Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi’nin başkan yardımcılarından Avukat Tuğba Hürsoy, 24 Saat gazetesine yaptığı açıklamada, geçtiğimiz Temmuz ayında yürürlüğe giren “Hayvan Hakları Koruma Kanunu”nu eleştirerek, söz konusu değişikliklerin “Hayvan hakları savunucularını ağzına bir parmak bal çalmak” olduğunu söyledi. Yasadan önce hazırlanan kapsamlı raporun, alanlarında uzman kişi ve STK’ların sunumlarıyla hazırlandığını ve umut vaad ettiğini belirten Hürsoy, yapılan değişiklerin ise tam bir hayâl kırıklığı yarattığını vurguladı. Özellikle belediyelerin sokak hayvanları konusundaki kimi tutum ve davranışlarının aynı zamanda görevi kötüye kullanma suçu da oluşturduğuna dikkat çeken Hürsoy, hayvan hakları savunmanın, hayvan sever olup olmamakla alakalı bir durum değil, hak savunusu olduğunun altını çizdi
SULTAN YAVUZ/ANKARA - Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi’nin başkan yardımcılarından Avukat Tuğba Hürsoy, geçtiğimiz Temmuz ayında yürürlüğe giren “Hayvanları Koruma Kanunu” lehine yapılan değişikliklerdeki yasama sürecinde baro olarak yer aldıklarını söyledi. Hürsoy, TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nun ilk başta umut vaad ettiğini ve bu süreçte, gönüllülerin, STK’ların, alanlarında uzman kişilerin sunumlar yaptıklarını belirterek, “Birileri yunus parkları hakkında, birileri mezbaha, birileri hayvanat bahçeleri ya da av konusunda uzman görüşlerini paylaştılar. Hatta komisyondaki vekillerin zaman zaman gözlerinin dolduğunu gördük çünkü insan vicdanına dokunmayacak bir şey değil… Hazırlanan rapor yüzde 70 oranında kapsamlıydı ve bizi heyecanlandırdığı için yasanın değişmesini dört gözle bekledik. Özellikle, sokak hayvanlarıyla ilgili konular belediyelerin tekelinde olduğu için onların ceza ve sorumluluklarının da netleşmesi gerekiyordu. Tabiri caizse bu konuda at koşturuyorlar, ihlalleri tespit etsek bile soruşturma izni çıkmıyor, bunun için çok uğraştık ama belediyelerle ilgili bir düzenleme yapılmadı. Hayvanların mal değil, can kabul edilmesi gerekir. Bu durumda da Türk Ceza Kanunu’na hayvanlarla ilgili suçların girmesi gerekir ki, kabul ettiremedik. Değişiklikle birlikte, hayvan tecavüz ve istismarları cezaya bağlandı. Eskiden sahipli hayvan mal statütsünde kabul edilir ve uygulanan kötü muamele yasak kapsamına alınırdı, şimdi sokak hayvanlarını öldürmek, işkence etmek de ceza kapsamına girdi ama caydırıcılığı yok. Adli sicillerini etkilemeyecek çünkü iki yılın altındaki cezalar, kişi eğer sabıkasızsa beş yıl sonra siliniyor. Eleştirilerimiz için de bunlar da var...” dedi. “Gerçek ve tüzel kişiler doğal yaşam parkı kurabilir deniyor, yani ne değişti?” Hürsoy, yeni düzenlemeye göre getirilen muhakemat şartına göre, suç üstü yakalama dışındaki ihlallerin Tarım ve Orman Bakanlığı’na bildirilerek, bu kurum tarafından şikâyetçi olunabildiğini belirtti. Bu şekilde, vatandaşın tek başına davacı olamayacağını kaydeden Hürsoy, ilgili bakanlığın bu konudaki personel sayısının, uygulama niteliği ve hızının ne olacağının merak konusu olduğunu ifade etti. Hürsoy, “Bize bırakılsa, biz anında sosyal medyadan duyurur, hukukçular olarak görev başında olurduk. Kamera kayıtları bile on günde siliniyor, iki gün içinde bunu yapabilecekler mi?” diyerek, devamla şöyle konuştu: “Sunumlarda besiciliği de eleştirmiştik ama Türkiye’de bunun hemen olması imkânsız, insanlar buradan ekmek yiyor. Ben vegan besleniyorum ama bir çok sektör değişmeden, bir anda olacak bir iş gibi gelmiyor. Yunus parkları kapatılsın diyoruz, onlarla ilgili düzenleme yapıldı, yenisi açılmayacak, kara ve su sirklerinin yenisi açılmayacak, 10 yıl sonra da tamamen kapatılacak ve yeni hayvan da alınmayacak. Lakin, bunun yanı sıra, gerçek ve tüzel kişiler doğal yaşam parkı kurabilir deniyor, yani ne değişti? Nitekim, yasa çıkınca Ankara’nın göbeğine bir aslan kampı açıldı. Biz insan eliyle, o aslanların koşabileceği 50 km’lik bir alan yaratabilir miyiz? Afrika hayvanlarını nasıl bu coğrafyada layıkıyla yaşatabileceğimizi düşünüyoruz? Çok çelişki var. Mesela Pitbull, Dogo Argentino gibi tehlikeli kabul edilen türler, eski yasada da sahiplenilemiyordu ama bir şekilde merdiven altında üretiliyor, çoluk çocuk satıyor. Bunları ne yapacağız? Bu köpekler yetkililerin eline düştüğünde bir veya iki metrekarelik alanlara kapatılarak, her şeyden izole yaşıyor. İnsanların dahi görmeleri yasak ve marifetmiş gibi otomatik mama kapları olduğundan bahsediyorlar. Velev ki yasaklı kalsınlar ama en azından onlar için bir çiftlik kurulabilir.” Çankaya Belediyesi’ne ait Mühye Barınağı’nda neler yaşandı? Hürsoy, belediyelerle ilgili düzenlemede, nüfusu 75 binin üzerindeki yerlere kısırlaştırma ünitesi getirildiğini ancak bunun doğru olmadığını, nüfusu az yerlerde daha yoğun köpek nüfusu olabilirken, yüksek olan yerlerde daha az köpek olabildiğini belirterek, uygulamanın insan değil, köpek nüfusunun baz alınarak hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Yakın tarihte başına gelen bir olayı paylaşan Hürsoy, söz konusu hadisenin, belediyelerin sokak hayvanları konusundaki genel tavrını ortaya koyduğunu vurguladı. Akşam saatlerinde özel aracı ile Eymir’den arkadaşı ile birlikte dönerlerken, yanında taşıdığı hayvan mamalarını dağıtmak üzere, Çankaya Belediyesi’ne ait olan Mühye Hayvan Barınağı’na giden Hürsoy, saat 20.00 sularında bir belediye aracının çıktığını ve ışık vurduğu an, aracın havalandırma mazgallarından köpek patilerini gördüklerini ve aracı takibe aldıklarını söyledi. Mesainin saat 17.00’de bitmesi gerektiğinden ve köpeklerin “muhtemelen” uzak bir yere bırakılacağından şüphelen Hürsoy, aracın Altındağ bölgesinde, hayvanların altında duracağı bir ağacın bile olmadığı tarlaya girdiğini, söz konusu aracın kendilerini fark ederek, hızla uzaklaştığını kaydetti. Aracı kullanan kişilerin tereddüt etmeden ilgili yere varmalarını, önceden keşif yapıldığı ya da daha önce de köpek bırakıldığı savıyla aktaran Hürsoy, aracın arkasından selektör yakarak durdurduklarını ve kendisini tanıttıktan sonra, Çankaya bölgesi dışında ne yaptıklarını ve kanuna aykırı hareket ettiklerini, köpeklerin patilerini gördüğünü belirttiğini söyledi. Köpeklerin küpelerinin söküldüğünü ve bu sayede hangi belediyeye ait olduğunun anlaşılamayacağını ifade eden Hürsoy, polisi arasa da, şoförün hızla olay yerinden uzaklaşarak hayvan barınağına döndüğünü ve polisle birlikte aracı takip ettiklerini dile getirdi. Kamyondaki hayvanların arasında “Mısır” isimli sahipli bir kayıp köpeğin de bulunduğuna dikkat çeken Hürsoy, polisin savcıdan yetki alması gerektiğini söylediğini kaydetti. Barınak müdürü Özgür Kara’nın personele küfür ederek, polisi dinlemediğini ve barınağa girmeye çalışan Hürsoy’u güvenlik görevlisine yaka paça attırdığını belirten Hürsoy, “Polise, köpekleri saymadan bu aracın kapısını açtırmayın, dedim. Savcı izni gerekebilir ama ivedi durumlar da vardır, inisiyatif kullanılabilir. Olayın zaten içinde olan arkadaşım daha fazla dayanamayıp, araya girince kavga çıkmasın diye kendimi geri çektim. Tek başıma olsam arabaya yapışır ve köpekleri indirmelerine izin vermezdim. Polis, ‘Siz merak etmeyin, kontrolümüzde’ dedi ama araba yukarı çıktı, köpekleri de dağıttılar çünkü yadsınamaz yükseklikte köpek sesi geldi. O sırada barınağın ışıkları kapatıldı. Ben Orman Müdürlüğü’ne de haber vermiştim, 9. Bölge Orman Müdürlüğü’nden geldiler, birlikte aracı açtık ve tabii ki içinde köpek yoktu. Hepsi boşaltılmış… Yıllardır o barınağa gidip gelirim, yüzümü tanırlar. Zaten insan seline döndü bir anda, herkes geldi ama ben Çankaya Belediyesi’nin aramasını isterdim. Başkan yardımcısı Tolga Bey geldi, geçmiş olsun demedi, Veteriner İşleri Müdürü Emre Bey ise gerekeni yapacaklarını söyleyen güzel bir konuşma yaptı. Sonrasında kimse beni aramadı, açıklama yayınladılar ve güya köpekleri Sincan’daki Büyükşehir Barınağı’na götüreceklermiş, atma söz konusu değilmiş. Oysa aracın gittiği yerle Sincan farklı istikamette… Hem barınak müdürünün hakaretine uğradım, hem kimse görevinden alınmadı. Bu ilk vukuat değil, çok gördük… Elbette şikâyette bulundum, soruşturma etkin yürütülecek mi göreceğiz.” “Hayvan hakkı ihlali yapan kişiyi suç üstü yakalayanlar kolluk kuvvetlerini arasın” Hürsoy, gece karanlığında ışık ve kamera olmayan yerlere bırakılan köpekler için delil bulmanın zorlaştığını ve durumun insanların vicdanlarına kaldığını belirtti. Yapılan eylemin görev suçu olduğuna ve 5199 sayılı yasayı ihlal ettiğine dikkat çeken Hürsoy, belediye barınaklarının bir tür sürgün yeri olarak kullanıldığını ve hayvan sevmeyen kişilere hayvan canı emanet edildiğini ifade etti. Hürsoy, “Oraya hayvan sever, vicdanlı kişilerin görevlendirilmesi gerekir, hayvan sevmeyen insanın eline verirsen, ona zül gelir. Sorun alttan kaynaklanıyor yani… Bir de eskiden küpelerin renkleri farklıydı, görünce anlıyor, mesela Çankaya köpeğinin Keçiören’de ne işi var diyebiliyorduk ama artık bu durum da mümkün değil, karmakarışık yaptılar. Avukat Tuğba Hürsoy, hayvan hakkı ihlali yapan kişiyi suç üstü yakalayanların kolluk kuvvetlerini arayabileceklerini ve doğrudan savcılığa başvurabileceklerini belirterek, suç üstü değilse Tarım ve Orman Bakanlığı’na bildirmeleri gerektiğini söyledi. Meselenin hayvansever, sevmez ayrımı olmadığını vurgulayan Hürsoy, “Hayvan sevebilir ya da sevmeyebilirim. Hayvan hakkı savunurum. Kedi, köpek sevmeyebilirsin ama yaşama hakkına saygı duymak zorundasın” dedi.
Editör: Ahmet Ertüm