Haber: Bilgesu Erdem

Değişen dünya, hükümetlere çalışma sistemlerini yeniden kurgulatıyor. Ülkeler çalışanlarının mesai saatlerini azaltıyor. Haftalık çalışma saatlerine dair en güncel verisi 2020’de yayımlanan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Ögütü’nün (OECD) istatistiklerine göre haftalık en düşük çalışma saatlerine sahip ülkeler 29,6 saatle Hollanda, 32,7 saatle Danimarka ve 33,6 saatle Norveç. Verilere göre Türkiye 45,6 saatle en fazla haftalık çalışma saatine sahip ikinci ülke. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin de 1 Mayıs için paylaştığı kutlama mesajında, 6 saatlik çalışma süresine sahip İngiltere örneğini verdi. Haftada 45 saat olan çalışma süresinin kısaltılması gerektiğini belirtti.

Psikolojik danışman Dr. İsmail Balcı ve Aile Danışmanı Serhat Yabancı da ideal çalışma süresine dair merak edilenleri 24 Saat’e yanıtladı.

Balcı: Bireye özgü bir model geliştirilmeli

İsmail Balcı, ideal çalışma süresinin tek bir rakamla ifade edilemeyeceğini söyledi: “Kişinin ihtiyaçlarını ve bireysel özelliklerini ön planda tutan bir modele ihtiyacımız var. Çünkü hepimizin dikkat, konsantrasyon, verimlilik süresi başka. Genelde bizim çalışma düzenimiz kurumsal ihtiyaçlar üzerine inşa edilir. Ancak bireysel ihtiyaçların da unutulmadığı, kişisel ihtiyaçların ön planda tutulduğu bir esnek modele ihtiyacımız var. Çünkü her birimizin verimli olduğu çalışma düzeni başka. O yüzden daha bireye özgü bir model geliştirilmeli. Bu alanda yapılan pek çok çalışma da var. Artık eski 8 saatlik çalışma modelinin işlevsel olmadığını gösteriyor çalışmalar. Çünkü 8 saatlik çalışma düzeni Sanayi Devri’nden kalan işin, iş gücünün, çalışanların özelliklerinin ve onlardan beklentilerin başka olduğu ve çoğunlukla iş yerinde o işin o saatte yapılması gereken bir düzenin saatiydi. Pandemi süreci, bu işlerin daha esnek bir biçimde yapılabileceğini gösterdi. Artık 5-6 saatlik çalışma düzenlerine geçmek ve aynı zamanda bu çalışmayı da daha esnek bir ortamda; çalışanların ihtiyaçları, beklentileri doğrultusunda yapmak daha iyi bir kurumsal kimlik sağlıyor.”

Yabancı: Mesai saatleri evriliyor

TİKA Başkanı Kayalar, Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te temaslarda bulundu TİKA Başkanı Kayalar, Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te temaslarda bulundu

Serhat Yabancı, 6 saatin ideal bir mesai süresi olduğunun altını çizerken, yeni modelde pandeminin etkisine vurgu yaptı; “Özellikle pandemi sonrasında genel olarak bakıldığında dünyada mesai saatiyle ilgili evrilme var. Sistem artık belli kalıplar, sınırlar içerisinde çalışmak yerine durumu çözmeye ve verimi artırmaya yönelik, yer ve mekandan bağımsız bir hibrit modeline doğru evrilmeye başladı. Artık insanlar evinde de çalışabiliyor, kafede de çalışabiliyor. Hal böyle olunca bu yeni sistem o geleneksel ‘illaki iş yerinde, masa başında olmalısın’ düşüncesini yavaş yavaş çürütmeye başladı çünkü bu yeni model pandemi sonrası daha verimli görülmeye başladı. Bu da o klasik çalışma stilinin değişmesine ve yavaş yavaş ondan uzaklaşılmasına yol açtı” ifadelerini kullandı.

“Önemli olan alınan verim”

Hem Yabancı hem Balcı, çalışma saatlerinin değil, alınan verimin üzerinde durulması konusunda hemfikir.

Balcı, “Bir endüstri toplumunda kapitalist bir yapı içinde yaşıyoruz. Verimlilik bir kurumun çalışandan beklediği en önemli özellik. Artık kurumlar, iş dünyası şunu fark etti, bu kadar uzun çalışma süreleriyle bu verimin artamayacağını anladılar. O yüzden çalışan verimliliğini artırarak aslında İngiltere ya da diğer ülkeler kurumsal verimliliklerini de, iş verimliliklerini de artırmaya çalışıyorlar. Pandemiyle birlikte şunu da gördüler esnek olarak da aynı şeyi, hatta daha iyisini yapabilirler. Pandemide esnek modele geçen pek çok kurum o modele döndü, vazgeçmiyorlar, eskiye dönmek istemiyorlar. Çünkü çalışanlar daha mutlu. Daha esnek çalışıyorlar ama nihayetinde işler yürüyor. Bu da bize şu soruyu getirdi, ‘Bu insanlar nasıl, nerede, ne kadar çalışsın?’... İngiltere de bu soruyu sorarak birkaç araştırma yapıyor ve ideal çalışma süresinin özellikle de konsantrasyon ve verimlilik bakımından beş saat olduğu sonucuna ulaşıyorlar. Beş saatten fazlası aslında kuruma ve çalışana hem ekonomik hem psikolojik hem de fiziksel bir yük. Bu yükü ortadan kaldırma adına daha kısa ama daha verimli çalışma modelini benimsiyorlar. Bu model muhtemelen dünyada yayılacak. Eski ağır Sanayi Devri’nden kalma 8-10 saatlik bir çalışma modelinin günümüzde bir karşılığı olmadığını İngilizler görmüş. Zamanla biz de göreceğiz, diğer ülkeler de görecek” ifadelerini kullandı.

Yabancı, “Önemli olan kaç saat çalıştığınız, nerede çalıştığınız değil ne kadar ürün ortaya çıkardığınız, ne kadar problem çözdüğünüz, ortaya ne kadar başarı koyduğunuz. Olayın psikolojik boyutuna baktığımızda da kendini besleyemeyen, başkasını da besleyemiyor. İşkoliklik bir süre sonra tükenmişlik sendromu yaratıyor ve aşırı çalışan insanlar bir süre sonra verim kaybı yaşıyorlar. Bir insanın çok fazla çalışmış olmasıyla onun çok verimli olduğu savı yeni dönemde geçerliliğini kaybetti diyebiliriz. Uzun saatler çalışan kişinin ruh sağlığının olumsuz etkilenmesi, kendi hayatını ıskalaması, yaşayamaması da ayrı bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü çok çalıştırılan insanlarda ortaya çıkan sağlık sorunları ve iş performanslarındaki kayıplar nedeniyle aslında daha büyük bir bedel ortaya çıktığı görüldü” değerlendirmesinde bulundu.

Uzun çalışma saatleri psikolojiyi nasıl etkiliyor?

Dr. İsmail Balcı, iş hayatıyla özel hayatın dengelenmesinin önemini vurguladı ve “Yoğun çalışma süresi bunun önüne geçiyor. Bu da hem ruhun hem de bedenin olumsuz etkilenmesine, ruhsal ve bedensel sağlık sorunlarıyla yaşamamıza sebep oluyor. Stres ve kaygı dolu bir iş ortamında sizden mutlu olmanız beklenmez. Mutlu olmadığınız zaman mutlu bir sosyal çevrenin bir parçası olamazsınız. Bu da mutsuz bir topluma götürür. Aslında çok çalışmamızın sonuçları sadece bireysel olarak bedensel ya da ruhsal sonuçları yok. Bunun ciddi anlamda topluma ve iş gücüne de etkisi var. bu etkileri ortadan kaldırmak için de bu esnekliğe ihtiyacımız var. Biliyoruz ki uzun çalışma saatleri, kaygıya ve strese sebep oluyor. Stres ve kaygı kalp rahatsızlıklarını tetikliyor ve daha pek çok bozukluğa yol açıyor. Bu bozukluklar bireysel olarak en önemli mesele ancak karar vericilerin gözden kaçırdığı şey, bunun toplumsal sonuçlarının da olduğu. Kaygılı bir çalışan mutlu bir iş yeri sağlamaz size, mutlu bir aile sunmaz. Kaygılı, stresli bir çalışan sağlıklı bir toplumun parçası olamaz ya da böyle bir toplumu var etmek için bir şeyler yapamaz. İş yerinde mutlu, daha az stresli, daha az endişeli, gelecek kaygısı gütmeyen, ekonomik olarak tatmin olmuş bir hayat yaşayan çalışan hem iş yerinde mutlu olur, iş yerini daha yukarıya taşır hem de toplumsal anlamda mutlu olur, o toplumu ileriye taşır” değerlendirmesinde bulundu. 

Çalışma süresinin kısalması neden önemli? 

Serhat Yabancı’ya göre: “Çalışma süresinin kısalması; kişilerin kendilerine zaman ayırması, kendi hayatlarıyla ilgili kararlar alması, hobilerini, sosyal faaliyetlerini, ilişkilerini daha iyi tasarlaması, onlara zaman ayırması anlamında da büyük bir kolaylık sağlıyor. Bütüncül anlamda baktığımızda da dünyada toplumsal olarak da mutluluk düzeyini artırabileceğine dair bize bir bilgi veriyor.  Biz tek başımıza değiliz, doğal olarak biz mutsuzsak etkileşim kurduğumuz herkesi de mutsuz edebiliyoruz. Bireysel anlamda da mesainin kısalması sadece iş verimi değil kişisel yaşam alanında da önemli bir fırsatı önümüze koyacaktır.”

Yabancı, kısalan çalışma süresinin iş ilişkilerini iyileştireceğine de değinerek, “Daha sağlıklı bir şekilde, daha az stres, kaygı ve gerginlikle iş hayatında olacağınız için oradaki insanlarla olan ilişkiniz daha az yıpranır. Yani iş hayatındaki ilişkilere de olumlu yansıyacaktır” ifadelerini kullandı.

Editör: Ahmet Ertüm