Ankara’da yeni kurulan Paylaşım Çemberi Eğitim ve Sanat Platformu, “Herkes için ulaşılabilir eğitim ve sanat” anlayışıyla yola çıkan yedi gönüllü arkadaşın çabasıyla oluşmuş. Farklı disiplinlerden bir araya gelen platform üyeleri, maddi koşullar nedeniyle eğitim ve sanatsal aktivitelere ulaşamayan kişilerle bilgi ve becerilerini paylaşmak için harekete geçmiş. Paylaşım Çemberi’nin kurucularından Nadire Aslan ve Elif Şahin, çalışmalarını ve platformun hedeflerini 24 Saat Gazetesi için anlattı SULTAN YAVUZ-Paylaşım Çemberi Eğitim ve Sanat Platformu, Ankara’da yeni bir kültürel oluşumun temellerini attı. Eğitim ve sanat gibi entelektüel faaliyetlerle, maddi koşullar nedeniyle ilgilenemeyen kişilere ulaşmak üzere yola çıkan yedi kişilik ekip, farklı disiplinlerden bir araya gelmiş. Platformun kurucularından Nadire Aslan, bir süre arkadaşı Veli ile birlikte sokakta tango yaparak geçimlerini sağlarlarken, gözlemledikleri bir takım toplumsal olgular, Paylaşım Platformu için de bir ön hazırlık olmuş. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya ve Fakültesi Klasik Arkeoloji bölümünden mezun olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamlayan Aslan, bir yandan akademik çalışmalarını düşünürken bir yandan da sokakta dans ederek geçimini sağlamış. Bu süreçte sokakta çokça gözlem yapma imkânı bulan Aslan, toplumun bir kesiminin şanslı olduğunu ve her şeye kolaylıkla ulaşabildiğini; bir kısmının ise pek çok olanaktan yoksun olduğunu görmüş. Özellikle sokakta yaşayan çocukların toplumdaki ayrışmanın en büyük göstergesi olduğunu kaydeden Aslan şunları söylüyor: “Maddi olarak sadece düşük sosyo-ekonomik sınıf değil, orta sınıf diyebileceğimiz memur çocuklarının da her şeye kolay ulaşamadığını gördük. Biz dans ederken, ders verip vermediğimiz ya da ne kadar ücret istediğimiz gibi sorularla çok karşılaştık. Ama asıl önemlisi, sokak çocuklarıyla etkileşime girme şansımız çok oldu. Mesela sokakta dört-beş yaşlarındaki Suriyeli sığınmacı çocuklar ya da Roman çocuklar çok fazla ayrımcılığa maruz kalıyorlardı. Biz dans ederken bizi izlemek istiyorlardı ama devamlı itilip kakılıyorlardı. Toplumda korkunç bir ayrışma ve kutuplaşma var ve bunun çocuk üzerinden yansımalarını görmek çok kötüydü. Oysa toplumların hatalarının bedelini o masum çocuklar ödememeli...” “Derneğimizin temelinde, ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve türcülük karşıtlığı yatıyor” Aslan, sokakta edindiği deneyimleri ‘Bir şeyler yapmamız gerekiyor’ diye düşünen arkadaşlarıyla paylaşmış. Ortak kararın, ‘Eğitim ve sanat ulaşılabilir olmalı’ olduğu platform böylece kurulmuş. Emek ve güçlerini birleştiren yedi arkadaş, kendilerinde olan bilgi ve deneyimleri başka insanlarla paylaşmak ve bu faaliyetleri “elitist bir tavır”dan çıkarmak için kollarını sıvamış. Aslan, “Bir kitaba ulaşmak bile çok pahalıyken, ‘Biz bir şeyler yapalım’ dedik. Etrafımdaki herkes mevcut durumdan şikâyetçiydi ve aslında böyle düşünen çok kişi olduğunu tahmin ediyorduk. Biz aynı kafadan yedi kişi ve daha sonra dâhil olan üç üyemiz ile birlikte yola çıktık” diyor. Paylaşım Çemberi’nin temelinde ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve türcülük karşıtlığının yattığını vurgulayan Aslan, tüm bu ilkeleri savunan platfromlarının sayıca azlığından bahsediyor. Özellikle türcülük karşıtlığına dikkat çeken Aslan, bu konudaki hassasiyetlerini şöyle anlatıyor: “Mesela, bir çocuk kalsiyum alsın, güçlensin diye süt içmeli demiyoruz. Bir ineğin yavrusu sömürülmesin diyoruz. Mümkün olan en sömürüsüz, hak temelli yaklaşımla projeler üretmek istiyoruz. O yüzden de en temel direğimizi türcülük karşıtlığı üzerine oturttuk. Biliyoruz ki, bir çocuk nasıl acı çekiyorsa, küçük bir kuzu da, minik bir buzağı da aynı ölçüde acı çekiyor. Buna dikkat çekmek ve bunun savunuculuğunu da yapmak bizim görevimiz.” Hiyerarşik değil, yatay örgütlenme Kültürel mirasın korunması ve arkeolojik varlıklar için de çalışmalar yürüteceklerini kaydeden Aslan, “Bize göre çocuk hakları, kadın hakları gibi hakka dair her şey insanların sorumluluğu… Aylarca üstünde konuştuk ve kurulalı bir ay oldu. Aslında ekonomik anlamda çok iyi durumda değiliz ama hibe veren firmalardan ya da Avrupa Birliği fonlarından yararlanabilmeyi umuyoruz” diyor. Hiyerarşik bir yapılanma olmadıklarını simgelemek içi Paylaşım Çemberi adını aldıklarını söyleyen Aslan, “Bizde yöneten ve yönetilen yok, kimsenin kimseye bir emri ya da tahakkümü söz konusu değil. Kararlarımızı ortak alıyoruz ama saydığımız dört temel ilke bunda çok belirleyici oluyor. Doğaya zarar veren ya da canlı hakkı yiyen hiçbir anlayışın bizde karşılığı yok” diyor. İlk projeleri için fon arayışında olduklarını ifade eden Aslan, ikinci projelerinin de açık kürsü olduğunu anlatıyor. Açık kürsüde ilk sunumu kendisinin yapacağını belirten Aslan, Roma konutları üzerine yazdığı tezi, herkesin anlayabileceği tarzda hazırladığını ve 26 Ekim’de “Roma’da günlük yaşam nasıldı?” konulu söyleşiyi gerçekleştireceğini söylüyor. Platformun diğer kurucusu Elif Şahin’in de Afrodit üzerine bir sunum gerçekleştireceğini kaydeden Aslan, “Açık kürsü için ilgi alanınıza ilişkin seminer verme talebiniz olursa, bizim tüzüğümüze aykırı bir şeyi barındırmıyorsa kabul ediyoruz” diye belirtiyor. Farklı disiplinlerin bileşkesi Aslan, platformun siyasi bir kimlikle değil, hak temelli bir anlayışla inşa edildiğini ve kimsenin domine edemeyeceği bir oluşum olduğunu vurguluyor. Paylaşım Çemberi’nin anlayışını ve barındırdığı çeşitliliği anlatan Nadire Aslan şunları söylüyor: “Zaten saydığımız dört temel ilkenin içine her şey giriyor. Buraya gelenlerin farklı tercihleri ya da duruşları olabilir ama platform olarak bizim ilkelerimiz belli. Mesela et yiyor diye bir insanı almamazlık edemeyiz ama diyoruz ki, ‘Biz bunu kabul etmiyoruz. Nasıl ki burada küfür edemiyorsanız, birinin ırkını eleştiremiyorsanız, cinsiyetçilik de yapamıyorsanız, aynı şekilde burada o hayvan sömürüsüne dayalı tüketimi de biz reddediyoruz. Bir duruşumuz var.’ Tabii bunu dikte etmeden, kendi haksal bütünlüğümüz içinde bunun savunuculuğunu yaparak gösteriyoruz. Grubumuzda sosyoloji, elektrik teknikliği, masa tenisi eğitmeni, halkla ilişkiler, uluslararası ilişkiler, hukuk, maden mühendisliği ve iki tane de arkeoloji bölümünden kişi yer alıyor. Resim, dans, dil başta olmak üzere kendi alanımızdan vakıf olduğumuz bilgileri paylaşabiliriz.” Şahin, “Birbirimize çok iyi geliyoruz, başka insanlara da gelebiliriz” Platformun kurucularından Elif Şahin de, Hacettepe Üniversitesi’nde arkeoloji lisansı ve yüksek lisansı yapmış. Şu anda Ankara Üniversitesi’nde klasik arkeoloji üzerine doktora yapan Şahin, platformda kendi bilgilerini paylaşmanın yanı sıra, resim ve İngilizce kursu verebileceğini ve platforma gelenlerden de çok şey öğrenebileceğini belirtiyor. Eski yıllardaki bazı katı örgütsel yapıların çok başarılı olamadığını gören yeni neslin “ancak daha ılımlı yollardan bir değişimi mümkün kılabileceklerini” düşündüğünü savunan Şahin, “Böylece daha geniş bir kitleye ulaşabileceğimizin farkındayız. Bence bu mümkün çünkü biz kendi hayatlarımızda da bunu yaşıyoruz. Bu ılımlı bakış açısıyla yaklaştığımızda insanlar gerçekten kendilerini açıyor ve sizi dinliyorlar. Aramızda vegan olmayan ya da farklı düşüncede olan arkadaşlarımız var ve biz birbirimize çok iyi geliyoruz, başka insanlara da gelebiliriz diye düşünüyorum. Birbirimize güzel katkılar sağlayabiliyorsak, başkalarına da sağlayabiliyoruz. Bu konuda umutluyuz” diyor. Paylaşım Çemberi’ne sosyal medya hesaplarından erişebilirsiniz.
Editör: TE Bilisim