Birsen GÜRDİL  Bir süredir dünyanın dört bir tarafından meydana gelen yer sarsıntıları daha doğrusu depremler can ve mal kaybına sebep olmaktadır. Dünya medyası bu afetleri “Dünya sallanıyor” diye verirken, gün ve gün ülkemizde bazen hafif, bazen şiddetli yer sarsıntıları meydana gelmektedir. Bundan 19 yıl önce meydana gelen büyük Marmara depremi resmi kayıtlara göre 17 bin 480 kişinin ölümüne neden olmuştur. Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen acısı dinmeyen, kayıplarını bulamayanların yüzlerce insan bu dayanılmaz acı ile yaşamaktadırlar. Büyük Marmara depreminde hayatını kaybeden bir değerli dostumuz ise Ziya Taşkent’in. Türkiye Radyo ve Televizyonlarının müzisyen, söz yazarı, bestekâr, koro şefi ve ses sanatçısı olan Taşkent, 17 Ağustos’ta kaldığı yazlıkta eşi, kızı ve iki torunu ile feci şekilde hayattan kopmuştur. Değerli dostum Ziya Taşkent ile en son depremden önce Temmuz ayı içinde Ankara’da Erkal Zenger’in bahçesinde bir araya gelmiştik. Uzun süre sohbet etmiş, şakalaşmıştık. Birbirlerine yaptıkları şakalarla neşelenen Kutlu Payaslı ve Ziya Taşkent, o gün tatile çıkacağını söylemiş ve konuşmasına şu notu eklemişti. “Eşim, kızım ve iki torunumla kaldığımız yazlığımız ne yazık ki misafiri ağırlayacak büyüklükte değil.” Yani Ziya, kapım hepinize açık ama ne yazık ki misafir ağırlayacak imkanım yok. Ziya Taşkent’i o günden sonra bir daha görmedik. Ne yazık ki ufak yazlığı Taşkent ailesine mezar olmuştu. Tabi biz dostları olarak TRT’de dahil ünlü bu sesi ve ailesini unutmuyoruz. Unutmayacağız. 17 Ağustos depremi acı bir yara olarak içimizi sızlatsa da insanlar yine de ölümcül bu afete karşı normal hayatlarını sürdürmektedir. Son yıllarda dünyanın pek çok ülkesinde meydana gelen depremlerin sonuncusu Endonezya’da olmuş, iki depremde ölenlerin sayısı 460’a ulaşmıştır. Lombok Adası’ndaki son deprem 6,3 büyüklüğünde olup yerin 7 kilometre altında meydana gelmiştir. Yine Endonezya’nın Belanting Bölgesindeki depreminde çok sayıda insanın ölümüne sebep olduğu bildirilmektedir. Fiji açıklarında 8,2 büyüklüğündeki deprem çok sayıda insanın öldüğü, tüm binaların yıkıldığı, Tusunami’nin sahilleri silip süpürdüğü bildirilmiştir. Ülkelerin korkulu rüyası depremler yüzyıllar boyu faaliyetlerini sürdürerek milyonlarca insanın canını alırken, çok büyük mal kayıplarına da sebep olmuştur. Tarih boyu süregelen depremler yüzünden pek çok uygarlık topraklar altında kalarak tarihten silinmişlerdir. Deprem kuşağında bulunan Türkiye’de can ve mal kaybına neden olan bu doğal afete de boyun eğmiş, nice canları kurban vermiştir. Deprem acısını yaşamış olan Cumhuriyet döneminin en korkunç zelzelesi ise 30 Ekim 1983 yılında Erzurum’da meydana gelmiştir. 30 Ekim sabahı 6,8 büyüklüğündeki depremle uyanan Erzurumlular, ne yazık ki bu doğal afetle 1500’ün üzerinde ölü vermiştir. Deprem o kadar şiddetli oldu ki 35 köy yok oldu. 35.000 kişi başını sokacak yer bulamadı. Erzurum’un yanı sıra Erzincan’da deprem acısını çeken diğer bir ilimizdir. 1939 yılındaki yer sarsıntısının büyüklüğü 7,9 olmuştur. 26 Aralık’ta meydana gelen korkunç zelzele, 33 bin Erzincanlının canına mal olmuştur. Yoğun kar ve kış nedeniyle kurtarma ekiplerinin çalışmaları zor şartlar altında yapılmakla kalmamış, pek çok enkaza ulaşılamamıştır. 12 Kasım 1999 yılında ise 25 km derinlikteki fay kırılması sonucu saat 18.57 sıralarında meydana gelen Düzce depreminde 845 ölü, 494 yaralı ile bizleri yasa sokmuştur. Bu arada Van depremini de unutmamak gerekir. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, “ Maalesef depremden kaçış yok. Depremle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor” derken. İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz ise “Büyük İstanbul depremi bugünde olabilir, 20 sene sonrada olabilir” demektedir. Prof. Özener, “Marmara Denizi’nin 7 gün 24 saat kalp atışını dinliyoruz. Fayın özelliklerini öğrendik. En az 7,2 şiddetinde olacak bir depremi bekliyoruz” şeklinde konuşurken, Prof. Tüysüz ise “Depreme karşı pek çok tedbir alınmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi dinamik deprem hasar kayıp sistemini kurdu. Acil toplanma alanları belirlendi. Tsunami tehlikesine karşı tehlike haritaları hazırlandı” şeklinde bilgi verirken, büyük depremin 10 yıl içinde İstanbul’u sarsabileceği de ileri sürülmektedir. İstanbul gerek Bizans döneminde, gerekse Osmanlı yönetiminde iken defalarca büyük depremlere sahne olurken, şehir birkaç kez yerle bir olmuştur. O yıllardaki yönetimler yine de güzel İstanbul’u ellerinden geldiğince yenileyerek bugünlere gelmesini sağlamışlardı. Tanrım böyle yıkıcı bir felaketi yurdumdan inşallah uzak tutar.