Mehmet Necati GÜNGÖR 27 yaşında konuşamayan engelli bir erkek, arkadaşının annesine durmadan şiir yazıyormuş. Bir annenin merhametinin, başkasına ait konuşamayan bir engellinin yüreğine dokunan ilgisi ve merhameti bakın neler yaptırıyor. Yürekler engel tanımıyorki… O çocuğun yazdığı şu güzel şiire bakar mısınız? İçinde bir miktar da felsefe barındırıyor sanki: EN İYİ ARKADAŞIM "İyilik meleği gibisin/Parlak yıldız gibisin Bir gül gibisin/ Her şey sensin, Biricik arkadaşım. Başka ne diyeyim sana, Hayatım desen hayat kısa, Güneşim desem, güneş batıyor. Gülüm desem, o da soluyor. Sana en iyi arkadaşım demeliyim, Çünkü arkadaşlığımız hiç bitmeyecek!" Engelli deyip geçmeyelim. Ülkemizde in son rakamlara göre 5 milyona yakın engelli yaşıyor. Yani, Türkiye nüfusunun yüzde 6.6’sını engelliler oluşturuyor. Engellilerin yüzde 57’si kadın, 42’si erkek. Kamu kurumlarındaki rakamlar birbirini tutmasa da istatistik bu. Bu kadar engelliye ne kadar engelli okulu var dersiniz? 560 civarında. Çalışma hayatındaki engelli sayısı ise 1 milyonu geçmiyor. Ülkemizdeki Suriyeli sayısı ve onlara tanınan ayrıcalıklarla mukayese edecek olursak, Engelsiz 4 milyon Suriyeliye karşı, engelli 5 milyon Türk vatandaşı. Birinci gruptakilere maaşlar bağlanmış, sağlık kurumlarından parasız yararlanıyorlar, üniversitelere bile sınavsız giriyorlar. Engelli çocuklarımız ise aldıkları yüksek puanlara rağmen devlet kademelerinde bir işe yerleştirilmiyorlar. Evden çıkmaları bir dert, okula götürülmeleri başka bir dert. Ne yol var, ne başka imkânlar. Allah, ailelerine sabır ve güç versin. Batı’ya bakıyorsunuz; engelliye her türlü imkân tanınmış. Akülü arabalardan tutunuz, okullara, yüzme kurslarına varıncaya kadar her türlü etkinlik. Türkiye’de ise engelli demek, para demek. Okul para, kurs para, moral para. Ve batı bizi kıskanıyor. Biraz da biz batıyı kıskansak nasıl olur?