Olağanüstü kongre isteyen baroların talebi, iki kez reddedildi. 24 Saat’e konuşan baro başkanları, 50 yıllık baro tarihinde bir ilki yaşadıklarına dikkat çektiler. Kişilerle bir dertleri olmadığını, birliğin yönetim biçimi yönetim tarzı ile ilgili dertleri olduğunu vurgulayan başkanlar, kuvvetler ayrılığı hassasiyetine hukuk kurumlarının üst düzeyde ortaya koyması gerektiğinin altını çizdiler
Şeyma Paşayiğit  / ANKARA - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, 2 Eylül 2019’da yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki Adli Yıl Açılış Töreni’ne katılmasıyla alevlenen tartışmalar; İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’nun TBB’yi “seçimli olağanüstü genel kurula götürme” çağrısı ve çağrının reddedilmesiyle devam etti. İstanbul’u; Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Bursa, Diyarbakır, İzmir, Mersin, Şanlıurfa, Tunceli ve Van Baroları izledi. TBB önce; yasada yer alan “en az 10 baronun yönetim kurullarının yazılı talebi olması” şartının, oluşmamasını gerekçe göstererek olağanüstü genel kurul çağrısını reddettiğini açıkladı. Bunun üzerine diğer bazı barolar da, olağanüstü genel kurula gitme talebinde birleşti. Bu kez aynı talep, 12 baronun imzasıyla TBB Yönetim Kurulu’nun toplantısı öncesi verildi. Birlik yönetimi, söz konusu 12 baronun olağanüstü genel kurul çağrısını oy çokluğuyla yine reddetti. İkinci reddedilmede, “olağanüstü genel kurul talebinin ancak başkanlık makamının boşalması halinde istenebileceği” ve “seçim talebinin hukuksuz” olduğu savunuldu. Ret gerekçesinde, “Bu yol, hukuka aykırı olarak bir kez açılacak olursa sadece TBB değil, her baromuz sürekli, seçimli olağanüstü genel kurullara sürüklenerek görev yapamaz hale getirilir” uyarısı da yapıldı. Yönetiminden gelen “genel kurul istekleri hukuksuz” savunusuna karşı barolar, tüm hukuki süreçleri harekete geçirecek eylem planı hazırlama kararı aldı. 16 barodan 96 TBB delegesi, yönetimin görevi kasten kötüye kullandığını açıkladı. Ortak basın açıklamasında, “Alınan bu karar meslek adına utanç vericidir. Tüm TBB delegelerini bu hukuksuzluğa sessiz kalmamaya çağırıyoruz. TBB delegeleri olarak Avukatlık Kanunu ve ahlakını yok sayan bu kararı, bu kararı alan TBB Başkanı ve Yönetim Kurulu’nu tanımadığımızı kamuoyuna saygıyla sunarız. TBB delegeleri olarak Avukatlık Kanunu ve ahlakını yok sayan bu kararı, bu kararı alan TBB Başkanı ve Yönetim Kurulu’nu tanımadığımızı kamuoyuna saygıyla sunarız” ifadeleri yer aldı. Olağanüstü genel kurul çağrısını reddeden TBB yönetimini hukuksuzlukla suçlayan İstanbul, İzmir, Antalya ve Adana baro başkanları, olağanüstü genel kurul taleplerinin gerekçelerini ve yaşanılan süreci 24 Saat Gazetesi’ne anlattı. “Şimdiye kadar seçimli yapılmadı” İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, “Bazı arkadaşlarımız seçimli olağanüstü genel kurul yapılması gerektiğini düşünüyordu ancak yasa, seçimli yapılıp yapılamayacağı konusunda açıklık taşımıyor. Şimdiye kadar hiç seçimli yapılmamış” vurgusunda bulundu. TBB Başkanı Feyzioğlu’nun tartışma yaratan açıklamalarını eleştiren Durakoğlu, “Gündemi bizim için devam ettiriyor, sağ olsun” dedi. “Yönetim tarzı ile ilgili derdimiz var” İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel ise, konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Yargı yılı açılışına katılma konusunda kanundan kaynaklanan görevleri yerine getirmediler. Avukatlık Kanunu’nun 110. Maddesi, baroların ortak görüşünü alıp bunu deklere etme görevi veriyor. Bu ve benzeri birçok olay yerine gelmedi. Başkan, tümüyle barolardan görüş almaksızın kendi tasarrufuyla belirlediği hareketlerde bulunuyor. Eminim yönetim kurulunun birçoğu başkanın bu tasarrufundan ve gerçekleştirdiği eylemlerden bilgisi yoktur. Birey olarak bu açıklamaları yapmak elbette mümkün ama birlik başkanı olarak yapıyorsanız kanunun şartlarını yerine getirmek zorundasınız. Kanun hükümleri açıkça yerine getirilmeyerek bu işlemler yapılıyor. O nedenle açık bir karşı çıkışımız söz konusu. Üstelik avukatlarla ilgili pek çok konuda da eksik davrandığını düşünüyoruz.” Birliğin daha etkin daha aktif ve daha mücadeleci bir çalışma biçimine sahip olması gerektiğine inandıklarını belirten Yücel, “Çünkü Türkiye hukuk konusunda, yargı bağımsızlığı konusunda sınıfta kalmış durumda. Dünya sıralamasında en sonlarda yer alan ülke haline geldik. Oysa ülke olarak, yargı olarak, avukatlar olarak bunu hak etmiyoruz. O nedenle birliğin olması gerektiği gibi bir yönetim anlayışına sahip olarak hareket etmesini istiyoruz. Derdimiz budur. Kişilerle ilgili bir derdimiz yok ama birliğin yönetim biçimi yönetim tarzı ile ilgili derdimiz var” açıklaması yaptı. “Görevimiz, hukuktan yana tavır almak” Antalya Baro Başkanı Polat Balkan, olağanüstü genel kurul talep etme nedenlerine ilişkin şunları söyledi: “Referandum sürecinden sonra TBB başkanı ve yönetimine egemen olan anlayış sanıyorum şöyle bir varsayım üzerinden gitti: Rejim değişti, her şey cumhurbaşkanlığına bağlandı, bundan sonra siyasal iktidar ile iyi geçinmeliyiz. Aksi takdirde, çeşitli sorunlarla karşılaşabiliriz. Bunun da şöyle bir yansıması oldu, siyasal iktidarla uyumlu bir çizgi yürütmeye başladılar. Bizim temelde karşı çıkışımızın altında bu yatıyor. Yargının eşit bir kurucusu olan savunma, gerek uluslararası sözleşmeler gerek anayasa gerekse bizim özel yasamız gereği hukuk devleti ve insan haklarını savunmak ve korumak ile görevlendirildik. Bu bizim varlık nedenimiz. Hak ihlallerinin ve hukuka aykırılıkların kaynağının da siyasal iktidarlar olduğuna göre; savunma örgütlerine düşen bu hak ihlalleri ve hukuka aykırılıklar karşısında hukuktan yana tavır almaktır. Dolayısıyla işin doğası gereği, siyasal iktidarda kim olursa olsun o güç sahibi ile uyumlu bir politika yürütmesi düşünülemez. Temelde karşı çıkışımız bu.” Balkan, sözlerini “Bizim derdimiz içimizden birilerini bir yere taşımak değil, ilkesel bir duruş. Bu kuruluşundan beri var olan hukuktan ve insan haklarından yana tavır alan aktivist bir tavır sergileyen anlayışa geri dönülmesi, özü bu. 50 yıllık baro tarihinde bu bir ilk. Biz, varlığını Atütürk ilkelerine bağlayan, demokrasinin erdemlerine bağlı olan baroyuz. Barolar Birliği’nin de çizgiye gelmesini istiyoruz. Bu anlamda da mücadelemiz dünden daha güçlü bir biçimde sürecek” diye bitirdi. “Ana gerekçemiz, yönetim çizgisi” Kuvvetler ayrılığı hassasiyetini hukuk kurumları üst düzeyde koymalı Olağanüstü genel kurul talebinin ana gerekçesinin, yeni adli yıl sürecindeki Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve yönetimi çizgisi olduğunun altını çizen Adana Baro Başkanı Veli Küçük ise, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’deki avukatlarının yüzde 90’ını temsil eden barolar, yargı bağımsızlığı noktasında, bu hassasiyeti ortaya koyarak, adli yıl açılışının Külliye’de yapılması görüntüsünün doğru olmadığını belirterek katılmadı. Doğrusu da budur. Yargıtay’ın kendi ev sahipliğinde şeklen, içerik olarak ve görüntüsel olarak yapacağı adli yıl açılışına hepimiz seve seve gideriz. Kuvvetler ayrılığı hassasiyetini mutlak suretle hukuk kurumlarının daha üst düzeyde ortaya koyması gerekir.” Küçük, “Avukatların yüzde 90’ının beklentisine, çok büyük çoğunluğunun düşüncelerine uygun olmayan yaklaşım bizlere göre tesviye sorununu da gündeme getirmiştir” vurgusu yaptı.