Röportajlar

Hüdai Bayık: Gazetecilik ulvi bir meslektir

Abone Ol
Hür Adam, Düşünen Adam, Yeni İstanbul, Zafer, Ortadoğu, Bugün gazetelerinde muhabir, istihbarat şefi, yazı işleri müdürü ve temsilci olarak görev aldı. TRT Genel Müdürü Kerim Aydın Erdem’in Başdanışmanlığını yaptı, Kıbrıs Barış Harekatı’nda esir düşen 10 gazeteciden biriydi Hüdai Bayık..
[caption id="attachment_149293" align="alignright" width="221"] 2'inci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün Cumhuriyetin 50'inci yıl kutlamaları[/caption] RÖPORTAJ / NAZ AKMAN - Gazeteci Yazar Hüdai Bayık 30 Kasım 1934’te Makedonya’nın Manastır şehrinde dünyaya gelir. İslam ve Saniye çiftinin ilk oğlu olan Hüdai Bayık ailesiyle birlikte doğumundan yedi ay sonra İstanbul Beşiktaş’a yerleşir. Cezayirli Hasan Paşa İlkokulu'nda eğitimine başlayan Bayık, babasının iş değişikliği nedeniyle eğitimine Dördüncü İlkokulu'nda devam eder ve buradan mezun olur. Beyoğlu Ortaokulu'nu bitiren Bayık, eğitimini Ankara Atatürk Lisesi'nde tamamlar. Okulu bitirdikten sonra ticaret ile uğraşan babasının yanında bir süre çalışan Bayık,1955 yılında Münevver Hanım ile hayatını birleştirir. Çiftin bu evlilikten Gülşen, Osman ve Elif isminde üç çocuğu olur. Bayık, mesleğe 1958 yılında Hami Tezkan ve Gökhan Evliyaoğlu’nun sahibi olduğu Hür Adam Gazetesi'nde başlar. Yaklaşık bir yıl boyunca burada çalışan Bayık daha sonra Sakarya’da Yeni Doğuş Gazetesi’ni çıkarır. Bayık, bir yılın ardından Tezkan ve Evliyaoğlu yönetimindeki Düşünen Adam mecmuası ardından da “O dönemlerde İstanbul’da gazeteciler için en önemli okullardan biriydi” dediği Yeni İstanbul Gazetesi’nde çalışır. Bayık, Tezkan ve Evliyaoğlu’nun yürüttüğü, Yazı İşleri Müdürlüğü’nü ise Orhan Koloğlu ve Saadettin Günerergin’in yaptığı Yeni İstanbul Gazetesi’nde maarif-üniversiteler ve polis adliye muhabirliği yapar. Bayık, dolu dolu geçen üç yılda Peyami Safa, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, İbrahim Kafesoğlu, Osman Turan, Şahabettin Tekindağ, Hikmet Tanyu, Ali Fuat Başgil gibi önemli tarihçi, coğrafyacı, edebiyatçı ve gazetecilerle çalışır. Bayık, 1965 yılında Ankara’ya gelerek Muammer Kıraner’in sahibi olduğu Zafer Gazetesi’nde dört yıl çalışır. Ardından Şevket Eygil’in çıkardığı Bab-ı Ali Sabah ve Bugün gazetelerinde temsilcilik yapar. Bayık ardından Ömer Öztürkmen’in sahibi olduğu Ortadoğu Gazetesi’nin Ankara temsilciği görevini yürütür. Ankara’ya gelişiyle birlikte meclis muhabirliğine adım atan Bayık, beş yıl daha Zafer Gazetesi’nde çalışır. 60 yıllık meslek yaşamında kendisini “Meclis muhabiri” olarak tanıtan Bayık, başbakanlık, dış işleri ve cumhurbaşkanlığı muhabirliği de yapar. Yaklaşık 20 yıl boyunca meclis muhabirliği yapan Bayık, o dönemlerde Zafer Gazetesi’nde Cemiyetimiz Yönetim Kurulu üyesi Güray Soysal, Salih Erdem, Cenap Yakar ve İzzet Aygün gibi çok sayıda gazeteciyle mesai paylaşır. 1976 yılında TRT’ye adım atan Bayık, önceleri Araştırma ve İnceleme Bölümü’nde görev alır ve bir yıl sonra “Araştırmacı Uzman Ödülü”ne de layık görülür. Bayık daha sonra dönemin TRT Genel Müdürü Kerim Aydın Erdem’in başdanışmanlığını yürütür. Bayık, 21 yıllık başdanışmanlık görevinden 18 Ağustos 1996 yılında emekli olarak 40 yıllık gazetecilik mesleğine noktayı koyar. Bayık’ın, 1975 yılında dönemin Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Beyhan Cenkçi’den aldığı “Yılın Gazetecisi Ödülü”ne ise Kıbrıs Barış Harekatı vesile olur. Kıbrıs’ta esir düşer 20 Temmuz 1974 yılında İkinci Kıbrıs Barış Harekatı’nın son gününde Genel Kurmay Başkanlığı’ndan akreditasyon alan 10 gazeteci adaya çıkar. TRT’den Ertürk Yöndem ve Ziya Ergün, Time Dergisi’nden Mete Akyol, Sabah Gazetesi’nden Yücel Hacaloğlu, Zafer Gazetesi’nden Hüdai Bayık, Yeni Ortam Gazetesi’nden Ahmet Kahraman, Anadolu Ajansı’ndan Teoman Fehim, Türk Haber Ajansı’ndan Hami Sami Coşar ve Sermet İpekçioğlu ile Son Havadis Gazetesi’nden Eyüp Sabri Kapıdağ harekatı izlemek için Kıbrıs’a doğru yol alır. 16 Ağustos 1974 sabahı Mersin’e gelen on gazeteci, akşam Ragıp Gümüşpala şilebi ile yola çıkar. Girne’ye ayak basan gazeteciler sıcak çatışmanın yaşandığı bölgeye gitmek için içinde bir astsubayın ve bir üsteğmenin olduğu minibüse binerek yola çıkar. Yolculukta gelinen bir yol ayrımında gazetecilere esaretin kapıları açılacaktır. Üsteğmenin nöbetçi askerden aldığı yol tarifi gazetecilerin düşman siperlerine çıkar. Cemiyetimiz üyesi Hüdai Bayık ölümle burun buruna geldikleri anı şöyle anlatıyor: “Girne’ye çıktık ancak savaş adanın başka yerlerinde yaşanıyordu, biz de bu bölgelere gitmek istedik. Bir astsubay ve üsteğmenin minibüsünü çevirerek bindik, yolu şaşırdık ve esir düştük. Bizi casus olarak görüyorlardı haliyle ama biz gazeteciyiz… Öyle bir yola girdik ki… Birleşmiş Milletler ’in Barış Gücü’nü gördüm. O esnada Rum karargahına girmiştik ve durum daha da tehlikeli hale gelmişti. Mete o sırada ‘The Time Magazin’ dedi ve bizi yabancı gazeteci sandılar. Teslim olduk. Günaydın Gazetesi’nden Ergin Konuksever, Hürriyet Gazetesi’nden Cengiz Kapkın’ın esir düştüğünü Anka Ajans’tan Adem Yavuz’un ise vurularak öldüğünü öğrenmiştik. İki kez sorgulandık, daha sonra Limasol Hapishanesi’ne götürüldük ve hücrelere alındık. Tutulduğum hücrenin arkasındaki pencereden 50’ye aşkın Kıbrıs Türkü vardı. Ertürk, esir Türklerin isimlerinin yer aldığı listeyi aldı. Altı günlük hücre hapsinin ardından Barış Gücü vasıtasıyla takas mahalline götürüldük. Sonunda serbest bırakıldık. Ertürk, henüz Kıbrıs’tayken esirlerin isimlerini rahmetli Rauf Denktaş’a götürdü ve biz otelde iken radyo bu isimleri teker teker okudu. Ertürk’ün bu hizmeti unutulamazdı. 50’ye aşkın Kıbrıs Türkünü ölümden kurtarmış olduk. Ankara’ya döner dönmez eve uğramadan gazeteye gelerek, Kıbrıs esaret notlarımın diğer gün yayınlanacağını bildirdim. Oturup yazılarımı yazdım ve Yılın Altın Kalem Ödülü’nü aldım. Rahmetli Cemiyet Başkanımız Beyhan Cenkçi de yazılarımı kitap haline getirmemi istemişti, 1975 yılında ‘Dokuz Numaralı Hücre’ ile bu arzusunu da yerine getirmiş oldum.” Bayık, “Gazeteciler haber işiyle uğraşan, haber şinas insanlardır” “Gazetecilik demek her gün bir insan tanımak demektir” diyen Bayık 60 yıllık meslek yaşamını ise şöyle anlattı: “Gazeteciler kendi kültür ve bilgi hazinesine güvenerek her şeyi bildiklerini zannederler. Fakat hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. Mesleğe hakim olan yetişmiş gazeteciler bilhassa muhabirler haberin kokusuna sezgi yoluyla ulaşırlar. Sezgi akli bir şey değildir. Bu koku sıradan bir koku da değildir, bu koku tecrübeyle sabittir… Tecrübe ise gazeteciliğin en önemli taşlarından biridir. Bilhassa vatan, millet, devletle ilgili hassas ve büyük haberlerin yapısı, ulaştırılması tebliğ sanatının özünü teşkil eder. Tebliğ kelimesi haber anlamını da taşımaktadır. Tebliğ sanatı; anlama, kavrama, taşıma, ulaştırma, götürme, bitiştirme, eriştirme görevlerini de taşır. Gazeteciler tebliğ sanatına dayanan haberleri yazı işlerine getirirler. Yetkililer haberlerin sentezini yaparak, baskıya gönderir. Gazeteler de olayları tebliğ etmiş olur. Esas tebliğ gazetecinin tebliğidir. Tabi yalan haberler de gazetecinin itibarını zedeler. İyi yetişmiş gazeteciler haberi kokusundan aldığı gibi yalan haberleri de sezgi gücüyle kavrar ve süzgecinden geçirir. Bu bir kabiliyettir. Sezgi gücü istihbaratın da yoldaşıdır. Bu yetenek tebliğ sanatının da anahtarıdır. Hiç şüphesiz gazeteciler, haber işiyle uğraşan, haber şinas (habere vakıf) insanlardır.” [caption id="attachment_149294" align="alignleft" width="396"] 3.Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Ankaraya gelişi[/caption] “Hizmetler unutulmaz” Gazetecilik mesleğinin geleceği ve gelişimi için gazeteci cemiyetlerinin yaşatılması gerektiğini söyleyen Bayık, 1969 yılında üye olduğu Gazeteciler Cemiyeti’nin önemine ilişkin ise şunları anlattı: “Gazeteci cemiyetlerini yaşatmak ve geliştirmek en ulvi görevlerimizdendir. Biz gazeteciler, Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin meslektaşlarına yaptığı hizmetleri unutamayız. Akıl ve fikir topluluğu olan cemiyetimiz, meslektaşlarımızın gelişmesi için çalışmaktadır. Merhum Başkanımız Beyhan Cenkçi döneminde cemiyete üye olmuştum. Yarım asır oldu... Cemiyetin en büyük önemi üyelerine faydalı olması, üyelerini bir araya getirmesi, toplantılara davet etmesi ve genç muhabirlere yol göstermesidir. Gazeteciler Cemiyeti kuruluşundan bu yana basın ve ifade özgürlüğünü savunmuştur. Cemiyetin en önemli faaliyetlerinden birisi de Antalya’nın Kaş ilçesine yaptığı hizmetlerdir. Kaş ve yarım adaya elektrik, su, yol götüren modern hale kavuşmasını sağlayan Cemiyetimizdir. Yine Cemiyetimiz Kaş’ın orta yerine büyük bir Atatürk heykeli diktirdi. Kaş’ın Kaş olmasında merhum Beyhan Cenkçi, şimdiki Cemiyet Başkanımız Nazmi Bilgin, Başkan Vekilimiz Savaş Kıratlı ve Ergin Ünal’ın büyük bir emeği oldu. Kaş bu girişimler sayesinde Türkiye’nin ve dünyanın turist çeken yeri haline geldi. Cemiyetimizle birlikte Kaş’ta bu çalışmaları yürütürken merhum Cenkçi buranın tarihini yazmamı istedi. Köy köy gezerek, Kaşın altını üstüne getirdim. Nihayet 1982 yılında Kaş Tarihi kitabını yazdım. Ayrıca 1973’te Kaddafi, 1976’da Erbakan Kaddafi kitaplarını da yazmıştım.” [caption id="attachment_149300" align="alignleft" width="400"] 8'inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Başbakanlığa gelişi[/caption] [caption id="attachment_149301" align="alignleft" width="500"] Başbakan Necmettin Erbakan ve
dönemin bakanları[/caption] [caption id="attachment_149303" align="alignleft" width="400"] Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in göreve geldiği il hafta ve hariciye vekili İhsan Sabri Çağlayangil[/caption] [caption id="attachment_149305" align="alignleft" width="400"] MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş
ve gazeteciler[/caption] [caption id="attachment_149306" align="alignleft" width="400"] Güven Partisi kurucusu ve Başbakan
Yardımcısı Turhan Feyzioğlu[/caption] [caption id="attachment_149307" align="alignleft" width="400"] Başbakan Nihat Erim ve gazeteciler[/caption]