Araştırmalar, Türkiye’de eğitim kalitesinin dünya ortalamasının altında kaldığını gösterirken eğitim sistemimizin değişmesi gerektiğine ilişkin tartışmalar sürüyor. Türkiye’deki sistemin çocukları hayata hazırlamadığının altını çizen Eğitim İş Sendikası Genel Başkanı Yıldırım, eğitimde fırsat eşitsizliğinin arttığını ve eğitim sorununun ortak akılla çözülmesi gerektiğini vurguluyor

Giray Poyraz Ürey  - Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk Millî Eğitim Bakanı (MEB) Ziya Selçuk, göreve gelişi ile birlikte birçok çevrede olumlu beklenti yaratmıştı. Ancak Bakan Selçuk, “Yeni Eğitim Öğretim Takvimi Modeli” uygulaması, MEB tarafından ücretsiz dağıtılan kitap içerikleri ve bakanlığın “Eğitimde Fırsat Adaleti” projesi nedeniyle eğitimci ve veliler tarafından çoğu kez eleştirilerin hedefi oldu. Son yapılan araştırmalar, eğitim sisteminde yapılan değişikliklerin Türkiye’nin eğitim ihtiyacını karşılamadığına işaret ederken vatandaş ve ilgililerle konuştuk. Eğitim İş Sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un görev performansı ve “Yeni Eğitim Öğretim Takvimi” değerlendirdi. “Yeni Eğitim Öğretim Takvimi” uygulaması hakkında görüşler… Ipsos Araştırma Şirketi, “Türkiye Barometresi Yeni Yıl Raporu”nu yayımlayarak Türkiye’de halkın yaşadığı başlıca sorunlara dikkat çekmişti. Ankete göre, halkın yaşadığı en önemli sorunlar arasında yüzde 9 oranında eğitim sistemi olurken, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan “Yeni Eğitim Öğretim Takvimi” modeline karşı olanların oranı oldukça yüksek. Raporda, “Yeni Eğitim Öğretim Takvimi” modelinin “Türkiye’nin ihtiyacına yönelik” bulmayanların oranı yüzde 47, “bilmiyorum” diyenlerin oranı yüzde 20, “ihtiyaca yönelik buluyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 30 oranında olduğu belirtildi. Özel bir okulda eğitim koordinatörü olan Elif Hanım, “Yeni Eğitim Öğretim Takvimi” uygulaması sebebiyle öğrencilerinin daha sık tatil yaptığını, tatillerde yurtdışına seyahat etme fırsatı bulduğunu dile getirirken öğrenci velilerinin de uygulamadan memnun olduğunu söylüyor. Elif Hanım, özel okullarda yeni uygulamayla ilgili herhangi bir şikâyete tanıklık etmediğini belirtiyor. Tekstil sektöründe çalışan iki çocuk babası Bülent Bey ise, bu sistemden olumsuz etkilenen ailelerden biri olduğunu bildirerek şunları söylüyor: “Ben tekstilciyim, eşim de yanımda çalışıyor. 2 çocuğumuz da devlet okulu öğrencisi. Bakanlık, öğrenciler daha sık tatil yapsın diye böyle bir sistem uygulamaya başlattı ancak bu defa biz, çalışan aileler mağdur edildik. Okulların açılmasıyla tatil olması bir oluyor. Biz çalışan aileleriz, çocuklarımızı ne yapacağımızı bilemez hale geldik. Kursa, sosyal aktiviteye göndermek için maddi gücümüz de yok. Çocuklarımızı mecbur çalıştığımız iş yerine getirmek zorunda kalıyoruz.” “Türkiye’deki sistem, çocukları hayata hazırlamıyor” Eğitim İş Sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “Yeni Eğitim Öğretim Takvimi” uygulamasının Türkiye’de eğitim sorununun ihtiyacını karşılamaya yönelik olmadığı belirterek şu açıklamayı yaptı: “Türkiye’de eğitim sorununun ana kaynağı, çocukların az ya da çok tatil yapması değil. Eğitimde yaşanılan sorun, tatil meselesi değil. Türkiye’deki eğitim sistemi çocukları hayata hazırlamıyor. Çocukların ihtiyaç ve yeteneklerinin keşfinin geliştirilmesine yönelik bir eğitim sistemi uygulanması gerekiyor. Meslek lisesinde, motor bölümünden mezun olan gencimiz, motoru bilmiyor; sağlık meslek lisesi mezunu oluyor, iğne yapmasını bilmiyor. Bizim ülkemizde öğrenciler, beyaz yakalı masadan kalkmamış birey olarak yetiştiriliyor. Halbuki gelişmiş ülkelerde mühendisler fabrikada, iş yerinde, inşaattadır. Türkiye’de, düşüncelerde devrim yapılması gerekiyor. Ama ne yazık ki bu devrimi yapacak kişiler, Türkiye’deki eğitim sorunlarını çözme noktasında bulunan üst düzeylere getirilmiyor. Gelenlerde ne yazık ki sıradan, statükoyu benimsemiş, geçmişte uygulanan sistemde ufak değişiklik yapan kişiler.” “Eğitimde Fırsat Adaleti’ beklentileri karşılamadı” Eğitim İş Sendikası Genel Başkanı Yıldırım, eğitimde fırsat adaletinin beklentileri karşılamadığını belirterek, “Son 18 yılda, Millî Eğitim Bakanlığı’na gelen bakanların her birinin ortaya çıkardığı sistem değişikliğinin sonuçlarını da, çocukların aldıkları eğitimde bilgi düzeyindeki gerilemeden görüyoruz. Birtakım teknolojik veriler bağlamında, yeni bir şeyler yapıyoruz diyerek ortaya çıkan sistemlerin, Türkiye’nin eğitimde ihtiyacı olan gelişmeye bir kaynak olmadığı uzmanlar tarafından belirtiliyor. Ancak her gelen bakan, sanki sıfırdan bir şey yapıyormuş gibi açıklamalar yapıyor. Kendisine sunulan teknolojik gelişmeyi ve bilişim alanında geliştirilen yeni bir uygulamayı, eğitim sistemimizin asıl ihtiyacı olan sorunu tespit etmiş gibi kamuoyu ile paylaşmasını yadırgıyoruz. Kamuoyu yanıltılıyor ve ne yazık ki yine çocuklarımızın zamanından, eğitim çağındaki yıllarından çalınıyor” dedi. “Zihniyet değişmeli” Eğitim sisteminin çağdaş, bilimsel, laik olması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Selçuk’un “Herkes üniversite mezunu olmak zorunda değil” açıklamasını şu sözlerle eleştirdi: “Ülkemizde herkes okuyabildiği kadar eğitim alabilmelidir. ‘Herkes üniversite mezunu olacak’ diye bir kaideden bahsetmiyoruz, ancak garsonun bile üniversiteli garson olmasının yaratacağı katkıyla eğitimsiz bir kişinin hizmet kalitesine katkısı arasında ne kadar fark olacağının bilincindeyiz. Sorun kişilerin okumasında değil. Asıl sorun, kişilerin okuduktan sonra seçmiş oldukları mesleklerin itibar ve değer bakımından birbirine eşitlenmemesidir. Sayın Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un zihninin hâlâ zenginler ve yoksullar; patronlar ve çalışanlar düşüncesinden sıyrılamadığını görüyoruz. İstenilen şey, eğitimin, herkese eşit imkân dahilinde sunulması değil. Geliri olanlar okusun; yoksulların çocukları ırgat olsun, maraba olsun gibi geçmişten gelen ve bakanın zihninden silemediği bir sürecin olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki tüm çocuklar, becerileri ve yetenekleri doğrultusunda okumak istedikleri her alanda olabilecek en üst düzeye kadar kaliteli bir eğitim almasını, kendini geliştirmesini ve seçtiği meslekte de o bilgi, bilişim ve yeterlilikte kendi geleceğini tayin etmesini istiyoruz. Şu an Türkiye’deki mevcut sistemde insanların kıyaslanması, ayırt edilmesi, sınıflara bölünmesi gelire göre yapılıyor. Bu sistem yanlıştır.” “Eğitim sorununu ortak akılla çözebiliriz” Türkiye’deki eğitim sorununun ortak akıl ile çözülebileceğini vurgulayan Yıldırım, “Milli Eğitim Şura”larına da işaret ederek,”Türkiye’de eğitim alanında bilgisi, becerisi, uzmanlığı olan tüm kitleleri; sivil toplum örgütleri, akademisyenler, siyasetçi ve sendikaları bakanlığın organizasyonuyla bir araya toplayıp objektif olarak eğitim sorununun masaya yatırılması ve sonuçlarının alınmasını defalarca Millî Eğitim Bakanlığı’ndan talep ettik. Ama Millî Eğitim Bakanlığı ne yazık ki şu anda saraya bağlı eğitim kurumları üzerinden yönetmeye ve yönetilmeye devam ediyor. Bakanlığın, Milli Eğitim Şurası’nı kaldırmış olmasını da dolayısıyla garipsedik” dedi.