Ülkemizde 7-11 yaşındaki erkek çocuklarının yüzde 16’sında, kızlarda ise yüzde 11 oranında altını ıslatma sorunu olduğu biliniyor. Özelllikle uykusunda veya gün içinde altını ıslatma problemi yaşayan çocukların aileleri de zor bir süreç yaşıyor. Yaşam kalitesini oldukça etkileyen bu durum, çocuklarda özgüven kaybına sebep oluyor. Bilinçaltı Uzmanı Lily Lale Yılmaz, çocukluk yaşlarında sıkça görülen altını ıslatma problemi ile ilgili 24 Saat gazetesine konuştu
SULTAN YAVUZ/ANKARA 15 yaşın altında idrar kaçırma problemi, günümüzde her 100 çocuktan 15’inde görülüyor. Ülkemizde ise 7-11 yaşındaki erkek çocuklarının yüzde 16’sında, kızlarda ise yüzde 11 oranında altını ıslatma sorunu yaşanıyor. Erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla daha sık rastlanan bu problem, hem çocuklarda özgüven kaybına yol açıyor hem de aileleri zor bir duruma sokuyor. Altını ıslatma problemi yaşayan çocukların yüzde 92’si ilaçsız tedavi edilebiliyor. İdrar kaçırma probleminin altında genelde psikolojik sorunların olduğuna dikkat çeken Bilinçaltı Uzmanı Lily Lale Yılmaz, idrar kaçırma problemi ve tedavi yöntemlerinde ailelerin sabırlı olması gerektiğini vurguluyor. -Çocuklarda idrar kaçırma neden kaynaklanıyor? Lily Lale Yılmaz: Iki sebepten oluyor; birincisi fiziksel bedenden kaynaklı olarak, bazı çocukların idrar kesesi çok küçük, çok hızlı doluyor, uykusu da ağırsa uyanıp tuvalete gidemiyor ama yaşı ne kadar küçük olursa olsun, kalkıp işini halletmesi gerekiyor. İltahabi sebepler gibi fiziki nedenler de tıbbın alanı… Çocuk yedi yaşını geçmesine rağmen bu sorunu yaşıyorsa normal görmüyoruz. Ikinci olarak da, çocukların idrar kaçırma nedenleri duygularla alakalı. Bebeklikten yeni çıkmış çocuk, ailesi hayatı nasıl algılıyorsa, o da hayatı öyle algılıyor. Örneğin, ebeveynler ‘Hayat çok korkunç, çok zor” vs diyorsa, çocuk da öyle düşünür, ailesi, ‘Hayat çok güzel’ diyorsa, çocuk da dünyayı mutlu bir yer olarak algılıyor. Anne baba depresyondaysa, kendini de eğitmediyse, olan çocuğa oluyor. Genelde idrar kaçırma korkudan kaynaklanır, çocuğuna göre değişir ama korku ve öfke ilk sıradadır. Bizim bile korkunca tuvaletimiz gelir. Çocuğun pek çok korkusu olabilir. Mesela anne ve baba kavga ediyorsa, onların ayrılacağını ve kendisinin sokakta kalacağını düşünüyor olabilir, kardeşinin ondan daha fazla sevildiğini düşünmüş olabilir, babası annesini hırpalıyorsa, annesini koruyamadığı için öfke biriktirebilir. Olumsuz duygulardan her biri olabilir, mesela bir çocuk getirmişlerdi, kendisinden iki yaş büyük olan abisinin şaka amaçlı söylediklerinden o kadar etkilenmiş ki, bundan kurtulunca çişini de yapmaktan vazgeçti. “Erkek çocukların tuvalet eğitimi, kızlardan daha geçtir” -Neden erkek çocuklarda daha yaygın görülüyor? Yılmaz: Erkek çocukların tuvalet eğitimi de kızlardan geçtir. Kızlar için iki, erkekler için iki buçuk yaş idealdir. Bazen bir buçuk yaşından önce anneler tuvalet eğitimine başlıyor, ‘Yapmayın’ diyorum, çocuğa kötülük etmiş olurlar. Çok nadir çocuk ‘Anne ben bez istemiyorum’ der ve kendi rızasıyla bırakır ama hazır değilse, sakın başlamayın. -Aileler bu konuda ne yapmalılar? Yılmaz: Önce bilinçlenmeliler... Çocuğunu, kendilerini tanımalı, nasıl bir evlilikleri olduğunu, nasıl ebeveyn olduklarını düşünmeliler. Mesela görüyoruz, üniversite mezunu olsa dâhi pasif anneler var, çocukları da buna izin verdiği için anneyi suçlayabiliyor. Annesine babası tarafından yapılan kötü muamele, elbette çocuğu korkutur. ‘Eyvah, annem kendini koruyamıyor, beni nasıl koruyacak’ diye düşünür. Evde her şey güzelse ama çocuk yine de idrar kaçıyorsa, yedi yaşına kadar iyice gözlemlenmeli. Zaten çocuklarda hipnoz dört yaşında başlar. Altı yaşına kadar da bilinçli ebeveynler tarafından istenildiği gibi yetiştirebilir. -Tedavi ne kadar sürüyor? Yılmaz: Her konuda olduğu gibi burada da işin ehli, pediatrik hipnoz eğitimi almış kişilerin bulunması lazım. Söz konusu kişinin çalışmalarını gözlemlesinler, başarılı mı, gerçekten doğru hipnozcu mu anlasınlar. Bir ya da iki seansta sorun kökten çözülüyor. “Bizi kurtaracak olan bireysel sıçramalardır” -Bu tedavi yöntemine ulaşamayan ailelere ne tavsiye edersiniz? Yılmaz: Anne babalar her akşam çocuklarını yatırmaya götürsünler ve masal anlatsınlar. Bu masalda aslında o çocuk anlatılacak ama başka bir karakter yaratıp, farklı bir isim vermeliler. Sonra anlatılacak hikâyenin atmosferine çocuğu sokuktan sonra, söz konusu karakterin yatağı ıslattığı ama artık buna yapmamaya karar verip, idrar kaçırmadığı için ne kadar mutlu olduğu belirtilebilir. Tabii, özellikle roman okuyan ebeveynler bu konuda daha başarılılar… Ben, özellikle aşk romanı okumayı tavsiye ediyorum, çünkü o kadar robotlaştık ki bu tür kitap ve filmlerle bu duyguları aktive etmeliyiz. Bu türü küçük görme modasını yanlış buluyorum. Ben de aynı kurallarla büyüdüm, fizikçi olduğum için ‘Ne alakası var?’ dedim. Mesela hayâlperestlik bizde kötüdür ama en kıymetli insan modelidir, tüm icatlar onlardan çıkar ve biz de bir ton para harcayıp onların ürettiklerini alırız. Ellerinden alınmamış bir özgürlükleri var yani... Bizi kurtaracak olan bireysel sıçramalardır. Kendimizi kurtaracağız, sonra ailemizi, akrabalarımızı, onlar da kendi çevrelerini… Böylelikle çıkacağız bu dönemden. -Bir fizikçi gözüyle hipnoz konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yılmaz: Bu tür algı dayatmalarına ben de naruz kaldığım için, ilk etapta bunları duyunca sıcak yaklaşmamıştım. Duyduktan yedi yıl sonra hipnoz ve reikiye başladım. İnkâr etme sebebim fizikçi olmamdı, ülkemizde ne yazık ki böyle ama Amerika’da bu algı yok mesela, doktorların yüzde 15’i, hemşirelerin ise yüzde 50’si reikiyle ilgileniyor. Dediğim gibi daha önce ben de sizin gibi düşünüyordum ama araştırınca, her şeyin enerji olduğunu hatırlayınca işin rengi değişti. Zaten lisanstayken kuantum fiziği dersim de çok iyiydi, Einstein 1930’lu yıllarda bu algıyı yıktı ama bizim idrak edip günlük hayatımıza yansıtmamız çok yeni… Ben tabunlarımı yıktıktan sonra, fizikçi de olduğumdan faydasını gördüm, insanlar da saygı duyuyor. [caption id="attachment_205116" align="alignright" width="258"] Lily Lale Yılmaz[/caption] Lily Lale Yılmaz kimdir? Bilinçaltı Uzmanı Lily Lale Yilmaz, 1970 yılında Bursa’da doğdu. Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik bölümünden mezun olduktan sonra sekiz yıl fizik öğretmeni olarak çalıştı. Daha sonra öğretmenlikten istifa ederek Amerika’ya yerleşti. Lily ismini de burada alan Yılmaz, zambak anlamına gelen ismin, beraberinde şifacılığı da kendisine getirdiğini ifade ediyor. “Akışta kalınca hayat sizi amacınıza yönlendiriyor” diyen Yılmaz, babasının ölümünden sonra yaşadığı travmayı hipnoz yöntemiyle aşmış. Biliçaltı temizliğinden çok etkilenerek araştıran ve Amerika’daki hipnoz hocasından hipnoz ve reiki dersleri alan Yılmaz, daha sonra Türkiye’ye dönerek “Dokunuş” isimli kitabı yazıp, söz konusu değişim yöntemlerini anlatmış. Önce Ankara’da ofisi bulunan Yılmaz, bir buçuk yıldır da İstanbul’da hizmet veriyor.
Editör: TE Bilisim