Yeniler hiç bilmez ne olduğunu.. 1960'ların sonları ile 1970'li yıllarda bir çavuşumuz, bir de Hasan Çavuş'umuz vardı… Bu kelimeler bugün kullandığımız sponsor kelimesinin o yıllardaki karşılığıydı…

Süreyya Oral

Bugünlerde tasarruftan bahsediyoruz ama daha kimsenin tasarruf yapmaya niyeti yok gibi… Piyasa, kurumların aldıkları kiralık araçlarla dolu, bozulduğunda yenilenme olanağı mevcut eskiden öyle değildi.. Emniyet teşkilatının elinde yeteri kadar araç yoktu.. Hatta birçok karakolda ekip otosu dahi bulunmazdı…. Gümrüklerde  uzun süre kalan arabalardan uygun olanları emniyete verilir ve onlar kullanılırdı…

1970 başlarında Almanya’dan gelen hibe Volkswagen kaplumbağalar ile Ankara emniyetinin eli büyük oranda rahatladı. Kurulan asayiş ekipleri ile karakolların sıkıntılarına kadar koşulmaya çalışıldı…
Ancak emniyetin en büyük sıkıntısı arıza yapan araçların tamir edilmesiydi… Çünkü emniyet bünyesinde  kapsamlı bir tamir servisi henüz kurulmamıştı...

Şube ekiplerinde kullanılan Amerikan araçlarının da arızalanması için kullananlar gözlerinin içi gibi bakarlardı...
O yıllarda işitmiştim çavuş ve Hasan Çavuş sözlerini ama ne için kullanıldığını öğrenmem zaman aldı… Ben operasyonlar öncesi ekiplerin aralarında kullandıkları bir şifre zannediyordum ve operasyon takip etmeye çalışıyordum... Ama bir sonuç almamız mümkün olmadı…

Bir gün Amerikan ekip otosunu kullanan polis arkadaşla sohbet derken işin aslını öğrendim. Emniyetçilerin o günlerin sanayi bölgesi büyük sanayi ile yeni sanayide dostlarının olduğunu ve bozulan araçları bu dostların tamirhanelerine götürdüklerini… Hiç birisinin emniyetle bir çıkarı bir bağlantısı olmadığını sadece polise olan saygılarından ve karşılıklı samimiyetten kaynaklanan duygularla baktıklarını öğrendim… Çavuş dedikleri tamircilerin küçük çaplı arızalarla ilgilendiklerini, Hasan Çavuş denilenlerin ise daha kapsamlı arızalarla ilgilendiklerini öğrendim…

Çavuş ve Hasan Çavuş'lar o günün modern sponsorlarıydı ve görevlerini hiçbir karşılık beklemeden yapıyorlardı….
Bugünün koşullarına baktığımızda özellikle araç konusunda aşırı müsrif davrandığımız ve her bürokratın devletin sunduğu ulaşım imkanlarından yararlanmak için çalıştığını görüyoruz... Eğer böyle olmasaydı devletin bünyesinde 150 bin adete yakın resmi araç olmazdı…