“Bu savaş bizim savaşımız değil, büyük balıkların savaşı” diyen Suriyeli Dehne ve Selam, yaklaşık 7 yıldır Türkiye’de. Dağıldıkları ve zor şartlarda yaşadıklarını anlatan Suriyeliler, Türkiye’de kalmaktan yana…

Yağmur Kaya / ISTANBUL - Dehne ve Selam, 2013 yılından beridir Türkiye’de yaşıyor. Ülkeleri Suriye’de her şeyini kaybeden Dehne ve Selam, ağır bedeller ödeyerek kurdukları bu yeni hayatta kendilerine yönelik “Ülkelerine dönmeliler”, “Toprakları için savaşmadılar” sözlerine karşı, önyargılı ve acımasız bulduklarını belirterek, “Bu savaş, biz Suriyelilerin savaşı değil. Sıfırdan başladım burada. Suriye’ye dönüp, yeniden sıfırdan mı başlayayım? Buna gücümün, ruhumun, psikolojimin dayanabileceğini mi düşünüyorsunuz!” diye soruyorlar. Ibrahim Selam (30) ve Ala Dehne (32), ülkelerinde 2011 yılında başlayan iç savaştan dolayı Türkiye’ye gelmek zorunda kalan milyonlarca Suriyeliden ikisi. Suriye’de savaş 9’uncu yılına girerken, bu süre zarfında binlerce insan hayatını kaybetti, ülke tahrip oldu. Suriye’deki savaş daha ne kadar sürer, nereye varır, hangi güçler kazanır bilinmez ama gerçek olan tek şey var ki oda; İbrahim ve Ala gibi binlerce insanın yaşamlarını, düzenlerini, kök salıp boy verdiği topraklarından çıkmak zorunda kalması… Ve bu zorunlu terk ediş Suriyelilerin yaşamlarını yitirmesine, istismar edilmelerine, her yerde, sığınmak zorunda kaldıkları her ülkede nefret söylemine maruz kalmalarına, şiddete uğramalarına, dilencilik yapmalarına sebebiyet veren bir olay. “800 TL’ye çalıştım” İbrahim Selam, Suriye’nin başkenti Şam’da yaşıyormuş. Şam’da iş, ev ve araba sahibi olduğunu belirten Selam, o dönemi kastederek “Elhamdülillah her şeyimiz vardı” diyor. Beşar Esed yönetimine karşı başlayan barışçıl protestoların silahlı çatışmaya dönüşmesinden sonra 2013 yılında arkasında ailesini bırakarak Türkiye’ye geldiğini söylüyor Selam. Tabii bu geliş öyle kolay olmuyor Selam için. “‘Bize ülkeleri için savaşmadılar’ diyorlar. Bu savaş bizim savaşımız değil” diyen Selam, toprağını terk etmek zorunda kaldığı süre zarfında yakalanır korkusuyla “Defalarca öldüm, dirildim” diye anlatıyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Esed’in askeri, muhalifler ya da diğer güçler tarafından götürülebilirdim. Rejim zorla askere götürüyordu. Diğer güçler ise kendileriyle savaşmam için beni kaçırabilirlerdi. O yüzden diyorum; bu savaş biz Suriyelilerin savaşı değil diye.” İlk olarak Aksaray’a gittiğini, orada kapı kapı dolaşıp iş aradığını söylüyor Selam. Çeviri yoluyla iletişime geçmeye çalışmış Aksaray esnafıyla. Matbaada grafiker olarak ise başlayan Selam, bir buçuk yıl 800 TL’ye çalışmış. Üç yıl çalıştığı bu iş yerinde, üç yılın sonun da en fazla aldığı ücret bin 300 lira olmuş Selam’ın. İş sahibinden her fırsatta Suriye’de olan ailesini getirebilmesi için yardımcı olmasını talep etmiş fakat patronu, “Durumumuz yok, bir daha ki ay bakarız” diyerek ertelemiş. Patronun aylık kazancının 50 bin TL olduğunu ifade eden Selam ve şunları söylüyor: “Allah kazancını artırsın. Türkiye’de verilen asgari maaşın çok altında veriyordu bana. Tüm Suriyelilerin yaşadıkları haksızlıkları ben de yaşadım. İngilizce ve Arapça bildiğim için iş yerini ben çekip çeviriyordum. Her şeyi ben yapıyordum. Bu para ile ailemi geçindiremeyeceğimi anladığım an işten ayrıldım. Bir süre sonra patronumun iflas ettiği haberini aldım. Daha iyi koşullarda iş bulunca ailemi getirebildim. Türkiye zor ve pahalı bir ülke. Eskiden Türkiye’den İstanbul’dan bahsederken ya da televizyonda görünce hayran kalırdık. Bu koşullar altında buraya geleceğimizi ve Türkiye’de bu koşullarda yaşayacağımı tahmin etmezdim. Rüyamda görsem inanmazdım. Kimse evini, bahçesini kaybetmek istemez. Sevdiklerimiz, dostlarımız hepsi bir yere gitti, dağıldı ya da yaşamını yitirdi. Kimse bize ‘Neden buradasınız?’ diye sormasın. Tepki göstermesin. Bu bizim savaşımız değil çünkü.” “Neler yaşadığımızı bir biz biliriz bir de Allah” “Suriye’ye gitmeyi düşünüyor musunuz?” diye soruyorum Selam’a. Cevabını vermeden önce acı bir tebessüm ediyor ve “Nereye gidelim! Kime gidelim! Yıkılan, harabeye dönen ülkeye nasıl gidelim? Yedi yıldır burdayım. Sıfırdan başladım burada. Suriye’ye dönüp, yeniden sıfırdan mı başlayayım? Buna gücümün, ruhumun, psikolojimin dayanabileceğini, tüm bu yaşananlardan sonra, açlık, sefaletten sonra sıfırdan başlayabileceğimi mi düşünüyorsunuz? O yüzden kimse bize gidin demesin... Çünkü neler yaşadığımızı bir biz biliriz bir de Allah bilir” diye devam ediyor sözlerine. Türkiye’de sağlık, eğitim, gıda gibi hiçbir hizmet alamadığını belirten Selam, nedeninin ise “Kısmet, şans” olarak görüyor. Kendisine kıyasla ekonomik durumu bir hayli iyi olan bir tanıdığına gıda yardımında bulunulduğunu, aynı durumdan yararlanabilmek için defalarca başvuruda bulunduğunu ama bir türlü sonuca ulaşamadığını aktarıyor. Yine de şükretmekten vazgeçmeyerek “Elhamdülillah çalışır kazanırım. Yeter ki hakkım olanı versinler” diyor Selam. “Empati kursunlar bizimle” “Türkiye’de ilk dikkatini çeken şey ne oldu?” diye sorduğumda Ala Dehne gülmeye başladılar. Cevabı ise: “Kimse İngilizce bilmiyor” demek oldu. Dehne ise Şam’da, tatlıcılık yaparak hayatını kazandığını dile getiriyor. Türkiye’de de aynı işi yapan Dehne, yakın zaman da kendi dükkânını açacağını belirtiyor. Selam, Dehne ile iletişim kurabilmemiz için tercümanlık yapıyor. İngilizcesi çok çok iyi diyor Selam, Dehne’yi işaret ederek. 2011’den bu yana tüm duygularını “Dağıldık” kelimesiyle özetliyor Ala Dehne. Toprağı, evi, işi, ağacı, suyu tadında, şükrederek, daha kaygısız, yüreği daha ferah- savaşsız yılları kastederek- yaşadığını söylüyor ve ekliyor: “Burada yeni bir hayat kurdum. Evimiz yok, bağımız yok, işimiz yok. Nereye gitmemizi istiyorlar. Kim ister ülkesinde savaş olsun. Biz de istemedik. Suriye’de petrol için savaş çıkardılar. Halkın ne yaşadığı gerçekten kimsenin umurunda değildi. Esed’in ettiği zulmü halk kabul etmedi. Bir verip 10 alıyordu Esed. Ben Dera’da yaşıyordum. Esed zulmünün en yoğun olduğu şehir. Şehir içinde rejim Esed askerleri, şehrin çevresinde çıkarcılar. İş yerimiz bombalandı. Şehirden kaçmasaydık ya Esed askeri tarafından ya da diğer gruplar tarafından öldürülmüş olacaktık. Sadece ben değil, ailem ölmüş olacaktı. Biz kimle savaşalım. Niye savaşalım. Bu savaş bizim savaşımız değil, büyük balıkların savaşı.” Nişanlı olan Dehne, yakın zaman da düğününün olacağını belirtiyor. Sevgilisinin Suriye’de olduğunu ifade eden Dehne, altı yıl önce geldiği Türkiye’de yeni bir tohum ekmek ve filizlenen o tohumla yeşerip, boy vermek, yeni bir yasam inşaa etmek istediğini vurguluyor. Yakın zaman da düğünü olacağını söyleyen Dehne, tıpkı Selam gibi yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen yeni bir hayata başladığını ve kurduğu bu yeni hayatın ağır bedeller ödeyerek gerçekleştiğini ifade ediyor. Dehne ve Selam’ın talebi ise, insanların empati kurmalarını yani kişinin kendini karşıdaki insanın yerine koymasını. “O zaman bizleri anlamış olurlar” açıklaması yapıyorlar.