Yıldız Yazıcıoğlu - Lefkoşa
KKTC’de Ekim ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi’yle adadaki çözüm tartışmasında liderliği üstlenmeyi hedefleyen Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, “Kıbrıs’la ilgili kritik başlıklarda hiçbir şekilde irademiz kayıtta değil. Bizim irademizi geçin, Türkiye garantör ülke, Türkiye de kayıtta değil” dedi.
Erhürman, aralarında 24 Saat Gazetesi’nin de bulunduğu bir grup Türk basın mensubuna Cumhurbaşkanlığı adaylığı kapsamındaki hedefini ve Türkiye Cumhuriyeti’yle nasıl ilişkiler kurmayı öngördüğünü açıkladı. Erhürman'ın yanı sıra CTP Dış İlişkiler Sekreteri ve Girne Milletvekili Fikri Toros ile Lefkoşa Milletvekili Ürün Solyalı da gazetecilerle sohbette görüşlerini aktardı.
Uluslararası ilişkilerde enerji, güvenlik, deniz yetki alanları, hidrokarbonlar ve ticaret yolları şeklinde beş ana başlık üzerinden gerilimler veya uzlaşmalar ortaya çıktığını işaret eden Erhürman, “iki devletli çözüm” modeli denildiğinde hem Kıbrıs Türkü hem de Türkiye açısından Kıbrıs Adası’nın ve deniz yetki alanı tümünde hak iddia edilemeyeceğini vurguladı. O zaman tamamiyle bölünmüş bir Kıbrıs Adası’nın katı şekilde uluslararası kabulü durumu ortaya çıkabileceğini ve bunun Kıbrıs’ın tümünde garantör ülke statüsüne sahip Türkiye’nin ulusal çıkarlarına uygun olmadığını kaydeden Erhürman, “Şu anda da bizim açımızdan beş temel konuda hiçbir şekilde irademiz kayıtta değil. Bizim irademizi geçin, Türkiye garantör ülke, Türkiye de kayıtta değil” anımsatması yaptı.
Erhürman Kıbrıs Adası’nda “federasyon” çözümünü nasıl tanımlıyor?
Kıbrıs çözümüne yönelik iki devletli çözüm anlayışı yerine “esnek federasyon” modelini desteklediğini belirten Erhürman, özetle çözüm modelini şöyle aktardı:
“Federasyon bizim açımızdan Kıbrıs sorunu çözülecekse bunun nasıl olacağını gösteren formülasyon, bir bilgi. Neyin bilgisidir? Biz çözüm istiyoruz ve çözümün, eğer çözüm olacaksa bu ülkede bunun iki toplumlu, iki bölgeli siyasi eşitliğe dayalı federasyon çerçevesinde olacağını da biliyoruz. Olmayacaksa olmaz. Ama olacaksa böyle olacağını biliyoruz. Nereden biliyoruz? Kıbrıs’ın müzakereler tarihinden biliyoruz. ma iki toplumlu iki bölgeli siyasi eşitliğe dayalı federasyon bir ezber cümledir. Bunun altını nasıl dolduracaksınız diye sorduğunuzda Annan Planı en yakın ve en içeriği doldurulmuş örnektir. Orada bu şöyle tanımlanır: İki tane kurucu devlet vardır ve bu iki kurucu devlet eşittirler. Eşit iki kurucu devlettirler. Anayasa, federal devlete yani merkezi yapıya bırakılacak olan yetkileri sayar. Diğer tüm yetkileri, kurucu devletlerdedir ve kurucu devletler bu yetkilerini egemence kullanırlar. Fderal devlet, kurucu devlet yetkilerininkullanımına müdahale edemez. Bu daha çok konfederasyona benziyor diyebilirsiniz. Ama bana sorarsanız, gevşek federasyon diye tanımladığım bir yapıdır.”
CTP Rum tarafıyla nasıl bir müzakere süreci öngörüyor: Siyasi eşitlik şart olur
Öncelikle neden “iki devletli çözüm” modelindeki sıkıntılı gördüğünü açıklayan Tufan Erhürman, “Yani iki devletliliği savunabilirsiniz. Hiçbir beis yoktur. Bu siyasi bir tavırdır ama iki devletli çözüm dediğiniz zaman ifade ettiğiniz şudur. Birleşmiş Milletler (BM) tarafları çağıracak masaya ve iki devletliliği görüşecek ve Hristodulidis, ‘Ben KKTC'yi tanıdım’ diyecek iki devletli çözüm olabilmesi için. BM'nin beş daimi üyesi 541 ve 550 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarını kaldıraca ki beş daimi üyenin kaldırması demek beşi de oy birliğiyle kaldıracak. Bunların da kim oldukları malum ve bu konuda oy birliği sağlamaları bu dönemde zaten mümkün değil, yetmeyecek” diye konuştu.
CTP Lideri Erhürman, “Bu ortak karar almamız gereken konularda ortak karar alacağımız merkezi bir mekanizma olacak. En az bir Kıbrıslı Türk'ün oyu olmadıkça o Merkezi Yapıda hiçbir kararın verilemeyeceği Güvenlik Konseyi kararlarında da yazıyor. Dolayısıyla biz CTP olarak şunu söylüyoruz: Bir daha çözüm için kapsamlı müzakere masasına resmi olarak oturacaksak, oturmadan önce karşımızdaki muhatap bize diyecek ki ‘Kardeşim, ben siyasi eşitliği kabul ettim, Dönüşümlü başkanlığı da kabul ettim. En az bir Kıbrıslı Türk'ün olumlu oyu olmadıkça herhangi bir kararını alamayacağı ilkesini de kabul ettim. Bunlarda pazarlık konusu yapmıyorum. Karşılığında da senden bir şey istemiyorum’ çünkü Güvenlik Konseyi kararlarında bu yazıyor” dedi.
Kıbrıs’ta AB üyesi olan Rum tarafı çözümü kabul edecek?: Ada hep diken üstünde
Güney’in Kıbrıs Cumhuriyeti adın altında Avrupa Birliği (AB) üyeliği bakımından “Rum kesiminde yaşayan bir Rum neden çözüm olmasını kabul edecektir” yönündeki soru üzerine Erhürman, Rumlar açısından hem “ateşkes koşullarında yaşam” hem de enerji boyutunda sıkışmışlıkları şöyle işaret etti:
“Bir kere bakın hidrokarbon çıkalı, yani bulunalı sondajlarımız başlamasını söylemiyorum, çok uzun bir zaman geçti. Ama hidrokarbonla ilgili şu ana kadar Kıbrıs Rum Devleti'nin kasasına bir kuruş düşmedi, bu bir. İki burada elektrik çok büyük sorun. Rumlar için de bizim için de. Ve Interconnecte'e bağlantı yaşamsal aslında. Yani bunu yapmadığınız müddetçe işte sanayidir, turizmdir, bilmem nedir arzu ettiğiniz bir yere gidemiyorsunuz. İsrail, Kıbrıs, Yunanistan üçgeninde denizin altından geçecek bir Interconnect’e bağlantı konusu yıllardır gündemdir. AB, parasını hazırlamıştır. Hidrokarbon var, para kazanamıyorsun; Interconnect'te yapma projen var, gerçekleştiremiyorsun. Üçüncüsü Kıbrıs-Rum tarafında şu anda ben yaşayan biri olsam mesela 30 yıl sonra bu ada nasıl bir ada olur diye düşünsem; bu ada sürekli diken üstünde. Sürekli gergin bir ada olacak. Neden? Demin söylediğim sebeplerle ABD, İsrail, Fransa bilmem ne orada, bu tarafta da Türkiye, sürekli yeşil hattın üstünde sürtüşmenin yaşandığı bir ada. Ben bir Kıbrıslı Rum olsam, bu işin sürdürülebilir olmadığını, BM'nin de zaten bunu sürdürülebilir olmadığını söylediğini düşünürüm. Hristodulidis'in yerine koyduğumda ben çok zor görüyorum bir Kıbrıslı Rum liderin bunca yıl bir devleti tek başına Kıbrıslı Rumlar yönettikten sonra hadi biz bunu Kıbrıslı Türklerle paylaşalım düşüncesine ulaşıp da halkını buna ikna etmesini çok zor görüyorum.”
İmamoğlu’nun KKTC’deki üniversiteden geçişi gerekçeli diploma iptali: Hukuki değil
Erhürman, ayrıca CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun Girne Amerikan Üniversitesi’nden geçişi nedeniyle İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezuniyet diploması hakkında iptal süreci yürütülmesini idari hukuku alanında uzman olarak yanlış bulduğunu açıkladı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun ve lisansüstü eğitiminde idari hukuku alanında uzmanlaşmış siyasetçi Erhürman, “Ekrem İmamoğlu olayının patlaması ve Türkiye'de bunun Kuzey Kıbrıs'taki üniversite üzerinden konuşulması elbette hiç arzu etmediğimiz bir şey. Buradaki eğitim sistemi itibari açısından mutlu eden bir şey değil. İdari hukuku bakımından diploma iptali değil geri alma işlemi söz konusu. Geri alma işlemi, evrakta sahtecilik, dolandırıcılık gibi bir şey yoksa 60 gün içerisinde yapılır, 35 sene sonra değil. Dolayısıyla bana göre işlem hukuka uygun değildir. Hukukçu olarak yorumum bu. Zaten de dava açıldı. O davanın sonucunda da göreceğiz” ifadesini kullandı.
Ankara’nın AOÇ arazisindeki “Külliye sorunu” artık Kıbrıs versiyonuyla gündemde
Türkiye siyasetinde Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisi üzerinde olması nedeniyle Ankara’da itirazlara yol açan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olarak adlandırılan Saray yapılanması kaynaklı tartışma, benzer bir yapılanma kaynaklı ancak farklı gerekçelerle Kıbrıs’ta yaşanıyor.
Ada siyasetinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla geçtiğimiz hafta törenle açılan ve inşaat süreci de bizzat Erdoğan’ın talimatıyla yürütülen “KKTC Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi” gündemde. İlk aşamada Ankara’daki gibi “külliye” olarak adlandırılmasına karşın adadaki sert muhalefet tepkisi üzerine “yerleşke” denilen yeni Cumhurbaşkanlığı Binası, hemen yanındaki yeni Kıbrıs Meclisi binası ve devasa camii kompleksi, KKTC siyasetinde tartışma nedeni. KKTC’de İngiliz koloni dönemine ait tarihi Cumhurbaşkanlığı mekanı yerine Ersin Tatar’ın, Erdoğan’ın isteği üzerine yeni bina sürecini desteklemesi eleştiriliyor. Lefkoşa’nın sınır bölgesindeki yeni yerleşke için Türk toplumu tapulu değil Rum mülkiyeti ihtimali olan bir arazi seçildiği iddiası da dillendiriliyor.
Türkiye’de ana muhalefet partisi CHP’nin halka üniversite kampüsüne dönüştürme sözü verdiği AOÇ arazisindeki Cumhurbaşkanlığı tartışması itibariyle KKTC’deki muhalefetçe olası seçim zaferinde yerleşke meselesine nasıl yaklaşılacağı merak konusu.
Bu bağlamda CTP Lideri Erhürman, 19 Ekim Pazar günü gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde seçilirse ne olacağına ilişkin “Cumhurbaşkanlığı’nın Kıbrıs Türk halkının evi olduğunu ve öyle kullanılması gerektiğini, dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı’nın özellikle gençlere, kadınlara, sanatçılara, bilim insanlarına açılacağını söyledim. Şu anda bu Külliye’yi nasıl kullanırız diye konuşmuş değiliz kendi aramızda. Ama o bina, tamamen Cumhurbaşkanlığı Binası olarak kullanılmak için fazla büyük görünüyor. Dolayısıyla bizim kafamızda içerisinde etkinlikler yapılarak Kıbrıs Türk halkının evi olarak kullanılacak bir bina olacak orası” dedi.