Mehmet Necati GÜNGÖR Haber almak, nefes almak gibidir. Bir ülkede haber kanalları tıkanmışsa, o ülkede yaşayan inanlar nefes alamıyor demektkir. Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi. Şu kadar gazete ve televizyondan serbest yayın yapabilen medya organlarının sayısı bir elin beş parmağını bile bulmuyor. Sağdan sola üç gazete, iki televizyon kanalı. Sözcü, Yeniçağ, Cumhuriyet. Haktv, Kanal1. Ötekilerin bir çoğu icazetli. Hep aynı manşetleri atıp, hep aynı haberleri veriyorlar. Yaşadığımız medya çağında bu kısıtılamalar hepimizi daraltıyor. Fikirler ve haberler serbest dolaşımda olmayınca piyasa fısıltı gazetesine kalıyor. Bu gazetenin trajı pek fazladır ve haberlerindeki sıhhat derecesi tartışmalıdır. Doğru haberi kendi gazete ve televizyonlardan alamayanlar sonuçta dedikodulara itibar ederler. Fısıltı gazeteleri daima iktidarlar aleyhine çalışırlar. Serbest yayınları baskılayan daima iktidarlar olmuştur da ondan. Baskılanmış yayın organlarının inandırıcılık değeri son derece düşüktür. Şahsen; fikrimi kayıtsız şartsız destekleyen hiçbir yayın organına itibar etmemişimdir meselâ. Ne o gazeteleri, ne yazarlarını, bir kez olsun merakla okuduğumu hatırlamam. Zihnim daha çok karşıt fikirlere açıktır. Kendi fikriyatımla karşıt fikirleri harmanladığım zaman doğruyu bulabileceğime inanırım. Bizim toplumda doğruları bulmak çok zor. Nedeni ise, karşıt fikirlere açık bir medya yapımızın olmayışıdır. Bu yüzdendir ki seçim sonuçları bile tartışılıyor. Ekonomimiz ne alemde, onu bile doğru dürüst bilemiyoruz. Dolar 7 liraya çıktığı zaman iktidar medyasının birinci sayfalarında tek satırlık haber olmuyor. 6 liraya düştüğünde ise doların yerlerde süründüğü haberleri veriliyor. Halkın aklıyla, zekâsıyla dalga geçiyorlar adeta. Yalan haber vermeye ve yazmaya utanmıyorlar. Bir toplumda utanmazlık medyadan başlıyor, gerçeklerin üstü medya tarafından örtülüyorsa o ülkenin aydınlarına ve muhalefete öncelikle bu kalın perdeyi yırtma görevi düşüyor. Halkı doğru bilgilendirecek kaynakları tez elden oluşturmak lâzımdır. Muhalefet, mutlaka kenda medyasını oluşturmalıdır. Meselâ, bir medya şirketi kurularak, hisse senetleri 100’er liralık payla satışa sunularak yüzbinlerce ortağı olan medya organları oluşturulabilir. Halkın ortak olacağı bir medyayı baskılamayı ise hiç bir iktidar göze alamaz, buna gücü de yetmez. Demokrasinin de hukuk düzeninin de ekonominin de sağlığı buna bağlıdır.