Erva Gün

Muğla ve Antalya arasında kurulmuş olan antik Likya medeniyetinden kalan eserlerden biri olan Likya Yolu, dünyanın en önemli tarihi rotalarından biri olarak kabul ediliyor. Geçtiğimiz günlerde yapımı tekrar gündeme gelen duble yol projesinin Likya Yolu'na ev sahipliği yapan Demre, Kaş ve Kalkan'dan geçmesi beklenirken, Kaş Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Ahmet Aksoy bölgedeki tahribat riskine dikkat çekti.

Yolun etki alanında 11 arkeolojik sit ve 9 koruma alanı var

Genişliği en az 60 metreye yayılan duble yolun etki alanında 11 arkeolojik sit ve 9 koruma alanı yer alıyor. Projenin hayata geçirilmesi durumunda yapılan hesaplamalara göre 66 binin üzerinde ağaç kesilecek. Bölge halkının ve sivil toplum kuruluşlarının karşı çıktığı proje için Kaş Kültür Ve Çevre Derneği 18 Ocak'tan bu yana imza kampanyası yürütüyor. 

2021 verisiyle maliyeti 2 milyar TL

Projenin planına göre yol, Beymelek Lagünü ve Kaputaş 1. Derece Doğal Sit Alanları, Kaş - Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesinin, İstlada/Hoyran antik kentinin içinden geçerek, Myra antik kenti ve Sura, Kyaneai antik kentlerinin sınırlarından ise teğet geçecek. Derlenen bilgiler arasında yolun maliyeti de yer alıyor. Dernek, duble yolun maliyetinin 2021 yılı verisiyle 2 milyar lira olduğunu belirterek rakamın güncel olmadığını ayrıca yapılacak köprü, viyadük, tünel ve kamulaştırma giderlerinin bu miktara dahil edilmediğini belirtti.

Projenin hayata geçirilmesi durumunda, bölgedeki ormanlık alanların kesilmesi, habitat kaybı ve ekosistemin bozulması gibi çeşitli doğa tahribatlarına neden olabileceği öngörülüyor. Özellikle, Akdeniz'in eşsiz flora ve fauna çeşitliliğine ev sahipliği yapan bu bölgelerde, yol yapımıyla birlikte doğal dengenin bozulabileceği endişesi hakim.

Likya Yolu

“Kamu yararı taşımıyor”

Hatay'da uyuşturucu ve kaçakçılık operasyonlarında 23 şüpheli yakalandı Hatay'da uyuşturucu ve kaçakçılık operasyonlarında 23 şüpheli yakalandı

Kaş Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Ahmet Aksoy, Kaş-Demre arasında hali hazırda üç şeritli yol varken mevcut yolların iyileştirilmesi gerektiğini aktararak coğrafya koşullarını olağanüstü zorlayacak bu kadar maliyetli bir yatırımın yapılmasının kamu yararı taşımadığını vurguladı.

Aksoy, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci hakkında henüz olumlu ya da olumsuz bir açıklamanın olmadığını belirterek, “Proje sahibi 13. Bölge Müdürlüğünün tarım dışı kullanıma alınacak tarım alanları ile ilgili Tarım ve Orman Bakanlığından izin alamamış. Ortaya çıkan molozun üç ilçede de depolama alanlarının olmaması üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ÇED olumlu kararını öteledi” dedi.

“ÇED kararı henüz açıklanmadı”

Konu hakkında itirazı bulunan kurumlara, yolun geçeceği bölgelerdeki muhtarlıklara ve STK’lara itiraz dilekçesi alma süreci hakkında yeniden çağrıda bulunulduğunu aktaran Aksoy, “Dilekçelerimizi bir ay önce Bakanlığa ilettik. Daha ÇED olumlu ya da olumsuz olarak bir açıklamaları olmadı. Bu nedenle projenin başlayıp başlamayacağı daha belli değil” şeklinde konuştu.

Projenin iptal edilmesinin mümkün olduğunu aktaran Aksoy, bu iptalin yolun yapılmayacağı anlamına gelmediğini belirtti. Aksoy, yolun coğrafyanın zenginlikleri korunarak mevcut üç şeritli yollar genişletilerek, bölgeye en az zararı verecek şekilde yeniden projelendirilerek yapılmasını talep ettiklerini dile getirdi.

Bölgedeki tarım arazilerinin de risk altında olduğunu vurgulayan Aksoy, “Mersin'den başlayıp İzmir'de bitecek olan bölünmüş yol projesinin bir parçası ve elbette yapılacak ama yolun geçtiği alan özellikleri olmayan bir bozkır değil. Arkeolojik alanların içinden ya da yakınından, doğal sit alanlarının, özel çevre koruma alanlarının içinden geçen, 1180 dönüm kıymetli tarım arazisini, 440 dönüm zeytinlik, 590 dönüm orman arazisini, içinde sadece Kaş'ta yetişen endemik türlerin yayılım alanlarını tahrip edecek bir yol üretmek yerine, mevcut yolların iyileştirilerek bu projenin yapılması mümkün ve öyle de yapılması için mücadele vermeye devam edeceğiz" diyerek sözlerini noktaladı.

Muhabir: Erva Gün