LE MONDE Fransa’nın Le Monde gazetesinde, “Türkiye, Erdoğan’ın Beş savaşı” başlığıyla ilk sayfasından duyurduğu, ikinci sayfasında da geniş biçimde harita eşliğinde değerlendirdiği bir haber-analiz yer aldı. “Türk ordusu, Suriye’de konuşlandırılırken, Libya'da perde arkasında yer alıyor. Kuzey Irak’ta veya Ege’de baskınlarını yoğunlaştırırken, Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan'ı destekliyor” alt başlığıyla başlayan yazıda, iç politikada sıkıntıda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, halkın gözünde milliyetçi ruhu oynadığı ve ülkeye geçmişteki prestijini geri kazandırma eğiliminde olduğu yorumu yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hamlelerini, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Avrupa Birliği’nin diplomatik zaaflarından yararlanarak gerçekleştiği iddia edilirken, uluslararası sahnede giderek daha yalnız kaldığına dikkat çekiliyor. “Erdoğan’ın Türkiye'si cepheleri çoğaltıyor!” şeklinde çarpıcı ara başlıkların yer aldığı analizde, Ankara’nın, Suriye'den Dağlık Karabağ'a, Irak, Libya’ya, Kıbrıs ve Ege Denizi’ne kadar geniş bir coğrafyada baskısını artırdığına vurgu yapılıyor. *** THE GUARDIAN İngiltere’de yayınlanan The Guardian gazetesi ise, “Erdoğan, Macron'u uyarıyor: Türkiye'ye bulaşmayın” başlıklı yazıda, Fransa lideri Makron’un eleştirilerinin ardından, NATO müttefikleri arasında gerilimin arttığına dikkat çekiliyor. ABD'nin Türkiye’nin enerji arayışıyla ilgili "derin endişeleri" olduğunu açıklamasının ardından, önce Ankara sonra da Fransa cumhurbaşkanının geri adım attığı ifade ediliyor. Gazetedeki yazıda, “Macron, Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynakları ve deniz etkisi nedeniyle bir tarafta Yunanistan ile Kıbrıs ve diğer tarafta Türkiye arasındaki açmazda Ankara'yı şiddetle kınadı” şeklindeki cümleler dikkat çekiyor. The Guardian’daki yazıda, Erdoğan’ın, geçtiğimiz ay Atina ve Ankara'nın yaptığı rakip deniz tatbikatlarının ardından bölgedeki askeri varlığını artıran Fransa gibi ülkelerin desteklediği tartışmalı sularda Atina ve Paris’i “yanlış eylemlerden uzak durmaya” çağırdığı vurgulanıyor. Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerin Doğu Akdeniz'de kötüleştiğinin vurgulandığı yazıda, “ancak iki müttefik, Suriye ve Libya ihtilafları da dahil olmak üzere diğer önemli konularda da anlaşamıyor” yorumu yapılıyor. *** THE WASHİNGTON POST ABD’nin The Washington Post gazetesi ise, “Suriyeli paralı askerlerin ölümleri, Türkiye ve Rusya'nın Dağlık Karabağ sorununun içine nasıl çekileceğini gösteriyor” şeklindeki iddiasıyla itham içeren haber-röportajında gazete muhabirinin bölgedeki izlenimlerine yer veriyor. “Aileler, Suriye-Türkiye sınır karakolunda soğutmalı bir kamyonun etrafında toplandı ve bu ayın başlarında sürücülerin korkunç yüklerini dağıtmalarını bekliyordu: 600 mil uzakta bir savaşta öldürülen 52 Suriyeli erkeğin cesedi. Akrabalar, ölenlerin Suriye'deki Türk destekli milisler tarafından Azerbaycan adına Ermenistan'a karşı savaşmak üzere işe alınan paralı askerler olduğunu söyledi. Çatışmalı Dağlık Karabağ bölgesindeki toprak parçalarını geri almak için şok birlikleri olarak görevlendirildiler…” şeklinde iddialarla sürüp giden yazıda, sözde görgü tanıklarının sözlerine yer veriliyor. Yazıda, Suriyeli savaşçıların ölümleri, Türkiye ve rakibi Rusya gibi dış güçleri kendine çekerken ve potansiyel olarak İran ve Gürcistan gibi komşuları istikrarsızlaştırırken, bu on yıllardır süren çatışmanın nasıl hızla kötüleşebileceği konusunda kaygıları arttırdığı belirtiliyor. Yazıda, uzun süredir müttefiki olan Azerbaycan'a yardım etmek için Suriyeli savaşçıları gönderdiği iddialarını Ankara’nın reddettiği, ancak bu savaşçıların akrabalarıyla yapılan röportajlarda, “Türk destekli savaşçı milislerin aylık maaş vaatleri karşılığında Türkiye'nin güneyinden Azerbaycan'a gönderildiği” iddia ediliyor. *** ABD, İngiltere ve Fransa’dan rastgele üç örnek verdik. Batı’daki üç önemli ülkenin tanınmış üç gazetesinde yer alan Türkiye ile ilgili üç ayrı haber-analiz ve röportajdan bazı bölümler aktardık. İç siyasetin her zaman ön planda olduğu ülkemizde siyasi iktidarların, dışardan nasıl göründüğümüze pek de önem vermeyen, aymaz bir tavır takınmaları yeni bir şey değil. İç siyasette hamasetin her türü kabul edilebilir ancak uluslararası arenada duyguların, hamasetin yeri olmadığını sadece ülke çıkarlarının söz konusu olduğunu, Azerbaycan, Doğu Akdeniz ya da Libya konularında olduğu gibi haklıyken bile diplomasinin bunu incelikle anlatabilme sanatı olduğunu ve deneyimli diplomatların bunun için var olduğunu bu köşede defalarca aktarmıştık. Batı ile raks etmenin ya da masaya oturmanın “ayı ile yatağa girmeye” eşdeğer olduğunu, çok dikkatli olunması gerektiğine de vurgu yapmıştık. Çöldeki bedeviler gibi petrol, doğal gaz zengini değilseniz, mükemmel bir endüstriniz, büyük altın, elmas madenleriniz ve birkaç etkisiz ülke dışında destekleyeniniz yoksa kendi yağınızla kavrulmakta zorlanıp Batı’nın yatırımlarına, dolarına muhtaçsanız, poker masasında ayağınızı denk almanız gerekir demiştik. Aksi takdirde oyunun kurallarını kendi çıkarları doğrultusunda sürekli değiştirenlerle kurtlar sofrasına oturup, elindeki 5 benzemez kente güvenip rest çekerseniz, kural koyucuların göstere göstere ceket içinden çıkarttığı kartlarla önünüze koyduğu Floş Royal karşısında sıkıntı yaşarsınız.