Türkiye’deki ikinci sergisiyle hayvanların iç dünyasına inerek sanat izleyicilerinden büyük beğeni toplayan Litvanyalı sanatçı Inga Simonyte Deniz ile tabloları ve Türkiye’deki sanat yaşamı hakkında konuştuk. Simonyte Deniz, Türkiye’nin geniş yelpazeli sanat kültürü ile çağdaş sanat anlayışına sahip olduğunu söyledi
NAZ AKMAN- Litvanyalı sanatçı Inga Simonyte Deniz, başrollerinde hayvanların olduğu öyküleri resmettiği “Sessiz Dünyalarında” isimli resim sergisini geçtiğimiz günlerde Medya Sanat Galerisi’nde sanat severlerle buluşturmuştu. Hayvanları mizahi bir anlayışla ele aldığı suluboya tablolarıyla izleyiciler tarafından beğeni toplayan Simonyte Deniz ile özgün çalışmaları ve sanat yaşamı hakkında konuştuk. Simonyte Deniz, “Onlar aracılığıyla iletilebilecek çok mesaj var” Sanat yaşamında kadın portrelerine önem verdiğini ifade eden Simonyte Deniz, son yıllarda doku ve sembol olarak özellikle hayvan figürlerinin kendisini büyülediğini dile getirerek, “Eskiden, kadın portrelerine daha çok önem veriyordum, ama çok fazla geometri ve grafik vardı. Onları daha yumuşak nesnelerle (çiçekler, kuşlar) birleştirirdim. Sonra, hayvanları çizmeye başladığımda, onların özellikleri, dokuları ve sembolleri beni büyüledi. Artık sanatımda insan kalmamış, hayvanlarım kişileştirilmiş ve konuşuyor gibi sanki önceki konuların devamıydı bu sadece hayvansaldı. Hayvanları seçtim belki de onlar beni seçti. Çünkü onlar aracılığıyla iletilebilecek çok mesaj var- renklerde, dokularda, detaylarda. Ayrıca, yorumlama için birçok fırsat bulabilirsiniz. Her birinin bir hikayeye ilham veren benzersiz bir ruhu var. Örneğin gergedan, dünyanın kuraklık çeken bölgelerini anlatabilecek, tarif edilemez güzellikte bir cilde sahiptir. Burun deliklerinin önemi ve güzelliği, ametisti insan için çok değerli kılmaktadır. Sfenks Kedileri, herkesin sevemeyeceği ama asil, özgür ve eşsiz hayvanlardır. Onları çizmek benim için çok ilginç geliyor- deri kıvrımları ve vücut şekilleri son derece zarif. Önemli olan- doğru kullanılıp kullanılmadığı ve bu şekilde tasvir edilmesinin herhangi bir mesaj taşıyıp taşımadığıdır” dedi. “Litvanyalılar sanatıma oldukça ilgi gösterdi” Mimarlık mesleğini yaparken resme ilgi duyduğunu Litvanya’dan sonra Türkiye’de ikinci sergisini açarak kısa süre içinde sanat izleyicileri tarafından eserleri beğeni ile takip edilen sanatçı haline gelen Simonyte Deniz, “Sessiz dünyalarında” resim sergisinden aldığı dönüşleri değerlendirdi. Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi’ndeki sergisine de değinen Simonyte Deniz, “Mimarım, henüz genç bir ressamım. Beş yıl önce hobi olarak resim yapmaya başladım, amacım bunu insanlara sergilemek, göstermek değildi. Çalışmalarımı sosyal medyada paylaşıyordum. Çalışmalarım fark edildi ve 2019’da Litvanya’da bir sergi açmaya davet edildim. Böylece ilk kişisel sergimi memleketim olan Kaunas şehrinde yaptım. Litvanyalılar sanatıma oldukça ilgi gösterdi. Bu beni Türkiye’de de bir sergi açma konusunda yüreklendirdi. Pandemi öncesinde Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi’nde sergimi açtım ancak salgın nedeniyle kısa sürede çalışmalarımı gösterebildim. Son kişisel sergim Medya Galerisi’nde açıldı. Sanatseverlerden çok güzel geri dönüşler aldım. Eserlerimde her insanın farklı bir şey görmesi ilginç. Oldukça sıra dışı olan çalışmalarım ile insanları şaşırtmayı başardım gibi. Sanat severlerin nasıl hissettiğini bilmeyebilirim ama eminim ki her biri benim resimlerimde kendilerini keşfedebilir” diyerek, sanatçıların eleştirilmesinin sanat yaşamlarında kendilerini geliştirmeleri açısından katkı sağlayabileceğini ifade etti. Simonyte Deniz, “Elbette her sanatçının eserlerinin sergilenmesi, görülmesi ve takdir edilmesi çok önemlidir. Ancak madalyonun başka bir yüzü daha var, olası eleştiri. Bu konuda okuduğum en iyi tavsiye şudur; ‘Sanatınızın eleştirisi olumsuz ise hayal kırıklığına uğramamalısınız. Bu süreci durdurmamalı. Eleştiri, sanatsal evriminize katkı sağlayabilir ancak asla kitleleri kasten memnun etmeye çalışmamalısınız.’ Bu düşünceler bana eşlik ediyor, özellikle de beğendiğim eser yeterince takdir edilmediğinde” diye konuştu. Resim yaparak kendini güçlü hissettiğini söyleyen Simonyte Deniz, “Çizmek her zaman hoşuma gitmiştir. Çizmezsem de başkalarının yapmasını izlemekten zevk alırım. Bir şey çizerken kendimi güçlü hissediyorum. Bu bir enerji kaynağı. Resim yapmak benim için kendim olabildiğim bir hal. Gerçek hayattan hayal dünyama dalabilmek. Bir gerçeklikten diğerine. Farklı kanunların ve yerçekiminin egemen olduğu kendi dünyamı yaratıyorum, benim dünyamda her şey olabilir. Zihnimi, bildiğimiz kurallardan özgür bırakıyorum. Her şeyden uzaklaşmak için çok iyi bir sebep. Bu benim için dinlenme ve meditasyon” dedi. “Küreselleşme tüm ülkeleri yakınlaştırıyor, kültürleri birleştiriyor” Litvanya ve Türkiye arasındaki sanatsal benzerlikleri ve farklılıkları anlatan Simonyte Deniz, Türkiye’nin geniş yelpazeli sanat kültürü ile çağdaş sanat anlayışına sahip olduğunu söyledi. Simonyte Deniz, “Türkiye, modern Batı yaşamında kaybettiklerimizi hoş bir şekilde anımsatan, şok edici karşıtlıklarla dolu. O kadar eşsiz ki Batıdan Doğuya seyahat ederken sadece mevsimleri değiştirmezsiniz, aynı anda zamanda yolculuk da yapabilirsiniz. Yolculuk yaparken essiz sanatsal ve kültürel değişimi görebilirsiniz. Çeşitli renkler ve temalar, gelişmiş hat ve baskın dini semboller, Türk sanatının büyük bir parçası. Ayrıca çağdaş sanat da yaygındır. Metropollerin modernliği ve hayatın hızlı temposu ile birlikte, sanki bir ışık yılı hızıyla çağdaş sanata geçiş var. Böylesine çok kültürlü bir geçmiş, Türk sanatını özel kılıyor. Litvanya tarihsel olarak farklı milletlerden ve kültürlerden insanlar tarafından yurt edinilmiş olmasına rağmen, yine de oldukça benzer bir kültürel geçmişe sahiptir. Litvanya, Kuzey komşularıyla karşılaştırıldığında, nispeten tek etnilidir ve siyasi olarak güçlü ulusal kimliği teşvik etmesi bakımından komşularından farklıdır. Türkiye, birçok farklı kültürün etkisiyle oluşan geniş yelpazeli bir sanat kültürüne sahipken, Litvanya kısmen daha benzer kültürlerin etkisinde kaldığı için sanat yelpazesi Türkiye’ye göre daha dardır. Aslında şu döneminde küreselleşme tüm ülkeleri yakınlaştırıyor, kültürleri birleştiriyor” sözlerine yer verdi. “Alışılmadık ifade biçimleri olan sanatçılarla tanışmak beni çok şaşırttı” Son olarak Türkiye’de etkilendiği sanatçıları açıklayan Simonyte Deniz, “Resim yapmaya başladığımda buradaki sanatçılara da ilgi duymaya başladım. İlk başta Türkiye’de sanatın Arap kaligrafisi veya kitsch resimleriyle sınırlı olduğunu düşünüyordum. Fakat alışılmadık ifade biçimleri olan sanatçılarla tanışmak beni çok şaşırttı. İşte çalışmalarımı etkileyen bazı harika insanlar ve sanatçılar. Örneğin Yonca Karakaş, inanılmaz bir fotografçı. Onun sanatının tazeliğini ve yumuşaklığını çok iyi hissedebiliyorum. Fantastik gerçekçi suluboyalar yapan Rukiye Garip, onu izleyerek suluboyanın sırlarını öğrenmeye çalışıyorum. Sidar Baki, kendine özgü mimari mekanları tasvir ediyor. Rugül Serbest ve onun grafik çalışmaları ve temaları tamamen bambaşka bir dünyaya götürüyor. Böyle insanlar bana çok ilham veriyor. Tabi ki başka Türk sanatçıları da beğeniyorum, onları takip etmeye çalışıyorum ve onların büyük bir hayranıyım” dedi.
Editör: Ahmet Ertüm