasada, çok önemli değişiklikler yapıldığını hatırlatan Gülbahar, bu kazanımların budanmak istendiğine dikkat çekti. Gülbahar, TBMM bünyesinde kurulan Boşanma Komisyonun raporunda 3 temel başlıkta değişiklik yapılmak istendiğini belirtti. Gülbahar bu konuya ilişkin şunları dile getirdi. "Medeni Kanundaki haklar üzerinden kadınların ekonomik haklarına saldırılıyor, bunun başını da yoksulluk nafakası çekiyor. Çünkü yoksulluk nafakasını kaldırdıkları zaman hemen arkasından gidilecek hikaye evlilik içerisinde edinilen malların eşit paylaşılması olacak. TCK üzerinden ise özellikle çocuklarla girilen cinsel ilişki yaşının tartışılmaya açılması ve genç evliliklerin önünün açılması, bunu yapanların cezaevinden kurtarılması tartışmaları yürüyor. Bu Boşanmış Babalar Platformu'nun talepleri arasında genç evlilere af getirilmesi de var. Şu anda Meclis gündeminde ikisi birden duruyor. Biz meclis açıldığı anda af tartışmaları ile beraber çocuk istismarcılarına af getirilmesi meselesini ve nafaka mağdurlarının talebi olan kadınların yoksulluk nafakasının süreye bağlanmasını tartışacağız. Cinsiyetçi bu sistem hem emeğe hem bedene sahip olmak istiyor". Gülbahar süresiz nafakaya ilişkin tartışmalarda; çocuklu evliliklerde 5, çocuksuz evliliklerde 1 yıl ödeme, sürenin kanunla belirlenmesi ya da hakim görüşüne bırakılması ve işsizlik fonu oluşturulması gibi farklı görüş ayrılıklarının bulunduğunu belirterek, “Erkekler sosyal güvenlik kurumu değildir, sosyal devlet görevini yerine getirsin gibi argümanlar kullanıyorlar. Devlete bu konuda güvenemeyeceğimizi hep söylüyoruz. Çünkü siyasetçilerden birisi söylemişti, sosyal devlet anlayışını da abartmamak lazım nedir bu dul maaşı demişti. Yani ayda bir verilen 275 TL'lik dul maaşı bile çok görülüyor. Bu dul maaşı tartışmaları yapılırken kadın örgütleri olarak bu maaşın boşanan kadınlara da verilmesi gerektiğini belirttik. Dulluk sadece eş öldüğünde değil boşanmayla da olur diye. Ancak bu şekilde kadınları boşanmaya teşvik ederiz diyerek toptan reddettiler. Hani nafakayı devlet ödesin diyorlar ya işte biz bu tartışmayı dul maaşı sırasında yaptık. Ama devlet kapı duvar. Çünkü devlet zaten kadının boşanması kavramına karşı" diye aktardı. Gülbahar son olarak nafaka düzenlemesi konusunun partiler üstü olduğuna dikkat çekerek kendilerini zorlu bir mücadelenin beklediğini aktardı. KADEM'DEN 5 BAŞLIKLI ÇÖZÜM ÖNERİSİ Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ise nafaka tartışmalarına ilişkin bir açıklama yayınlayarak çözüm önerilerini açıkladı: a. Aile Hukuku bağlamında arabuluculuk kurumu işletilmelidir: Aile içi şiddet kapsam dışı bırakılarak aile hukukundan doğan uyuşmazlıklarda öncelikle zorunlu arabuluculuk kurumu işletilmelidir. Zira boşanma sürecine girildiği andan itibaren, söz konusu durum taraflar ve müşterek çocuklar için çekilmez bir hal almaya başlamaktadır. Özellikle nafakaya ve tazminata hükmedilmesinin kusura endeksli olması nedeniyle taraflar öncelikle birbirlerinin özel hayatlarına müdahale etmekte, süreç bir savaşa dönüşmekte ve çok yıpratıcı olmaktadır. Bu sebeple bu alanda uygulamaya konulacak zorunlu arabuluculuk kurumu, tarafların, hem boşanmadan kaynaklanan haklarına daha kısa sürede kavuşmasını hem de yıpratıcılığa engel olunmasını sağlayacaktır. b. Nafakanın toplu ödenmesi – maddi ve manevi tazminat: Boşanma davaları, tabiatı itibariyle taraflar arasındaki gerilim ve çekişmenin en yüksek olduğu ve duygusal anlamda en yıpratıcı noktaya ulaştığı davaların başında gelmektedir. Boşanma sürecinde, hem davanın hem de sonuçlarının olabilecek en kısa sürede sonuçlanıp bitmesini sağlayacak tedbirlerin gözetilmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz. Bu meyanda nafaka borcunun zamana yayılarak taraflar arasındaki çekişmeyi sürdürmek yerine, maddi ve manevi tazminat, nafakanın topluca ödenmesi gibi yasada tanınan diğer imkânların daha sıklıkla uygulanması mümkündür. c. Yargıtay'ın içtihat değişikliği: Nafaka kararlarında, tarafların durumuna göre, süre tayin edilmesi mevcut kanunumuza göre mümkündür. Hâlihazırda süren nafaka tartışmalarını sonlandırmak için, Kanun'da değişiklik talebi yerine, Yargıtay'ın görüş değişikliği yapması için etkin bir kamuoyu oluşturmanın daha sağlıklı bir çözüm yolu olduğu kanaatindeyiz. Örnek davalar yoluyla bu hususta hukuki tazyik uygulanması mümkündür. d. Nafakanın azaltılması ya da kaldırılması: Türk Medeni Kanunu'nda açık cevaz olmasına karşın uygulamada nafakanın azaltılması veya kaldırılması kararlarının çok zor verildiğini görmekteyiz. Oysa nafaka alacaklısının ihtiyacının azalması ya da ortadan kalkması halinde nafaka miktarında da buna uygun yeni düzenlemeler yapılmasının kolaylaştırılması gerektiği kanaatindeyiz. e. Evlilik süresine bağlı nafaka ödemesi: Yukarıda ayrıntılarıyla açıkladığımız üzere, bizce yasa değişikliğine ihtiyaç olmamakla birlikte, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin görüş değiştirmemesi halinde, nafaka ödeme süresiyle evlilik süresi arasında orantı kurulması da mümkündür. Nafaka alacaklısının ihtiyacı halinde, kısa süreli evliliklerde dahi, en az 2 yıl nafaka ödenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Nafaka alacaklısının ihtiyacının devam etmesi halinde ise en fazla evlilik süresi kadar süre boyunca nafaka ödenmesi kanunla düzenlenebilir. Burada şu şekilde bir tasnif yapmak mümkündür; 0-2 yıl arası süren evliliklerde, nafaka alacaklısının ihtiyacı varsa mutlak surette 2 yıl; 2 yıldan fazla süren evliliklerde ise nafaka alacaklısının ihtiyacı devam ettiği sürece en fazla evlilik süresi kadar nafaka ödenir. Örneğin, 10 yıl süren bir evlilikte nafaka alacaklısına en fazla 10 yıl nafaka ödenecektir.