Vedia Lokman, on yıl önce kızının ısrarıyla Altındağ Belediyesi Kadın Eğitim Kültür Merkezi’ndeki resim kursuna katılmış. 91 yaşında, geçtiğimiz Mart ayında ilk sergisini Yaşlılar Haftası etkinlikleri kapsamında Altındağ Belediyesi Ulucanlar Cezaevi Sanat Merkezi’nde açmış. Boş durmayı sevmeyen, pandemi dönemini verimli geçiren ve apartmanındaki çocuklar için örgü ören Lokman, şimdiki hayâlinin de memleketi Samsun’da bir resim sergisi açmak olduğunu söylüyor

SULTAN YAVUZ/ANKARA- Vedia Lokman, hayatta hiçbir şey için geç kalınmadığını sadece her insanın kendine özel bir vakti olduğunu hatırlatan, insanlara umut veren bir hikâyeye sahip… 80 yaşındayken kızı Tülay’ın ısrarıyla Altındağ Belediyesi Kadın Eğitim Kültür Merkezi’nde açılan resim kursuna başlayan Lokman, 91 yaşında ilk resim sergisini açtı. Yaşlılar Haftası etkinlikleri kapsamında Altındağ Belediyesi Ulucanlar Cezaevi Sanat Merkezi’nde açtığı sergi ise hem ondan daha genç olan insanlar hem de basın için ilgi çekici oldu. Pandemi nedeniyle, telefon aracılığıyla görüştüğümüz Vedia Lokman ve kızı Tülay, bu ilham verici hikâyeyi 24 Saat gazetesiyle paylaştılar. 1930 yılında Samsun Bafra’da doğan Vedia Lokman, çocukluktan beri meraklı ve eli boş durmayan biri olmuş. O yıllarda, çamaşır deterjanı yerine külün kullanılması Lokman’ın el becerisini de sınadığı bir malzeme olmuş aslında. Lokman, “Çocukken annemler kül suyunu sıcak suyla karıştırırlardı ve su durulduğu zaman çamaşırları onunla yıkarlardı. Çamaşırlar hem temiz hem de yumuşatıcı kullanılmış gibi yumuşacık olurdu. Annemler çamaşır yıkamayı bitirdikten sonra ben o kalan külü, bir teneke parçasının üstüne koyar, kereviz parçaları bulur ve bunları kararak, kendi harcımı yapardım, o kapağın üstüne de ev yapardım. Mesela gazete parçaları da benim için önemliydi, çünkü ayağımın kalıbını mukavva kâğıdına çıkarır, sonra da onu kesip gazeteden ayakkabı yapardım. Tabi, iki adımda yırtılırdı ama bu tür şeyler yapmayı çok severdim” diyor. İlkokulda resim yapmayı sevdiğini ancak babasının daha sonraki eğitimi için izin vermediğini belirten Lokman, el becerisinin iyi olduğunu ve okumamanın onu pasif kılmasına izin vermediğini anlatıyor. “Ben de okuyamayınca dikiş kursuna gittim ve 20 yıl dikiş diktim. Daha sonra tirikolar çıktı, makine aldım, 20 yıl da örgü yaptım, boş durmadım” diyor. Her işi becerdiğini ifade eden Lokman, aynı zamanda 34 yaşında görme yetisini kaybeden eşine de destek olmuş. Eşi görme engelli olunca, daha fazla faaliyette bulunan Lokman, “Çoluğumu, çocuğumu büyütmek için mücadele ettim” diye anlatıyor. “Beyaz saçlı olduğum için beni ‘Pamuğum, pamuğum’ diye seviyorlar…” Lokman, sergi açmasını sağlayan süreci de şu sözlerle ifade ediyor: “Kızımın yoğun ısrarıyla resim kursuna başladım. Altındağ Kadınlar Lokali bize yakın ve kızım, ‘Anne, dikiş, nakış, örgü kursları var, sen bunları biliyorsun. Seni de resim kursuna yazdırayım’ dedi. ‘Ben önce bu yaşta sonra yapamam, bana gülerler’ dedim. Kızım, ‘Yok, yok, sen yaparsın’ diyince, kabul ettim ve kursa başlayınca, baktım ki çok hoşuma gidiyor. Ben zaten manzara resimlerini çok severim ve televizyonda çıkan Bob Ross isimli ressamı izlemeye bayılırdım, o resim yaparken sanki ben yapıyormuşum gibi hissederdim. Resim yaptıkça sevdim ve şimdi bu hobimden ayrılamıyorum, gördüğüm her resmi yapmak istiyorum. 81 yaşında resim kursuna gittim, her sene ayrı bir hoca ders verdi ama ben iki yıl sonra, sadece yaptığım resimleri onlara göstermeye başladım. Hocalarım da resimlerimi beğenip, beni takdir ediyorlardı. Geçen yıl 91 yaşına girince, kursun da en yaşlısı olarak ilgi görünce ve benimle röportaj yapılmaya başlayınca hoşuma gitti. Beyaz saçlı olduğum için beni ‘Pamuğum, pamuğum’ diye seviyorlar… “ “Hayatı daha çok sevmeye başladım” Ağırlıklı olarak doğa ve hayvan resimleri yapan Lokman, kursa giderken haftada iki kere resim yaptığını ancak pandemi nedeniyle tuvalini ve boyalarını eve taşıdıktan sonra, her gün biraz resme vakit ayırdığını söylüyor. Resim yapmanın hayatını neşelendirdiğini ve sosyalleştirdiğini vurgulayan Lokman, “Hayatı daha çok sevmeye başladım” diyor. Belediyenin açtığı bilgisayar ve müzik kurslarına da gittiğini kaydeden Lokman, “Toplu konser bile yaptık. Öğrenmeye merakım çok, her şeyi öğrenmek istiyorum. Sabahları kalkınca bir program yaparım kendime ve buna göre uğraşlar bulurum. Yemek de yapıyorum, örgü örüyorum, bazen kitap bazen gazete okuyor, bulmaca çözüyorum” diye anlatıyor. Pandemi dönemini verimli geçirdiğini dile getiren Lokman, “Bir kaç günde bir dışarı çıkıp evin etrafında dolaşıyorum ama bir hafta sokağa çıkmasam bile sıkılmıyorum. Pandemi boyunca apartmandaki çocuklarımıza hırka ve kazak ördüm. Boş duramıyorum, televizyon izlerken bile elimde bir uğraş olmalı” diyerek, yaşıtlarına da şu tavsiyede bulunuyor: “Oturmasınlar, ben bir saat örgü için otursam, sonra kalkıp evde 300 adım yürüyorum. Üretken olsunlar, neden boş duruyorlar? İnsan yaşlı da olsa her şeyi becerebilir. Ben elimden geldiğince her şeyi yapmak istiyorum ve insanlara da yardım etmek...” Tülay Lokman, “Her zaman çözüm vardı, çözümsüzlük yoktu...” Lokman’ın kızı Tülay, böyle bir annenin kızı olmanın biraz zor olduğunu söyleyerek gülüyor. Annesinin akıllı telefonda bulmaca çözdüğünü, Pinterest’te bulduğu resimleri kendisine göndererek, kırtasiyeden çıktısını almasını istediğini belirtiyor. Lokman annesi ve babasına ilişkin şunları söylüyor: “Hiç oturamazsınız, mümkünatı yok, bizim kitabımızda yazmaz. Annem, benim önümde çok güzel bir örnek ve babam da öyleydi… Genç yaşta gözlerini kaybetmiş, ben dokuz aylıkmışım, beni hayâl meyal hatırlıyordu ama ben babamın gözü oldum. Babam yaşadığı sürece eve asla tamirci girmedi, ‘Ben yapamam’ demedi. Ben imkânsız diye bir şeyi yaşamadım, önümde her şeyi beceren bir baba ve anne vardı. Babam, ‘Gözüm görmüyorsa, ellerim var’ der ve kimsenin göremediği hataları elleriyle görürdü. Becerememek bizim ailenin kitabında yok, her şeyi beceremesek bile babamın dediği gibi, ‘Bir bilenden öğrenmeyi’ bildik. Her zaman çözüm vardı, çözümsüzlük yoktu...” Vedia Lokman’ın memleketi Samsun’da da sergi açması ve nice yıllar üretkenlikle yaşaması dileğiyle…
Editör: TE Bilisim