Birsen GÜRDİL Konuklar “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa” nidaları ile koroya eşlik etti. Yılın sanat olayını izlemek için müzikseverler Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdare Bilimler Fakültesi’nin büyük konferans salonunu hınca hınç doldurmuştu. Şef Orhan Saygıcı’nın yöneteceği 2016-2017 Bahar Konseri için aylar boyu hummalı bir çalışma ile hazırlanmış olan İSVAK Türk Sanat Müziği Korosu, yeni bir başarıya imza atmak için Ankaralı dostlarının huzuruna çıkmışlardı. Her yıl düzenlenen bu konserleri ile sanatçı Orhan Saygıcı’nın yanı sıra birbirinden yetenekli saz ve ses sanatçıları da yeteneklerinin karşılığını salonu dolduran konukların coşkulu alkışları ile almanın mutluluğunu yaşıyorlardı. Yakalarında Isparta’mızın sembol ürün güller olduğu halde on yedi saz ustasının sahnede yer almasını müteakip, gecenin başarılı sunucusu Derya Kaya, bu kez de ses sanatçılarını anons etmesini müteakip, sahneye salondan, davetlilerin arasından geçip gelen güllü koristler de coşku ile alkışlandılar. Başkentlilere ve Ispartalı Türk Sanat müziği sevenlere her yıl çeşitli bestekârların seçme eserlerinden oluşan repertuarı ile büyük sevgi ve takdir toplayan TRT sanatçısı Şef Orhan Saygıcı, sahnedeki yerini yine coşkulu alkışlar arasında aldı. Saz ekibinin arkasında otuz beşi de bir zarafet elcisi gibi dizilen solist, koristler gecenin ciddiyetine ve kalitesine değer katacaklarını kanıtlıyorlardı. Sunucu Derya, Isparta gönüllüsü, aynı zamanda ses sanatçısı olan vakfın yöneticisi zarif hanım efendi Ayten Adiloğulu’nu sahneye davet etti. İlgi ile izlenen açılış konuşmasında Adiloğlu’nun yaptığı anlamlı konuşması, “Güller ve Göller diyarı Ispartalılar, Isparta’yı ve Ispartalıları seven değerli konuklarımız, kıymetli müzikseverler. Vakfımızın Türk Sanat Müziği Korosu’nun Bahar Konseri’ne hoş geldiniz. Şeref verdiniz. Katılımınızdan dolayı şükranlarımızı sunuyoruz. Edebiyat ve Güzel Sanatlar Düşün ve Bilim unsurlarındandır. Bu unsurlar, belirli bir bilgi ve eğitim düzeyi gerektirir. Güzel sanatların önemli kolu olan musiki ise, eğitimin yetişkinliğini ve birimini belirli bir düzeye ulaştırma şansını yakalamayanlar da dâhil olmak üzere bütün insanlara ulaşan bir kültür aracıdır. Musiki, hiçbir ön şartı olmayan birleştiren, bütünleştirici; büyüklüğü sınırsız, paylaşımı kolay bir güzellikler hazinesidir. Müzisyen de onun mimarisidir. Müzik ruhunun gıdası olduğu gibi en iyi dostlukların da köprüsüdür. Müzik sözle anlatılmayanı anlatma sanatıdır. Müzik tüm insanlara ulaşan güçlü bir kültür aracıdır. Müzik dini, dili farklı insanları aynı duygularda birleştirecek güce sahiptir ve insanlığın tek ortak dilidir. Olumlu etkileri fertlerle sınırlı kalmaz, bütün toplumu ve toplumları sarar. Başta devletimizin kurcusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere dünyaya iz bırakan ilim insanı, filozof, devlet adamı hatta halkın kendi kendisi de müziğin vazgeçilmezliğini vurgulamıştır. 18. Asırda yaşamış politik düşünür filozof Monteskiyo: Bir ulusun müzik konusundaki eğitimine önem verilmezse, o ulusun ilerlemesi imkânsızdır demiştir. Atamıza göre de Hayat musiki, Musiki hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir. Sonuç olarak müzik yaşamın kendisidir. Müziksiz bir yaşam çorak bir toprak gibidir. Kurudur. Müzik çölü havaya dönüştürür. Bu duygularla sizlerin desteğine layık, ümit ve güven dolu daha nice İSVAK konserlerinde buluşmak dileğiyle, sözlerime son veriyorum.” Değerli hanımefendi, bu konuşmasının sonunda bu gece oluşacak konsere emeği geçenlere ayrı ayrı teşekkür ettikten sonra, sunucu Derya, programın birinci bölümünde bestekar Osman Bey’in Hüzzam peşrevini sazların icra edeceğini açıkladıktan sonra sırası ile “Endamının hayalini gözlerimden silemem, Açmam açamam söyleyemem, çünkü derinde, yine bir sızı var, beklerim hergün bu sahillerde, Küşade Tali’im hem bahtım uygun, Adanın Yeşilçamları aşkımıza yer olsun, bilirim sen daha pek küçüksün…” Mısralarıyla başlayan birbirinden güzel eserleri sazların eşliğinde korodan dinledik. Otuz beş solistin güzel seslerinden dökülen nağmeler davetliler tarafından zevkle dinlendi. Şef Orhan Saygıcı, “Bahar konseri” adını verdiği bu müzik şöleninde konuklar daha ziyade bugüne 600 bestenin sahibi olan ünlü udi üstadı Yusuf Nalkesen’in toplumlara mal olmuş, yirmi bir şarkısını repertuarına koyarak, adeta bir Yusf Nalkesen konseri meydana getirmişti. Tabi milyonların beğenisin kazanmış olan rahmetli Nalkesen’de, böylece değerli saz ve ses sanatçıları tarafından yâd edilmişti. Daha öncede yaşamı boyunca 600 bestesi ile sahasında bir rekora imza atmış olan, Yusuf Nalkesen, bu şarkıların pek çoğunda sözlerini kendi yazmış. Madem bu gece bu müstesna sanatçının birbirinden güzel şarkılarını dinledik müsaade ederseniz sanatçının kısa bir hayat hikâyesine göz atmakta fayda vardır. Türk müzik tarihine adını altın harflerle yazdırmış olan Nalkesen, 1923 yılında Makedonya’nın Üsküp şehrinin İstip kasabasında dünyaya gelmiş, 7. Kardeşin en küçüğü olarak dünyaya gözlerini açan küçüğün babası kasabanın nalbantçısı olarak on nüfusa ekmek parası yetiştiriyordu. O yıllarda balkanlarda türeyen çetecilerden kurtulmak için soluğu İzmir’de alan Nalkesen ailesi, bir süre Turgutlu’da oturmak zorunda kalmışlarsa da daha sonra İzmir’e göç ederek Ege’nin incisi bu kentimize yerleşmişler. Okumak için bütün imkanları kullanan küçük, Ortaokulu bitirdikten sonra öğretmen okuluna girerek bu irfan yuvasından birincilcikle ayrıldı. İlk tayini öğretmen olarak Ağrı’nın Tutak ilçesi olmuştu. 1947-1948 yıllarında eskicide bulduğu bir Ud’u satın alarak hevesi olan musiki çalışmalarına başlamış ve bu arada Ud çalmasını da kendi kendine öğrenmişti. Günde sekiz saat çalışarak bu musiki aletini kendisinin yaşam hayatına ortak etmişti. Mecburi hizmeti bitirip İzmir’e dönen Nalkesen, 1952 yılında İzmir Radyosu’nda açılan saz sanatçılığı sınavını kazanarak Ud sanatçısı olarak programlara katılırken, öğretmenlik görevini de eksiksiz yerine getiriyordu. 1951 yılında “Veda busesi” adlı bestesi ile adı bir anda ülkenin gündemine oturdu. Başta Zeki Müren olmak üzere ülkenin tüm ünlü sanatçıları “Hani o bırakıp giderken seni, bu öksüz tavrını takmayacaktın” mısraları devam eden Muhayyer Kürdi şarkısını okumakla kalmadı. 45’liklere, Long Play’lere daha sonra kasetlere de okudular. Sanat Güneşimiz Zeki Müren, Yusuf Nalkesen’deki üstün beste yeteneğini anlamıştı. Nalkesen besteliyor. Zeki Müren plak yapıyordu. Bu ikilinin üstün ilişkileri Türk Musikisine birbirinden güzel şarkılar kazandırmıştı. Eserleri büyük ilgi görüyordu. Öğretmenlikten emekli olup bütün zamanını güfte yazıp, beste yapmaya ayırdı. Emekli olduğu 1970 Nisan ayından sonra durmadan beste yapan sanatçı TRT’deki emisyonlarda da udu ile yer alıyordu. Bu arada bazı sendikalarda yöneticilik yaptığı gerekçesiyle TRT ünlü sanatçının sözleşmesini iptal ederek, 1973 yılında işine son verdi. 23 yıl emek verdiği TRT’yi mahkemeye veren Nalkesen’i adalet haklı buldu tekrar TRT’ye dönmesine karar verdi ise de değerli bestekârın onur meselesi yaptığı bu kuruma geri dönmedi. 1948 yılında evlendiği Melihat Hanım ve İnci, Süleyman, ebru ve Selçuk adlı dört yavrusu ile yaşamın tadını çıkartmaya başladı. En büyük kızı İnci’nin ani ölümü ünlü bestekârı çok sarstı. Bu arada 1998 yılında Kültür Bakanlığı Yusuf Nalkesen’e Devlet Sanatçısı unvanı verdi. Tanınmış Udi bir süredir böbrek yetmezliği nedeniyle tedavi görürken, 2003 yılında kalp krizinden hayata gözlerini yumdu. Ruhu şad olsun, değerli insan. Rahmet bestekârdan bu akşam sırası ile şu şarkıları dinledik. “Dargın ayrılmayalım diye koştum sana dün, Olanlar oldu geçti artık, Artık sen ne dersen de, İçimde kim vardır bir bilebilsen, Tutundum ışıksız karanlıklara, Elemler giriyor rüyalarıma neşeler dönüyor kedere gama, Hasret içimde bir kor gitmek kolay kalmak zor, İnan inan ki kimse bana kemsi bana senin gibi senin gibi senin gibi bakmadı, Ne mektup geliyor ne haber senden söyle de bıktım mı benden, Gülüşün de güzel ağlayışında, Sormamışsın hiç kimseden pek üzgünmüşsün giderken, Yalan yalan yalan değil pek kolay olmayacak unutmak, Bülbülün çilesi yanmakmış güle, Seninle bir sonbahar mevsimiydi tanıştık, Birgün karşılaşırsak ayrıldığımız yerde, Uyupta eller sözüne, Söyle nazmı mı kaş çatış, Ne o bensiz, Hani o bırakıp giderken, Kapın her çalındıkça, Nar tanem, bir tanem, Avuçlarında hala sıcaklığın var, Saymadım kaç yıl oldu” TRT müzikte yayınlanan Danıştay Özel Konserinin ünlü sunucusu Derya Kaya’dan nefis bir şiir dinledik. Ispartalıların çok sevdikleri Osman Babuşca’nın bestesi “Ankara’da bekliyorum” Füsun Tümer, Selahattin Ögün ve Esra Gado’nun dansları, Eda İçli ile genç keman sanatçısı Beyza Gültekin ile Ispartalı Ayşegül Yüzgeç, bu sanatçımız Bursa konservatuarı öğretim görevlisi olup konuk sanatçı olarak programa renk kattı. Birbirinden güzel sesli sat sanatçılarının seslendirdikleri şarkılar, yetenekli saz ekibinin taksimle programa renk katmaları ile devam eden konser sonunda TRT halk müziği sanatçısı Emine koç’tan “Birini yavrum birini” ile “Gıcır gıcır gelir yârin kağnısı türkülerini” de zevkle dinledikten sonra plaket dağıtım töreninde koronun sponsorluğunu yapan Kemal Battal’a ödülü İSVAK Yönetim Kurulu Üyesi Doğan Çelik, Ayşegül Yüzgeç’e ödülünü ISVAK Genel Sekreteri Erdal Saraçloğlu, Emine Koç’a plaketini Halis Turan, gecenin başarılı sunucusu Derya Kaya’ya plaketini ISVAK 2. Başkanı Abdurrahim Kurucu, bu muhteşem konserini başarı ile hazırlayıp yöneten Şef Orhun Saygıcı’ya ödülünü ISVAK Başkanı Ahmet Şahcan takdim etti. Gecenin en büyük sürprizi ise iki genç tarafından davetlilere dağıtılan Türk bayrakları ile söylenen İzmir Marşı’na salonu dolduran ATATÜRK sevenlerin coşkulu sesli ile Orhan Saygıcı, yine başarılı meslek hayatına bir sayfa daha eklemiş oldu.