Haber: Alican Uludağ

AYM Başkanı Zühtü Arslan, Ankara’da bir otelde düzenlenen “Adil Yargılanma Hakkının Bir Güvencesi Olarak Yargı Bağımsızlığı” başlıklı programda konuştu. Yargı bağımsızlığının sadece adil yargılanma hakkının bir güvencesi olmadığını belirten Arslan, “Türk Anayasa Mahkemesi kararlarında vurgulandığı üzere, yargı bağımsızlığı adil yargılanma hakkının yanında, diğer tüm temel hak ve özgürlüklerin de başlıca ve en etkin güvencesidir” dedi.

‘Özgürlüklerin sonu olur’

Babacan Kılıçdaroğlu'nu ziyaret etti Babacan Kılıçdaroğlu'nu ziyaret etti

“Bağımsız ve tarafsız bir yargı olmadan bırakın hukuk devletini aslında devlet bile olmaz” diyen Arslan, şu mesajları verdi:

“Zira devlet, tanımı icabı toplumun hukuk kuralları zemininde örgütlenmiş halidir. Şiddet tekeli olarak devletin meşruiyeti hukuka bağlıdır. Hukukun kişilerin adaleti tesis ederek hak ve özgürlükleri koruyacak şekilde uygulanması da bağımsız yargının varlığına bağlıdır. Öte yandan, yargı bağımsızlığı sadece hukuk devletinin değil, kuvvetler ayrılığı ilkesinin de zorunlu bir sonucudur. Kuvvetler ayrılığı, yargının yasama ve yürütmenin müdahalesinden uzak olmasını gerektirmektedir. Yargının diğer devlet erklerinin kontrolü altında olması hak ve özgürlüklerin sonu olur.”

‘Hâkimler etki altında kalmamalı’

Zühtü Arslan, konuşmasının devamında “Peki demokratik hukuk devleti bakımından hayati öneme sahip olan yargı bağımsızlığı nedir ve neyi gerektirir?” sorusunu sordu. Anayasa’nın “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. Maddesini anımsatan, Arslan, şöyle devam etti:

“Bu madde biri mahkemelere ve hâkimlere diğeri de yargı dışı aktörlere yönelik yükümlülüklere yer vermektedir. Öncelikle yargı bağımsızlığı yargı tarafsızlığını temine yönelik olarak, hâkimlerin hiçbir etki altında kalmadan vicdani kanaatlerine göre karar vermesini ifade eder. Anayasa Mahkememizin ifadesiyle, bağımsızlık ‘hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan, hukukun öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan’ serbestçe karar verebilmesi anlamına gelir. Bu anlamda yargı bağımsızlığı ‘adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan uzak bir şekilde dağıtılması amacını gütmektedir.’”

‘Hâkimler tarafsızlığını korumalı’

Arslan, esasen yargı bağımsızlığının, hâkimin tarafsızlığını sağlamanın da ön şartı olduğuna dikkat çekti. Hâkimin tarafsızlığının onun tarafların leh ve aleyhlerinde bir düşünceye, önyargıya sahip olmamasını ifade ettiğini anlatan Arslan, şu görüşleri dile getirdi:

“Hâkimin tarafsız olduğu konusunda taraflarda bir kanaatin oluşması çok önemlidir. Bunun için hâkimin çok dikkatli olması, elindeki adalet terazisini kuyumcu hassasiyetiyle tutması gerekir.  İslam’ın ‘Dört Halife’sinden ikincisi olan Hz. Ömer, Basra’ya hâkim olarak tayin ettiği Ebu Musa’ya yazdığı mektupta hâkimin önüne gelen davada taraflara bakışlarında bile eşit davranmak suretiyle karar vermesi gerektiğini belirtmiştir. Diğer yandan, Anayasa’nın 138. maddesi yargı bağımsızlığını korumak için yargı dışı aktörlere yönelik açık ve kesin bir dille uyarılarda bulunmakta, onlara bazı yükümlülükler yüklemektedir. Bunlardan en başta geleni müdahalesizlik anlamında negatif yükümlülüktür. Buna göre hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde dahi bulunamaz. Anayasamız yasama organı için bu müdahale yasağını özel olarak düzenlemiştir. Görülmekte olan bir dava hakkında yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin olarak parlamentoda soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”

‘Yargı kararları geciktirilmeden uygulanmalı’

Arslan, Anayasa’nın yargı bağımsızlığı konusunda kamu gücü kullananlara yüklediği pozitif yükümlülüğün ise yargı kararlarının etkili icrası olduğunu kaydetti. Bu yükümlülüğün yargı bağımsızlığının tamamlayıcı unsuru olduğunu belirten Arslan, yasama, yürütme ve idare makamlarının mahkeme kararlarını değiştirmeden ve geciktirmeden uygulamak zorunda olduğunu ifade etti. Arslan, şöyle konuştu:

“Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda algı da çok önemlidir. Mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsız ve tarafsız olmaları yetmez, öyle olduklarının da bilinmesi gerekir. Bu nedenle hukuk devleti yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı görünümüne zarar verecek davranışlardan kaçınmayı gerektirmektedir.

Sonuç olarak, hakları ve özgürlükleri korumanın ön şartı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının tam olarak gerçekleşmesi bir dizi yükümlülüğün yerine getirilmesine bağlıdır. Ancak bu ilkenin hayata geçirilmesi her şeyden önce yargı mensuplarının kirlenmemiş ve prangasız bir vicdana sahip olmalarını gerektirmektedir. Bu kuşkusuz kolay değildir, zira hiçbirimiz steril bir dünyada yaşamıyoruz. Ne var ki, hâkimlik tam da böyle bir ortamda ter temiz bir vicdanla adaleti tesis etmeyi gerektiren bir meslektir. Alman filozof Nietzsche, saygı­mızı adil olan kişiden daha fazla hak eden kimsenin bulunmadığını çünkü onda tüm erdemlerin birleşeceğini söyler. Nietzsche’ye göre bu erdemlere ve yargılama yetkisine sahip ‘adil kişinin eli, te­raziyi tutarken titremez artık.’”

Editör: Ahmet Ertüm