2019 yılı aralık ayında, Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüs salgını tüm dünyayı etkisi altına aldığında, sağlığın ve sağlık çalışanlarının önemi bir kez daha gün yüzüne çıktı. Halen etkisini sürdürmekte olan salgın, Türkiye’de görüldüğü ilk günlerde bir eczacının hayatını kaybetmesiyle eczacılık mesleğindeki hassasiyeti de gözler önüne serdi. Gerek ilaç gerek maske nedeniyle birçok insanla karşı karşıya kalan eczacılar süreç boyunca yaşadıklarını 24 Saat Gazetesi’ne anlattılar.

ÖZEL ÇELİK / DÜZCE- 2019 yılı aralık ayında, Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüs salgını tüm dünyayı etkisi altına aldığında, sağlığın ve sağlık çalışanlarının önemi bir kez daha gün yüzüne çıktı. Süreç sağlık hizmetinin önemli bir halkası olan eczacılar için de farklı gelişmelere yol açtı. Vatandaşın hastaneye gitmeden uğradığı ilk yer olan eczaneler, pandemi sürecinde maskelerin halka ulaşması noktasında da ağır bir sorumluluğu yüklendi. Eczacıların da doktor ve diğer sağlık çalışanları kadar risk altında olduğunu belirten Eczacılar Odası Düzce Temsilcisi Yalçın Bakır, pandemi döneminde eczacıların karşı karşıya kaldıkları riske rağmen fahiş maske fiyatları ile gündeme gelmesinden yakındı. Bakır, hastane çalışanlarının koruyucu ekipmanlarının kurumları tarafından karşılanmasına rağmen eczacılara kendilerini korumaları için sadece talimat gönderildiğini belirtti. Bakır şunları aktardı: “Tüm bu zorluklara rağmen eczacılar işinin başında durdu, eczanesini kapatıp eve kapanmadı. Pandemi sürecinde ilk hayatını kaybeden bir eczacıydı ve devamında yine hastaları tarafından Covid-19 virüsü bulaştırılan birkaç eczacı daha hayatını kaybetti. Kamuoyunda bu sorunlarla olan mücadelemizle ön plana çıkmayı umarken maalesef fahiş fiyatla maske satan, dezenfektan satan ve buradan rant elde eden kurumlar gibi bir algıyla karşı karşıya kaldık. Yıllardır eczanelerde bir miktar maske bulunur ve satılır. Ancak pandemi süreci ile birlikte 25-30 kuruşa aldığımız maskeler 4-5 TL gibi rakamlara çıktı. Aradaki farkın eczaneler tarafından abartıldığı algısı maalesef bizi çok yıprattı. Oysa en başından şu andaki gibi bir tavan fiyat uygulamasına geçilmiş olsaydı ne biz zor durumda kalacaktık ne de maskeye ulaşım bu kadar zor ve karmaşık olacaktı. Maskelerin halka ulaşması noktasındaki belirsizliğin yükünü maalesef eczacılar omuzladı. Biz ticari bir işletme olduğumuz kadar kanunlarla belirlenmiş birinci basamak sağlık kuruluşuyuz. Hiçbir teşvik, destek almadan bakanlık tarafından gönderilen maskeleri bedelsiz bir şekilde vatandaşa ulaştırdık. Bu bedelsiz hizmetin karşılığında dahi vatandaşla o kadar çok karşı karşıya kaldık ki yine kötü biz eczacılar olduk”. Birçok yeni Eczacılık Fakültesi açılmasını da eleştiren Bakır, yeni mezunların 2 yıl yardımcı eczacılık yapmakla zorunlu tutulması, nüfus yoğunluğuna göre bir bölgede açılabilecek eczane sayısında kısıtlamaya gidilmesi gibi unsurların çok sayıda yeni işsiz eczacı yaratacağını söyledi. Sağlık alanında hekim, teknisyen, hemşire açığı had safhadayken eczacı fazlası veriyor olmanın plansızlık olduğunu vurguladı. [caption id="attachment_184124" align="alignright" width="281"] Eczacı Sema Bedir[/caption] “ŞİDDETE MARUZ KALIYORUZ” Eczacılık hayatı boyunca 1999 yılında Düzce’de yaşanan depreme de şahit olan 23 yıllık eczacı Sema Bedir yaşanan pandemi sürecini deprem zamanında yaşanan psikolojiye benzetti. Bedir şunları dile getirdi: “İnsanların hastanelere gitmeden önce ilk başvurdukları yer eczaneler oluyor. Çocuğu ateşlenen, tansiyonu çıkan eczaneye geliyor. Hastanede çözülecek kadar büyük bir durum olmadığı müddetçe direk eczaneyi tercih ediyorlar. Vatandaşın kısa yoldan çözüme ulaşmak istemesi bizi zor durumda bırakıyor, yetkimiz ve vasfımız dışında ilaç talep edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliyoruz. Maske fiyatlarının birden bu kadar yükselmesi yüzünden eczacılar günah keçisi ilan edildi. Bu noktada çok üzüldük ve zarar gördük. Sağlık Bakanlığı ve Eczacılar Birliği arasındaki mutabakatla maske dağıtımı işi bize verildi. Ancak bu maskelerin bize geliş ve dağıtımı süreci bir anda olmuyor. Vatandaşla birebir diyalog halinde olan biz olduğumuzdan her sorunda bize veryansın ediyorlar.” Pandemi sürecinde maskeyle başlayan sıkıntıların yanı sıra var olan mevcut sorunlara da dikkat çeken Bedir, normal reçete ile satılan ilaçların yeşil reçeteye dönüşmesiyle şiddete varan tepkilere maruz kaldıklarını, muayene ve katkı payı gibi ödemelerin eczaneler tarafından alınmasının hasta ve eczane arasındaki güveni zedeleyecek noktaya geldiğini aktardı. [caption id="attachment_184123" align="alignleft" width="236"] Eczacı Bilge Çelen[/caption] HASTANIN ELİNİ CEBİNE ATTIĞI TEK YER ECZANE Henüz mesleğe yeni başlayan Bilge Çelen ise “Küçük bir işletme gibi görülmesine rağmen o kadar çok ayrıntı var ki, siz bu ayrıntılar içinde boğuluyorsunuz ve asıl işinizden sapmak durumunda kalıyorsunuz. Hasta-eczacı ilişkisinin arka planında görülmeyen birçok karmaşık iş yükü bulunuyor ve ben bunu ancak Eczane açtığım zaman fark ettim” dedi. Eczanelerin birer sağlık kuruluşu olduğunun unutulmaması gerektiğini belirten Çelen, sağlık sistemi içinde hastanın elini cebine attığı tek noktanın eczane olmasının ağır bir yük olduğunu vurguladı.