Mehmet Necati GÜNGÖR  Anlatacağım olay bir köy efsanesidir. Çok eski tarihlerde küçük hırsızlıklara karşı küçük yerleşim birimlerinde uygulanmış bir yöntem. Sidikliğini bağlatmak… Küçüklüğümde bir urgan hikâyesi dinlemiştim. Köyde birinin urganı çalınmış, hırsız belli. Hocaya varıp adamın sidikliğini bağlatmışlar. Hırsız çatlama noktasına gelince urganı evin bacasından atıp gitmiş. Bereket, bağlatan açmasını da biliyormuş. Yoksa adam çatlayarak ölürmüş, ölmemiş. Benzer hırsızlıklara karşı da bu yöntem uygulanmış. Meselâ adamın koyunu çalınmış, hırsızın sidikliği bağlanmış. Yöntem şöyle çalışıyormuş: Hırsız, şüphelendiğiniz kişi olmalı. Sonra tellal bağırtarak veya davul çaldırarak, çaldığı şeyi iade etmezse sidikliğinin bağlanacağı duyurulmalı. Çaldığını getirirse ne alâ, getirmezse işeyemez, çatlayarak ölürmüş. Eski yıllara ait bu uygulamanın hocalık tarifi bile var el yazmalarında. Şöyle: “Evvela pak abdest alup iki rekât namaz kılasın. Sonra 41 dane buğdayı önüne koyup her birine bir defa Vakıa Suresi’ni okuyasın. Amma buğdaylar sirkede ıslatılmış ola. Andan (ondan) sonra buğdayları kırmızı ibrişime düzesin. Ani (onu) alup ıssız bir yerde kurumağa terk idesün. Buğdaylar kurudukta ol sarukun dahi bağırsaği kuruya. Ta ki çalduğunu getürene dek.” Buna büyü diyenler de olmuş, hoca okuması diyenler de. Bu güne kadar çatlayan oldu mu, onu da bilmiyoruz. Buraya nereden geldim? Binali bey İstanbul’u kaybedişini oyların çalınmasına bağlamış ya; Oy hırsızlığına sidiklik bağlanır mı, onu düşündük bir an için. Ancak, Seçim Kurulu hırsızı da belirlememiş henüz. Kiminkini bağlatacaksın ki… Günümüzde hırsızlığın çapı ve boyutları da büyüdü. Artık hırsızlar ne urgan, ne koyun çalıyorlar. Daha büyüklerini götürüyorlar. Çaldıkları yetim hakkıdır ama, büyü veya okumayla bu çalınanları geri almak pek mümkün görünmüyor. Keşke büyük hırsızların da sidikliği bağlanabilse. Neyse; mevzuumuza dönelim: Oylar çalınmışsa hırsız kim? Kim bu hırsızlığa yol vermiş? Çalınan para veya mal değil de, belediye başkanlığı makamı ise ne yapılmalı?