►Ülke ekonomilerinin sınavı hâline gelen Covid-19’la birlikte artan iş ve gelir kayıpları insanları yoksulluğa sürükledi. Ücretli çalışanların, emeklilerin, gündelikçilerin, küçük esnafın yaşam standardı düşerken Vatandaşlık Temel Geliri (VTG) tartışmaya açıldı. VTG Araştırma Geliştirme Kültür ve Yayma Derneği kurucusu Dr. Köylüoğlu, sosyal krizlerin önlenmesi için VTG’nin acilen hayata geçirilmesi gerektiğini belirtip bunun için kapsamlı bir hazırlık içinde olduklarını, 25 Eylül 2020’de bir dilekçe kampanyası düzenlemeyi düşündüklerini açıkladı Sercan Engerek Hanehalkının temel ihtiyaçlarını karşılama kapasitesi her geçen gün düşüyor. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) “İşsizlik ve İstihdamın Görümümü Raporu”nda geniş tanımlı işsiz sayısı ve tam zamanlı istihdam kaybının 18 milyona dayandığı tespit edildi. Rapora göre, Covid-19 sürecinde ise 10,7 milyon insan işini kaybetti. Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) istatistiklerine göre, belirsiz süreyle ücretsiz izne çıkarılan 1 milyon 705 bin 147 kişi, aylık bin 168 lira ile geçiniyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) asgari ücretle çalışan güncel işçi verilerini saklı tutarken, 2014’te oran yüzde 40’ın üzerindeydi. Tüm Emekliler Sendikası, 13 milyon emekliden 8 milyonunun aylık 2 bin lira ücretle yaşamını idame ettirdiğini bildiriyor. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (Türk-İş) göre dört kişilik ailenin açlık sınırı 2 bin 406, yoksulluk sınırı 7 bin 838 lira… Türkiye’nin gelir adaletsizliğindeki durumunu ise Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2018 yılına yönelik verileri ortaya koyuyor. Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik kesim, gelirin yüzde 47,6’sına sahip. En düşük geliri olan yüzde 20’lik kesim ise, toplam gelirin ancak yüzde 6,1’ini alabiliyor. TÜİK yıllık 8 bin 892 liranın altında geliri olan hanehalkını “yoksul” kategorisinde değerlendiriyor. TÜİK’e göre, 2018 yılında 11 milyon insan yoksuldu. DİSK-Genel-İş Araştırma Dairesi’nin “Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk” raporuna göre de ekonomik krizin etkisiyle yoksul sayısı 2019’da 16 milyona yükseldi. Açlığa dair ise resmi bir veri bulunmuyor. Küresel salgının sosyal hayattaki etkilerini azaltmak amacıyla farklı ülkelerde yurttaşa nakit gelir desteği sağlamak üzere yardım paketleri açıklandı. Türkiye’de 100 milyar liralık “Ekonomik İstikrar Paketi”nin 2 milyar lirası nakit desteği olarak ayrıldı. İhtiyaç sahibi ailelere bir sefere mahsus 1000’er lira dağıtılacağı duyuruldu. Cumhurbaşkanı’nın başlattığı “Biz Bize Yeteriz” kampanyası kapsamında toplanan meblağ 2 milyar 105 milyonu aştı. Yerel yönetimlerin ihtiyaç sahiplerine çeşitli miktarlarda nakit desteği sağladığı pandemi sürecinde muhalefet belediyelerinin hesaplarına ise bloke konuldu. Ücretli çalışanların, emeklilerin, gündelikçilerin, küçük esnafın yaşam standardı düşerken Vatandaşlık Temel Geliri (VTG) tartışmaya açıldı. VTG, “anayasal hak olarak her bir bireye, herhangi bir sınırlama, ayrım veya şart olmaksızın; temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için diğer gelirlerinden bağımsız, devlet tarafından düzenli olarak ödenen ücret” diye tanımlanıyor. Vatandaşlık Temel Geliri Araştırma Geliştirme Kültür ve Yayma Derneği’nin kurucusu Dr. Ali Mutlu Köylüoğlu beş yıldır VTG üzerine çalışma yürütüyor. Geçen mayıs ayında dijital ortamda konunun ekonomi, siyaset, hukuk alanlarına ve çalışma yaşamına ilişkin yönlerinin ele alındığı ilk kongrenin yöneticisi Köylüoğlu’yla VTG’nin Türkiye’de uygulanma yollarını konuştuk. “Ekonomik sorunlar devam ederken pandemiyle girilen yeni süreçte sosyal krizlerin önlenmesi için VTG acilen hayata geçirilmelidir” diyen Köylüoğlu, kaynak bulunamaması eleştirilerine karşı yolsuzlukların engellenmesi, israfın sonlandırılması ve yerindelik denetiminin yapılmasına dikkat çekti. -VTG hayata geçse özellikle de alt gelir gruplarına nasıl bir etkisi olur? Bir sosyal politika yöntemi hâline gelebilir mi? -VTG özellikle de işsizlik, yoksulluk, toplumsal refah, sosyal adalet ve gelir dağılımındaki dengesizlikler, bireysel ve organize suçlar, terör, eğitim ve sağlık; kısaca insanlık ile ilgili birçok konuda vatandaşlarımıza onurlu bir şekilde yaşama kabiliyeti kazandıracak kapasiteye sahiptir. Ekonomik bağımsızlığı olan, kolu bükülemeyen, tercih yapabilen bireyler olmaları için yaşamsal önemde katkı verebilecektir. Vatandaşlarımız, vatandaş olduklarını hissedebilecektir böylece. Bir de şu var: Savunduğumuz VTG, onu alanlar veya almayanlar gibi ayrışmalara zemin hazırlamayacağı için bir sınıf ayrımına kesinlikle vesile olmayacak. Herhangi bir bürokrasi; yani başvuru süreci, başvuru değerlendirmesi, belgeleme, beyan etme ve benzeri uygulamalar gerektirmeden pratikleştirilecek bir uygulama olacak. Bu yönleriyle hem devlete artı bir iş yükü getirmeyecek hem de kimseyi rencide etmeden hayata geçirilebilecek. “Kapsamlı bir kültürel değişimi gerektiriyor” -VTG’nin devletin hâlihazırda vatandaşa sağladığını öne sürdüğü sosyal yardımlardan tam olarak farkı ne? -VTG, özü itibariyle kesinlikle bir klasik yardım uygulaması değil. Bir vatandaşlık hakkının tanınmasıdır. Birilerinin lütfedip yardım ettiği, kamu kaynakları üzerinden meşru veya gayrimeşru kaynak transferine vesile olduğu, birilerinin de bu lütfu kabul etmek zorunda kaldığı bir mekanizma değil. “Lütfedenler veya yardımcı olanlar” ile “lütfu veya yardımı kabul etmek zorunda kalanlar” gibi bir mantalitenin tamamen karşısında. VTG, kültürel anlamda kapsamlı bir değişimi hem gerektiren hem de şekillendiren bir karaktere sahiptir. -Vatandaşlara bir temel gelirin sağlanması onları çalışmamaya veya amiyane tabirle, tembelliğe iteceğine dair bazı çevreler tarafından eleştiri getirilebilir. Siz böyle bir eleştiriye ne yanıt verirsiniz? -Bugüne kadar çok sayıda VTG konulu pilot uygulama veya deneysel çalışma yapıldı. Bu çalışmalar sırasında, VTG’nin insanları tembelliğe iteceğine dair söylemin doğru olmadığı gözlendi. Kaldı ki VTG konulu çalışmalar sınırlı süre ve küçük deney grupları ile yürütülmüş olmaları sebebiyle VTG’nin toplum üzerindeki olumlu dokunuşunu tam olarak yansıtamıyorlar. Ama bu hâlleriyle bile lehte sonuçlar elde edilmiş olması son derece ümit vericidir. Dolayısıyla ben VTG’nin insanlığı tembelliğe sürükleyeceği söylemine katılmıyorum. Tam tersi insanları yaratıcılığa, kendini geliştirmeye, istediği konuda çalışma yapmaya, istekle çalıştığı için daha verimli olmaya taşıyacaktır. Bu noktada VTG’nin çalışma yaşamında vatandaşlarımıza işverenle vereceği güçlü pazarlık kabiliyeti de çok önemlidir. VTG uygulaması, vatandaşlarımızı kötü ve hatta ölümcül şartlarda, istemediği işlerde sırf karnını doyurmak için çalışmayı kabul etmek zorunluluğundan da kurtaracaktır. Her yurttaş temel bir gelire kavuştuğunda işletmelerin işgücünü kullanabilmek için çalışma koşullarını iyileştirmesi kaçınılmaz olacaktır. Yine mevcut sistemin yarattığı fırsat eşitsizliklerinin giderilmesi adına bir çözüm olabilir temel gelir. “VTG’nin bir hak olduğu net olarak ortaya konmalı” -VTG’nin gerçekleşebilmesi için anayasal bir değişiklik yapılmasını belirtmiştiniz bir konuşmanızda. Bu da muhtemelen Meclis’te yapılabilecek bir çalışmayı gerektirir. Vatandaşlık gelirinin anayasal bir hak olarak tanınması için ne yapılmalı? -VTG devletin vatandaşa salt kaynak aktarması şeklinde konumlandırılmamalıdır. Sonuçta tabiî ki kamu kaynakları üzerinden finanse edilecek ama VTG’nin bir hak olduğu net olarak ortaya konmalı. Bu çerçevede de bir anayasal hak şeklinde hayata geçirilmesi anlayışı yaygınlık kazanmalı öncelikle. Konuyu kamuoyunda yaygın bir şekilde tartıştırabilirsek anayasal hak olarak benimsenmesi ve uygulanması da mümkün hâle gelebilir. Unutmayalım ki rüzgâr VTG lehine esmektedir. -Siyasî partilerin temel geliri programlarına alabilmeleri mümkün mü? Gerçekleşebilmesinin önünde ne gibi engeller var? -VTG’nin hayata geçmesi noktasında dünyada ve ülkemizde tipik üç ana problem ile karşılaşmaktayız. Birincisi, VTG’nin olumlu anlamda vatandaşlarımıza ve ülke ekonomisine kazandırabileceklerinin yeterince bilinmiyor olması… İkincisi, önemli sayıda siyasî partinin, parti kimliklerini gitgide kaybederek halkımızın problemlerini çözme iddiasından uzaklaşmakta olmaları… Üçüncüsü ise yine bazı siyasî oyuncuların VTG’nin adını kullanmakla beraber içeriğini değiştirme, içini boşaltma ve mevcut/eski bazı politikalarını sanki VTG’nin muadiliymiş gibi konumlandırma çabası… “Pandemi koşulları VTG’yi hızlandırdı” -Dünya Koronavirüs ile sağlık, ekonomi ve sosyal yönlerden bir krize sürüklendi. Büyük bir işsizlik dalgasından bahsediliyor. Bununla birlikte bilişim veya teknoloji devrimine bağlı olarak sanayi, hizmet, tarım gibi pek çok alanda üretim biçiminin değişmesi söz konusu. Bazı meslekler ortadan kalkerken, insan gücüne duyulan ihtiyaç ise azalıyor. Süreç nereye gider kestirebilmek mümkün değil ama vatandaşlık geliri bu açıdan ne ifade ediyor? -Korona krizi öncesinde otomasyon, robotlar ve özerk sistemlerin her geçen gün daha çok devreye alınıyor olması sonucunda dünya kitlesel işsizlik, kitlesel işlevsizlik ve kitlesel olarak hayatı idame ettirememe noktasına doğru hızla ilerliyordu. Korona krizi ise ilk etapta bir sağlık problemi olarak başladı. Ancak çok kısa sürede insanlar üzerinde psikolojik travma etkisi yarattı. Fakat süreç burada durmadı. Küresel salgın ve psikolojik travma bir anlamda birlikte hareket ederek ekonomileri çok ciddi şekilde tahrip etti. Ekonomik tahribatın kalıcı niteliğe evrilmekte olduğu da şimdiden çok net olarak görülüyor. Bugünün kriz ortamı pek çok boyutuyla uzun süreli tesirler bırakacak gibi duruyor. Süreç daha tehlikeli ve korkutucu bir evreye geçer mi? Daha açık bir ifade ile “demokrasiler” ciddi tahribat görür mü? İşte buna benzer soru ve argümanlar yaklaşık beş yıldır üzerinde çok yoğun olarak çalıştığım VTG çözümünün geniş kitlelerce daha çok konuşulmasına, tartışılmasına, düşünülmesine zemin hazırladı. Belki de bizi VTG’ye daha çok yaklaştırdı. “VTG’nin maliyeti karşılanabilir” -Gelir meselesinden bahsederken söz yine ekonomik kaynak meselesine geliyor. Bu bağlamda şunu sormak isterim aslında: Devletin öz kaynaklarından; vergi gelirlerinden, bütçesinden böyle bir geliri sağlayabilmesi mümkün mü? -VTG için ülkemizin hem kaynakları vardır hem de ilave kaynaklar yaratılabilir. Yolsuzlukların engellenmesi, israfın sonlandırılması, yerindelik denetiminin yapılması; yani maliyet taşıyan her işlemin kamu yararına uygunluğunun tespit edilmesi finansman açısından önemli bir konu. Yine mevcut kaynak tahsislerinden bazılarının VTG’nin sorunlara çözüm getirecek olması dolayısıyla boşa düşeceği gibi hususlar göz önünde bulundurulunca finansmanın zor olmadığı ortaya çıkıyor. Bu bahiste şunu söyleyebilirim: VTG’nin maliyeti, bu gelirin olmadığı ülkelerde kaynaklanan problemlerin maliyetinden çok çok daha düşük. Vatandaşa ödenecek bu paralar harcandıkça hem ülke ekonomisine katkısı olacak hem de ekonomi üzerinde büyüme etkisi yaracaktır. -Bazı teorik çalışmalarda VTG, asgari ücreti geçmemesi şeklinde formüle edilmişti. Bir gün -hayata geçerse nasıl ve neye göre belirlenecek? -Aslında temel gelir asgari ücretle mukayese edilmemelidir. Asgari ücret emek (işgücü) piyasasında pazarlık gücü çok zayıf olan kitleleri bir anlamda korumak için gündeme gelmiş bir enstrümandır. VTG ise bildiğimiz anlamda bir çalışmanın, emeğin karşılığı olan bir ücret değildir. Evrensel bir insan hakkıdır. Uygulamada VTG rakamını belirlemek için birkaç yaklaşımdan söz edebiliriz. Birincisi, vatandaşlarımızın onurlu bir şekilde yaşama kabiliyetine kavuşmaları için yeterli olabilecek parasal büyüklüğün hesaplanması… İkincisi, bütçenin belli bir oranı üzerinden hesaplanması… Üçüncüsü, Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ndeki ilk iki kademe ihtiyaçlar olan fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak büyüklüğün hesaplanması… Diğeri de ülke ekonomisine yapacağı katkılar üzerinden tahminlerle hesaplanması… -Hesaplanan temel gelirin hemen uygulanabilmesi mümkün mü? -İlk anda hedeflenen meblağın tümüyle hayata geçmesi belli zorluklar içerebilir. Geçiş dönemi anlamında öngörülen tutarın belli bir yüzdesi ile başlanarak birkaç takvim yılı içinde hayata geçirilmesi söz konusu olabilir. Ancak VTG kesinlikle bir “sınırlı gelir tuzağı” olarak görülmemesi gerekir. Geçiş döneminde kültürel, davranışsal, yapısal, mali bir değişim söz konusu olacağından kaynaklarının şekillenmesi, oturması ve kökleşmesi için de önemlidir. - Temel Gelir Avrupa Ağı (Basic Income European Network - BIEN) Temel Gelir Dünya Ağı (BIEN) ile Evrensel Temel Gelir Avrupa’nın (Universal Basic Income – Europe) çalışmalarında paydaşsınız. Avrupa’da ne durumda konu? Bir kampanya kapsamında sanırım 1 milyon imza toplanırsa Avrupa Birliği’nde de gündeme gelebilecek… -Bahsettiğiniz iki yapı (BIEN ve UBI-E) üyeleri arasında bilgi ve deneyim alışverişine imkân veren ortamlar. Hiyerarşik bir yapılanma söz konusu değil. Sadece VTG konusunda çalışanların iletişim ve etkileşim içinde olmalarına hizmet ediyorlar. 2016 ortalarından bu yana düzenli takip ediyorum, hatta ciddi katkılar verdiğimi de düşünüyorum. Geçen nisandan itibaren de dünya çapında VTG yapılanma toplantılarını başlattık ve ev sahipliğimiz devam ediyor. VTG savunucularının genelde mutabık kaldığı bir konu var: “Evrensel demokrasi son iki yüzyılın temel meselesi olarak öne çıktı. Evrensel Temel Gelir veya Vatandaşlık Temel Geliri de içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk yarısında oturmuş ve çok sayıda ülkede uygulanıyor olacak.” Ancak bu ortak kanı, pandemi öncesindeydi. Pandemi ise süreci çok çok hızlandırdı. -Vatandaşlık Temel Geliri Araştırma Geliştirme Kültür ve Yayma Derneği olarak yakın gelecekte neler yapmayı planlıyorsunuz? -Kapsamlı bir hazırlık içindeyiz. “Vatandaşlık Temel Geliri mutlaka ve acilen hayata geçirilmelidir” konulu bir dilekçe kampanyası düzenlemeyi düşünüyoruz. 25 Eylül 2020’de başlatılacak kampanya kapsamındaki dilekçede, ülkemizde resmen kurulu 89 siyasî partiden VTG konusunu parti programlarına almalarını isteyeceğiz. 14 ila 20 Eylül 2020 tarihlerinde “13. VTG Haftası” etkinlikleri gerçekleşecek. Artık pandemi şartlarında olabildiğince…