İlkokulda öğretmenler, okuma yazmayı öğrenen öğrencilere söylenişleri birbirine benzeyen kelimeleri yazdırırlar. Aslında bu eğitim, Dilbilgisi konusuna giriş niteliğindedir. Böylece öğrenci, anlamı tek harfle birbirinden ayrılan sözleri öğrenme becerisine kavuşur. Söz, göz, çöz, köz, saz, süz, sök, sön gibi ad veya kök durumundaki kelimeler bir arada anlamlarıyla öğretilir.
Her dilde olduğu gibi Türkçe sözlüklerde de söylenişleri birbirine benzeyen çok sayıda kelime bulunur. Yalnızca seslerin incelik-kalınlık veya uzunluk-kısalık özelliğinden kaynaklanan farklarla ayrılan kelimeler olduğu gibi, tek harf farkıyla birbirinden ayrılan sözcükler de vardır. Kolay, kalay; görülmek, görünmek; öncel, öncül; yayın, yayım; yetke, yetki; öğrenim, öğretim gibi tamamen Türkçe olan sözlerin yanı sıra; zımpara, zampara; kampanya, kumpanya; mahzur, mahsur; mütehassıs, mütehassis; nüfus, nüfuz gibi pek çok kelime sözlüklerimizde yer almaktadır.
Başka dillerden söz varlığımızda yer etmiş olan selâm kelimesine söyleniş bakımından en çok benzeyeni kelâmdır. Bir cümlede selâm ve kelâm bir arada bulunuyorsa, genellikle tatlı bir sohbet konu edilmektedir.
Muzaffer Sarısözen’in derlediği ve Türk Halk Müziği’nin klasik eserleri arasına giren, “Dinle Sana bir nasihat edeyim” adlı türküde,
“Meclis’te arif ol kelâmı dinle
El iki söylerse sen birin söyle” diyen Karacaoğlan, kelâm kelimesini bu beyitle anlatıvermiş ve böylece Türkçe Sözlüğümüzde kelâm kelimesinin de tanıklık sözü olmuş.
Kelâm, Arapça kökenli bir sözdür ama şiirlerimize de giren, sözlüklerimizde yer alan ve kullanım sıklığı fazla olan bir kelimedir. İnternet ortamında kelâm ile ilgili 14 milyon dosya vardır. Bu dosyalarda, kelâm ile yapılmış 20 kadar tamlama da bulunur. Kelâm etmek, kelâm sahibi, Edebikelâm, dünya kelâmı gibi dört örneği sayabiliriz.
Konuşma ve söz söyleme, sözü anlama demek olan kelâm, dilimizde yalnızca söz değil, aynı zamanda cümle veya konuşmanın tamamı ve hatta metin anlamına da gelir. Âşık Paşa’nın Milli Kütüphanede kayıtlı 158 beyitlik mesnevisinin adı, Kelam-ı Âşık Paşa’dır. Beyit, deyiş, güfte, ibare, ifade, kelime, laf, vecize ve emsal anlamlarında da yalın halde veya tamlamalarda kullanılmıştır. Tabii ki kelâmın en önemli kullanım yeri, Allah kelâmı yani Kur’an-ı Kerim’dir ki Kelâm-ı Kadim olarak anılır.
Dil felsefesi açısından kelâm, söz’den ayrı bir şeydir. Beyit, güfte veya vecize anlamında, kelâm ile söz arasında anlam katmanları bulunur. Birçok söz, hemen anlaşılır, sizi düşünceye sevk etmez. Örneğin: “Açım, bana ekmek ver” dediğimde birisi ekmek verebilir… Bu, içinde sanat olmayan, anlam derinliği de bulunmayan bir sözdür. İlkokulda ezberlediğiniz bir şiiri 30 yıl sonra değiştirmeden okursunuz da ezberlediğiniz bir paragrafı, ona yeni cümleler ekleyerek veya cümleleri zamana göre değiştirerek söyleyebilirsiniz. “Öğretmen, atı ilk eğitenler Türklerdir” demişti de diyebilirsiniz, “öğretmen, atı ilk eğitenlerin Türkler olduğunu söylemişti” de diyebilirsiniz. Ancak “öğretmen, at binenin kılıç kuşananın dedi” cümlesini değiştirmeden söylersiniz. İşte söz ile kelâm arasındaki fark budur. Diyebiliriz ki kelâm, derinliği olan sözdür. “Güneş doğsun artık” demek bir sözdür ama “Gönlüme gir doğ güneşim” derseniz karşınızdakini düşündürten bir kelâm etmiş olursunuz…
Şairlerimiz kafiye yapmak için yeri gelince kelâmı kullanırlar. Şair, Selimiye’yi methede ede bitirememiş, kelimeler yetersiz kalınca şiirin sonunu şöyle bağlamış:
“Selimiye Selimiye biricik sevdam
Senin için söylenecek son kelâm
Kıyamette dahi yıkmasın Mevla’m…”
Son 200 yılda, ‘kelâm’ın yerine ‘söz’ kelimesinin kullanımı yaygınlaştı ama güzel konuşan bir insanın, yeri geldiğinde kelâm ile yapılmış tamlamaları da bilmesi gerekir. Bunlardan biri olan hâsılıkelâm, sözün kısası veya kısaca anlamına gelir. Burada L seslerine dikkat çekmek istiyorum. Hasılıkelâm derken iki tane L sesi kullanıyoruz. HâsıLı ile kelâm kelimelerine dikkat edelim: Ha-sı-Lı ke-lâm. Bu tamlamadaki L seslerinden ilki (hasılı) kalın, ikincisi (kelâm) ince L sesine sahiptir. Türkçedeki kalın ve ince seslerin bir arada oluşuna örnek göstereceğimiz hasılıkelâm sözü, iki ayrı L sesini barındırmaktadır. Bu sözün tamlananı olan kelâm kelimesindeki L sesi, ince L sesine örnektir. Selâm gibi kelâm kelimesindeki L sesi, dil ucunun damağın ön kısmına doğru gitmesi sonucunda çıkar ve fonetikte ince L olarak adlandırılır.
Kelâm ile yapılan bir başka tamlama, kelâm-ı fasih’tir. Kelâm-ı fasîh, güzel ve düzgün söz söyleme demektir.
Edebiyatımızın sözlü ve yazılı kaynaklarında farklı biçimlerde ve fesahatle birlikte kullanılan kelâm-ı fasih, şiir dilinde de yerini almış ve çok sayıda ifade özelliği kazanmıştır. Nâli Mehmed Efendi, Tuhfetü’l­emsâl adlı eserinde, manevi gücün güzel konuşmaya olan üstünlüğünü şöyle anlatıyor.
“Hüccet-i dîn olsa kelâm-ı fasîh
İtmez idi mürdeyi ihyâ Mesîh”
Yani, “Fasih kelâm dine delil olsaydı, Hz. Mesih ölüleri diriltmezdi” diyor… Ama bizim manevi bir gücümüz olmadığına göre, maddi gücümüzü kullanarak doğru iletişim kurmaya ve güzel konuşmaya ihtiyacımız var. Bunun için de bazen kelâmı kibar’dan yararlanırız. Kelâm-ı kibar, özdeyiş ya da özlü söz demektir. Derler ki kelâm-ı kibar, kibarın kelâmıdır. Kelâm-ı Kibar denilince akla ilk gelenlerden biri, Mevlâna’dır. Ama Ömer Hayyam’ın, “Adalet, âlemin ruhudur” sözü de hoş bir kelâm-ı kibar’dır.
Kelâm ile meydana getirilmiş tamlamalardan biri de kelâmdan sonra gelen tamlananın anlamına göre yapılanlardır. Örneğin; Kelâm-ı Arabi, Arapça sözler; Kelâm-ı Farsi, Farsça sözler; Kelâm-ı mensur, düz metin anlatımı; kelâm-ı nefsi ise içten söyleme anlamlarına gelir.
Kelâm aynı zamanda bir bilim dalının adıdır. İslamın ana ilkelerini, hem ‘dini’ kaynaklara hem de ‘akılcı’ yöntemlere başvurarak inceleyen bir bilimdir. Kelâm konusuna, İncil’de çok daha ötelerde bir anlam yüklenmiştir. İncilin ilk ayeti şöyledir: “Kelâm başlangıçta var idi ve Allah nezdinde idi ve kelâm Tanrı idi…” Amerikalı şair Thomas Stearns Eliot, Kutlu Çarşamba adlı şiirinde kelâmı şöyle yüceltiyor:
“Eğer duyulmadık, söylenmedik
Kelâm söylenmemişse, duyulmamışsa;
Söylenmedik kelâmdır hâlâ, o Kelâm duyulmadıktır,
Kelâmsız o Kelâm, âlem içredir
Ve âlem içindir o Kelâm;
Ve o ışık parladı karanlıkta
Ve Kelâm’a karşı o rahat durmaz âlem, dönüyordu hâlâ
O sessiz Kelâm’ın merkezi etrafında.”
Aslında kelâm da söz de akıllılar içindir. Zira nükte sözde, söz ise ârifte olur.
Kısaca söylemek gerekirse kelâm, söz anlamına gelir ama bir sözün kelâm olması için, söz sanatını da içinde barındırması gerekir.