Türkiye Et, Süt, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı İsa Coşkun, süt ve süt ürünleri sektörüne yönelik politika, çiğ süt yem paritesi, üretici ve tüketici açısından fiyat tarifeleri, süt ve süt ürünleri ihracatı ve gıda enflasyonu kapsamında sektöre yönelik değerlendirmelerde bulundu

Naz AKMAN/ANKARA - Son yıllarda pandemi koşulları ve Rusya Ukrayna savaşıyla birlikte derinleşen ekonomik sıkıntılar çerçevesinde sıklıkla gündeme gelen gıda enflasyonu gerek üretici gerekse tüketiciyi çıkmaza sokuyor. TÜFE'de aylık olarak en yüksek artış gösteren temel başlıklardan biri olan süt sektöründe de fiyatlar ne üreticiyi ne de tüketiciyi memnun etmiyor. Türkiye Et, Süt, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı İsa Coşkun, sektöre ilişkin değerlendirmesinde maliyetler, üretim ve tüketim endeksinde fiyat tarifesi, ülke bazında süt ürünleri tüketim oranı, süt ürünleri ihracat payı, Türkiye’de süt ve süt ürünleri sektörüne ilişkin politika belgesi, üreticiyi yakından ilgilendiren çiğ süt-yem paritesi konularında bilgiler verdi. Coşkun, “Gıda sektöründe KDV yüzde 1’e indirilmeli” Haziran ayı enflasyon verileri çerçevesinde gıda enflasyonunun sektöre yansımalarını değerlendiren Coşkun, süt ve süt ürünlerindeki fiyat artışlarına bakarken, çiğ süt fiyatlarını da göz önünde bulundurmanın önemine işaret ederek, çiğ süt fiyatlarının yılbaşından bu yana yüzde 60, 15 Mayıs’tan itibaren ise, Nisan ayı fiyatlarına göre yüzde 32 artış gösterdiğini belirtti. Süt sektöründe endüstriyel girdi maliyetlerine bakıldığında, son iki yılda enerji, ambalaj, işçilik, uluslararası emtia piyasaları, diğer endüstriyel girdiler ve finansman maliyetleri nedeniyle sektörlerde maliyet artışının yükseldiğini ifade eden Coşkun, “Haziran ayı enflasyon verilerine göre, aylık değişim oranı yüzde 4,95, yıllık değişim oranı ise yüzde 78,62 olmuştur. Gıda ve alkolsüz içeceklerde ise TÜFE, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 93,93, bir önceki aya göre ise yüzde 2,09 artmıştır. Bir önceki aya göre en çok fiyatı artan ürünler arasında taze süt yüzde 15 ile yer almaktadır. Son iki yıl içerisinde, dünyada yaşanan pandemi koşullarının getirdiği olumsuz ticari ve ekonomik etkilerin yanında ham madde, ambalaj, enerji ve nakliye maliyetleri orijin fiyat ve kur artışlarına bağlı olarak yükselmiş, Rusya-Ukrayna savaşı ile bu durum daha da fazla tetiklenmiştir. Bu dönemde uluslararası enerji fiyatlarındaki yükseliş ve konjonktürel durumlardan kaynaklı olarak enerji, ambalaj, akaryakıt maliyetlerinde artışlar gerçekleşmiştir. Diğer yandan döviz kurlarındaki yükselişten dolayı canlı hayvan ithalatı yapılması, besilik materyal alımı, çiftliklerin sürü yenilemesi ve yeni yatırım girişimleri zorlaşmaktadır. Bu dönemde inek kesimlerinde de artış meydana geldiği gözlemlenmektedir. Özellikle son iki yılda yaşanan tarımsal girdi (gübre, tohum, elektrik, mazot, doğalgaz, finansman, döviz gibi) maliyetlerindeki çok yüksek artışların üreticiler üzerindeki yükü giderilmelidir. Gıda sektöründe KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi SETBİR olarak yıllardır üzerinde durduğumuz bir husus olup, çok olumlu bir gelişmedir” dedi. [caption id="attachment_247421" align="alignright" width="357"] SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı İsa Coşkun[/caption] “Tarım, etkin ve performansa dayalı bir şekilde desteklenmeli” Gıda ve ham madde fiyatlarındaki artışların giderilmesi için önerilerde bulunan Coşkun devamla, “Sektörde öngörülebilirliğin sağlanması adına kamu-özel sektör-akademi iş birliği ile değişen şartlara uygun olarak kısa-orta-uzun vadeli strateji, politika ve takvimlendirilmiş eylem planı oluşturulması gereklidir. Tarımsal planlamanın yapılabilmesi için gerçekçi bir bitkisel ve hayvansal üretim envanteri çalışması yapılmalı, bu kapsamda sağlıklı politikaların üretilmesi için veriler doğru bir şekilde temin edilmeli, zamanında ve düzenli periyotlarda açıklanmalıdır. Ülkemizde tarımın etkin ve performansa dayalı bir şekilde desteklenmesi gerekmektedir. Teşvik ve desteklemelerin yerinde kullanımı, verilen desteklerin etkinliğinin takip edilmesi için performans ölçüm ve izleme sistemi kurularak ürün kalitesi ile ilişkilendirilen bir yapının oluşturulması gerekmektedir. Özellikle damızlık üreticilerine devlet desteğinin arttırılması ve başta buzağı olmak üzere girdi maliyetlerinin düşürülmesini sağlayacak uygulamaların geliştirilmesi ihtiyacı vardır. Mevcut uygulamada, ilgili yılın tarımsal desteklemeleri o yılın sonuna doğru açıklanmaktadır. Ödemelerin zamanında yapılamaması sebebiyle üretici, üretim planlaması yapamamaktadır. Tarımsal desteklemelerin yılın başında açıklanması ve ödemelerin zamanında yapılması, üreticinin finansal açıdan sürdürülebilir kılınmasını, üretimini daha planlı ve verimli bir şekilde gerçekleştirmesini sağlayacaktır. Başta yem ham maddeleri olmak üzere temel girdilerin yerel üretiminin teşvik edilmesi, yerli üretim için gerekli altyapının oluşturulması gerekmektedir. Girdi üretimine yönelik Ar-Ge çalışmalarının yapılması, çeşitli destekleme modelleri olan gıda vadilerinin oluşturulması teşvik edilmelidir. Tarımsal ürünlerin fiyatlarındaki dalgalanmaları önlemek ve fiyat riskini ortadan kaldırmak amacıyla birincil üreticinin gelirini korumaya yönelik gelir koruma sigortası uygulamaları geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Hayvancılıkta işletme büyüklüğü politikası, orta büyüklükteki aile işletmelerinin sayısının artırılması ve küçük işletmelerin büyütülmesinin desteklenmesi şeklinde olmalıdır. Küçük aile işletmeleri (1-20 baş) için refah düzeylerini artıracak ayrı bir destekleme modeli ele alınmalıdır” sözlerine yer verdi. Türkiye süt üretiminde sekizinci Türkiye’nin 23,2 milyon ton süt üretimiyle dünyada sekizinci sırada yer aldığını vurgulayan Coşkun, 2021 yılında 1,5 milyon ton içme sütü, 1,1 milyon ton yoğurt, 736 bin ton inek peyniri, 717 bin ton ayran, 86 bin ton yağsız süttozu, 85 bin ton tereyağı, 41 bin ton kaymak, 41 bin ton tam yağlı süttozu, 27 bin ton diğer türlere ait peynir üretimi gerçekleştiğini anımsatarak bu yılın rakamlarını da açıkladı. Coşkun 2022 yılı ilk beş aylık verilerine göre, 628 bin ton içme sütü, 460 bin ton yoğurt, 312 bin ton inek peyniri, 294 bin ton ayran, 49 bin ton yağsız süttozu, 34 bin ton tereyağı, 2,7 bin ton kaymak, 19 bin ton yağlı süttozu ve 9,7 bin ton diğer türlere ait peynir üretiminin gerçekleştiğini belirtti. Yeni açıklanan süt üretim rakamlarına göre Türkiye’de kişi başına üretilen süt miktarının 274 kg olduğunu ifade eden Coşkun, “Ülkemizde, 23,2 milyon ton süt üretimiyle dünyada sekizinci, Avrupa Birliği ülkeleri içinde ise üçüncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından onaylı 2.514 adet süt işleme tesisi ve 6.123 adet süt toplama merkezi bulunmaktadır. 2021 yılında 10,05 milyon ton inek sütü sanayi tarafından işlenmiş olup, üretilen toplam sütün yüzde 43’ünün sanayide işlendiği görülmektedir. Yıllık 38 milyar TL’yi aşan cirosu bulunan süt sektörü, her gün 500 binden fazla çiftçiden aldığı çiğ sütü sağlıklı, ambalajlı, hijyenik süt ürünlerine dönüştürmekte olup, üretilen süt ürünleri, her gün binlerce satış noktasında tüketicilerle buluşmaktadır. Süt ve süt ürünleri tüketimine ilişkin her yıl farklı uluslararası kuruluşlarca çalışmalar yapılmakta ve veriler yayımlanmaktadır. Kayıt dışı pazarlanan süt ve süt ürünlerinden dolayı yayımlanan tüketim verileri farklılık göstermektedir. Ülkemizde süt ve süt ürünü net tüketim verileri bulunmamakla birlikte, içme sütü ve süt ürünleri tüketim verileri tahmini olarak hesaplanmaktadır. Ulusal Süt Konseyi tarafından yapılan hesaplamaya göre, kişi başı yıllık içme sütü tüketimimiz yaklaşık 39,7 kg, yoğurt 29,5 kg, ayran 18,1 kg, peynir 17,5 kg, tereyağı tüketimi ise yaklaşık 2,2 kg’dır” diye konuştu. “100’ü aşkın ülkeye süt ve süt ürünleri ihracatı yapılıyor” Türkiye’nin süt ve süt ürünleri ihracat payı ve ülkeleri hakkında da bilgi veren Coşkun, 2021 yılında 233 bin ton süt ve süt ürünü ihracı yapıldığını, bunun ciro karşılığının 487 milyon dolar olduğunu, aynı yıl yapılan süt ve süt ürünleri ithalatının ise 13 bin ton ile ciro karşılığının 45,8 milyon dolar olduğunu kaydetti. Bu yılın ilk beş ayında ise 110,5 bin ton süt ve süt ürünleri ihracatının yapıldığını bunun ciro karşılığının 329 milyon dolar olduğunu açıklayan Coşkun, 4.084 ton ithalat ile 15,2 milyon dolar ciro yapıldığını söyledi. Coşkun, ithalat ve ihracat rakamlarına ilişkin, “Artan dolar kurunun da etkisiyle, süt ve süt ürünleri ihracatında geçtiğimiz yılın ilk beş ayına göre bu yılın ilk beş ayında ciro olarak yüzde 84, miktar olarak ise yüzde 13 artış meydana geldiği görülmektedir. Buna karşılık süt ve süt ürünleri ithalatında geçtiğimiz yılın ilk üç ayına göre bu yılın ilk üç ayında ciro olarak yüzde 25, miktar olarak ise yüzde 30 azalma meydana geldiği görülmektedir. Ülkemizden, Avrupa Birliği ve Avrasya Ekonomik Birliği ülkelerinin de dâhil olduğu toplam 100’ü aşkın ülkeye süt ve süt ürünleri ihracatı yapılmaktadır. En çok ihracat yaptığımız ülkeler, Orta Doğu ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleridir. Ülkemizde Avrupa Birliği’ne ihracat izni bulunan 29 adet, Rusya Federasyonu’na ihracat izni almış sekiz adet, Çin Halk Cumhuriyeti’ne ihracat izni almış 60’a yakın süt işletmesi bulunmaktadır ve hâlihazırda ihracat yapılmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti pazarı 2020 yılında açılmış, açıldığından beri önemli bir ihracat destinasyonu haline gelmiştir” bilgisini verdi. Üreticiyi yakından ilgilendiren çiğ süt yem paritesine de değinen Coşkun, kısaca “Çiğ süt-yem paritesi, süt üreticisinin, bir litre süt sattığında bununla alabildiği yem miktarıdır. Ülkemizde, satılan 1 litre süt ile 1,3 kilo yem alınması öngörülmektedir. Çiğ süt yem paritesi, ülkemizde çiğ süt ve yem fiyatındaki değişimlere bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Çiğ süt yem paritesi, üreticinin masraflarını karşılayarak, süt üretimini devam ettirebilmesi için önemli bir parametredir. Artan yem maliyetleri nedeniyle süt yem paritesinin düşmemesi ve üreticinin zarar etmemesi için çiğ süt fiyatının da artması gerekmektedir. Çiğ süt fiyatının artması ise, süt ve süt ürünleri sanayicisi tarafından üretilen süt ürünlerinin fiyatlarının artmasına sebep olmaktadır” değerlendirmesinde bulundu. Çiğ sütte kalitenin artması için “Politika Belgesi” Coşkun son olarak, SETBİR’in Türkiye ve AB Arasında Sivil Toplum Diyaloğu Programı kapsamında yürüttüğü proje çerçevesinde çiğ sütün kalitesini iyileştirmek için geliştirilen yol haritasında, çiğ sütün kalitesine etki eden faktörleri ve çiğ sütün kalitesinin iyileştirilmesine yönelik kısa ve orta vadeli eylem planı önerilerini kamu otoritesinin dikkatine sunmak amacıyla hazırladığı “Politika Belgesi”nin önemine işaret etti. Politika Belgesi’ne göre; Türkiye’de çiğ süt kalitesi bakımından eksikliklerin olmasının temelinde çiftlik ölçeklerinin küçük ve dağınık olmasının geldiğini söyleyen Coşkun, “Politika belgesine göre girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle üreticilerin iyileştirme yatırımları konusunda motivasyon geliştirememeleri de çiğ sütte kaliteye etki ediyor. Politika belgesinde; çiğ sütün kalitesinin geliştirilmesine yönelik öneriler ve eylem planları; analiz edilerek, bazı ana başlıklarda bu öneriler belirtildi. Çiğ sütte kayıt dışılığın giderilmesi, eğitim, çiğ süt kalitesinin takibi ve teşvik uygulamaları, antibiyotikli süt imha prosedürünün yeniden gözden geçirilmesi, büyük veri havuzu altyapısının kurulması, üretici örgütlerinin teknik personel çalıştırmalarına destek verilmesi, süt toplama yetkisinin düzenlenmesi bu başlıklardan bazıları” dedi. Sektörün salgınla imtihanı Pek çok sektörde olduğu gibi süt ürünleri sektörünü de derinden etkileyen Covid-19 virüs salgını sürecinin ithalat-ihracat başta olmak üzere önemli aksaklıkları beraberinde getirdiğini ifade eden Coşkun, bu vesileyle ambalajsız ve açıkta satılan süt ve süt ürünlerinin halk sağlığını olumsuz etkilediğini belirterek, açıkta satılan süt ve süt ürünlerinin ve denetimsiz koşullardaki tüm satışlara cevaz veren yönetmeliklerin gözden geçirilmesi konusunda çağrıda bulundu. Coşkun özetle, “Öncelikle salgının ilk dönemlerinden itibaren yurt dışı kaynaklı girdilerde yaşanan ithalat sıkıntısı sorunu yaşadık. Sonrasında uluslararası ticarette her ülkede farklı uygulanan karantina kaynaklı ihracat lojistiği sorunları baş gösterdi. Ancak en önemlisi, özellikle gıda sektöründe ev dışı kanalın neredeyse kapanması oldu. Sektörün ticaret hacminin yüzde 30’una denk gelen bu tıkanıklık, beraberinde ciddi bir finans yükü de getirdi. Salgın koşullarının tüm dünyada yarattığı ortak sıkıntı, küresel bir ekonomik darboğazı ortaya çıkarınca, başta döviz kurları olmak üzere tüm girdi maliyetleri bu etki ile yükseldi. Tüm bu zor koşullarda üreticilerin sütleri toplandı, ücretleri ödendi ve tüketicinin ihtiyaçları karşılandı. Dünya ve Türkiye koronavirüs salgını ile mücadele ederken, virüse karşı alınması gereken kişisel tedbirlerin başında hem bağışıklık sistemimizi hem de genel vücut direncimizi güçlü tutmanın ne kadar önemli olduğu bir kez daha karşımıza çıktı. Yaşanan salgın süreci, bu kapsamda getirilen kısıtlamalar, otel, restoran ve kafeteryalar, yemek sanayi gibi ev dışı kanalın belli bir süre tamamen kapalı kalması, sonrasında ise salgın koşullarında bu kanalda yeterli tüketim olmamasının sonuçları, süt ürünleri üretim ve dış ticaretine de yansımıştır” diye konuştu.
Editör: Ahmet Ertüm