Sivas'ta devrilen pikaptaki 5 kişi yaralandı Sivas'ta devrilen pikaptaki 5 kişi yaralandı
[caption id="attachment_334380" align="alignright" width="495"] Melih İnanlı[/caption] NAZ AKMAN/ANKARA- Son yarım yüzyıl içinde insanlığın çevreye verdiği geri dönülmez zararlar beraberinde küresel ısınma, iklim değişikliği ve canlı türlerinin yok olması tehlikesini getiriyor. Evrende yaşayan milyonlarca hayvan ve bitki türü her geçen gün beşerî nedenlerden kaynaklı yok olma tehlikesi yaşıyor. Havada, karada ve suda artan kirlilikler pek çok canlının habitatına zarar veriyor. Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetler Arası Bilim-Politika Platformu’nun (IPBES) son raporuna göre; hayvan ve bitki türünün yüzde 25’inin nesli tükenme riskiyle karşı karşıya. Tüm ekosistemi etkileyen bu risk karşısında alınacak her türlü önlem hayati öneme sahip. 2017 yılında kurulan Türkiye Kelebek Araştırmaları Topluluğu (TÜRKEL), 23 üyesiyle birlikte başta kelebekler olmaz üzere tüm canlı türlerinin yok olmalarına karşı objektifleriyle savaşıyorlar. Canlı çeşitliliğinin yok olmasına karşı merceğe yansıyan minik hayatları tüm detaylarıyla ele alan TÜRKEL’liler, şimdiye kadar Türkiye’nin dört bir yanında yüzlerce canlıyı fotoğraflayarak kamuoyunda farkındalık oluşturdular. Bakterilerden hayvanlara, bitkilerden insanlara kadar tüm yaşam formlarının evrende yaşam hakkı olduğunu vurgulayan topluluk, hem canlı türlerinin kayıt altına alınmasına katkı sunuyor hem de ekolojik döngünün bozulmaması için çabalıyor. [caption id="attachment_334381" align="alignright" width="221"] TÜRKEL Kurucusu,
fotoğrafçı, akademisyen,
yazar Dr. Deniz Seyran[/caption] Seyran, “Türkiye’de kayıt altına alınmış 423 kelebek türü var, bunların 175’i Ankara’da” Topluluğun yürüttüğü gönüllü çalışmalar hakkında detaylı bilgiler veren TÜRKEL Kurucusu, fotoğrafçı, akademisyen, yazar Dr. Deniz Seyran, başta kelebekler olmak üzere kuşlar, böcekler ve diğer canlı türlerini fotoğraflayarak kayıt altına aldıklarını ifade etti. 400’ü aşkın türüyle kelebek zengini olan Türkiye’de söz konusu zenginliğin bilinçlendirme çalışmalarıyla korunabileceğini söyleyen Seyran, “Topluluk olarak, ülke genelinde kelebeklerin fotoğraflanması, türlerinin belirlenmesi, tasnif edilmesi ve kayıt altına alınması için çalışıyoruz. Türkiye’de şu ana kadar kayıt altına alınmış 423 kelebek türü var, bunların 175’i Ankara’da bulunuyor. Yeni türler bulundukça ülkemizdeki kelebek sayısı artmaktadır. Bu türlerin sayısı her geçen gün artabilir veya azalabilir. Bunu belirlemek toplum olarak bizim elimizde. Bunun için her yıl arazide çektiğimiz kelebeklerden oluşan bir sergi açıyoruz. Sergiler aracılığıyla bu canlıların bilinmesi, tanınması ve korunması için farkındalık yaratıyoruz. Önceliğimiz bitki ve canlı türlerine karşın toplumda bir farkındalık yaratmak, bilinç oluşturmak” dedi. Kelebeklere dair bilinmeyenler Gece-gündüz olmak üzere iki türe ayrılan kelebeklere dair detaylı bilgiler paylaşan Seyran, yaşam süreleri ve hassas yapılarıyla özel bir yere sahip olan kelebeklerin hikayelerini aktararak toplumda görünür olmalarını, sevilmelerini ve korunmalarını sağlamaya çalıştıklarını belirtti. Dünyada 130 bini gece 20 bini gündüz olmak üzere toplam 150 bin civarında olduğu tahmin edilen kelebek türlerinin dört aşamalı yaşam döngüsünü anlatan Seyran, toplumda kelebeklere dair yanlış bilinenlere de değindi. Seyran kelebeklere dair şöyle bilgiler verdi: “Kelebekler; gündüz kelebekleri ve gece kelebekleri (güveler) olarak pulkanatlılar (lepidoptera) takımını oluştururlar. Kelebeklerin metamorfoz dediğimiz hayat döngüsü ise dört aşamalı. Bunlar; yumurta, tırtıl, pupa (koza) ve ergin kelebektir. Kamuoyunda kelebeklerinin ömrünün bir gün olduğuna yönelik yanlış bir bilgi yer alıyor. Kelebekler bir gün yaşamaz. Mavi kelebeklerden birçoğunun ömrü en az bir hafta civarındadır. Sarı Bantlı Kadife ya da Aglais gibi fırçaayaklar 7-8 aya kadar yaşayabilirler. Ancak ergin kelebeklerin çoğunun ömrü genellikle iki ile dört hafta arasında değişir. Küçük kelebeklerde ve özellikle ılıman havada erişkin bir hafta yaşayabilirken, büyük kelebekler özellikle kuzey bölgede kış uykusuna yatanlar 10 ay veya daha fazla yaşayabilirler. Bir günlük ömrü olanlar ‘Bir gün sinekleri’dir. Türkiye’de Sakarya'da görülen bir gün sinekleri, sabah doğarlar, ağızları olmadığı için beslenemez yalnızca türünü devam ettirmek için çiftleşir ve ölürler. Ülkemizde görülen en küçük kelebek Mücevher Kelebeği -Chilades Trochylus’tur (kanat açıklığı 1.8cm). En büyüğü ise Apollo-Parnassius Apollo’dur (kanat açıklığı 9-10cm). Gece kelebekleriyle ilgili Türkiye’deki ilk kez sergi açtılar Şimdiye kadar kelebeklere yönelik üç sergi açtıklarını söyleyen Seyran, gece kelebekleriyle (güve) ilgili Türkiye’de ilk kez sergi açıldığını vurgulayarak, “Topluluk olarak geçtiğimiz yıl gece ve gündüz kelebeklerine dikkat çekmek için sergi açmıştık. Ülkemizde İlk güve fotoğraflarının yer aldığı sergiydi. Bu sene benzer sergiyi yeniden açmayı planlıyoruz. Ancak ilerleyen yıllarda özellikle gece kelebekleri dediğimiz güvelerle ilgili farkındalık yaratmak istiyoruz. Maalesef gece kelebekleri gece faktörü nedeniyle araştırmacılar ve fotoğrafçılar tarafından yeterli ilgiyi göremiyor. Sergi yoluyla dikkati bu yöne çekebiliriz. Bunun yanı sıra sadece kelebekler değil diğer canlı türlerine yönelik de farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Böcekler, kuşlar ve diğer hayvanlar ile bitkilere karşı toplumda farkındalık ve bilinç oluşturuyoruz. Özellikle ilk ve orta okul öğrencilerine bu anlamda bilgilendirici seminerler veriyoruz. Doğa hepimizin sadece insanın değil tüm canlıların. Sahip çıkmalıyız” dedi. “Fotoğrafçılar ve bilim insanları ortak çalışmalı” Canlı türlerinin kimliklendirilmesi ve korunması için disiplinler arası çalışmaların yapılması gerektiğini söyleyen Seyran, biyologlarla yürütülecek koordineli bir sistemle daha verimli çıktılar elde edilebileceğini belirtti. Seyran, “Fotoğrafçılar olarak bir canlı türünü çektikten sonra ciddi bir araştırma sürecine girip, tür tespiti yapmaya çalışıyoruz. Bunun ne kadar güç olduğunu deneyimledikten sonra spesifik olarak alanımızı daraltıp kelebekler üzerine yoğunlaştık. Bilim insanlarıyla beraber ortak bir süreç yönetebilirsek, araştırmaya ayıracağımız zamanı daha fazla türü kayıt altına almaya ayırabiliriz. Böylelikle biz fotoğraflama yaparken biyologlar-uzmanlar da tür ve tasnifi yapabilirler. Öteki türlü bireysel çabalarımızla tüm süreci yönetmeye çalışırken daha yavaş bir ilerleme kaydediyoruz. Fotoğrafçılar ve bilim insanlarının ortak çalışması gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki henüz bunu sağlayabilmiş değiliz” çağrısında bulundu. “Çevre bilinci yaratılmalı” Türkiye’de kayıt altına alınmış 423 kelebek türünden 175’inin Ankara’da bulunduğunu söyleyen Seyran, Acem Zıpzıpı, Anadolu Devmavisi, Balkan Kaplanı, Cengaver, Dağ Ateşi, Esmerperi, Güzel Azamet, Kara Murat, Mavi Osiris, Orakkanat, Sarı Bantlı Kadife, Uygur Güzelesmeri ve Zümrüt’ün bu türler arasında yer aldığını belirtti. Pek çok kişinin bu kelebek zenginliğinin farkında olmadığını vurgulayan Seyran, fotoğraflama yaptıkları park, bahçeler, ormanlık alanlar veya piknik yerlerindeki kirliliğin canlıların habitatını yok ettiğini söyleyerek, “Kelebeklerin yoğunlukla bulunduğu alanlar parklar, dağlar, tepeler, göl çevreleri, çeşme başları, barajlar, piknik alanları. Bu alanlarda gerçekten ciddi bir kirlilik var maalesef bu konuda duyarlı değiliz. Çevre kirliliği, görüntü kirliliği yanı sıra bunlara bağlı gelişen yangınlar nedeniyle yok olan çok sayıda canlı türünden söz ediyoruz. Bu konuda bilinç yaratılmalı, ilk veya ortaokullarda müfredat hazırlanırken çevreyle ilgili bilinçlendirmeye yönelik dersler konmalı. Fotoğraflama çalışmalarına başlarken çevreye karşı elbette bilinçliydik ancak bitkilerin, canlıların yaşamlarına tanık oldukça her birinin yaşam alanına daha fazla saygı duyarak incitmemeye çalıştık. Her şeyin sevmekle başladığını düşünüyorum, sevince saygı da duyarsınız” dedi. TÜRKEL’in; Dr. C. Deniz Seyran, Prof. Dr. Adnan Ataç, Ahmet Zafer Tunç, Alev Dede, Aylin Yıldırım, Bahar Teber, Bilgin Gültekin, Coşkun Yıldız, Erdal Güreş, Erdoğan Dede, Erhan Yıldırım, Ertuğrul Korkutmaz, Fedai Coşkun, Gülten Tanyer, Hanife Deveci, Melih İnanlı, Nihan Bayındır, Onat Başbay, Özlem Yıldız, S. Safa Köksal, Serpil Seyran, Tekin Turan ve Zarif Nuhut’tan oluşan üyeleri bitki ve canlı türlerinin korunması ve kayıt altına alınması için çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor.

Editör: Ahmet Ertüm