Manisa'da otomobil 3 araca çarptı, 10 kişi yaralandı Manisa'da otomobil 3 araca çarptı, 10 kişi yaralandı

YEŞİM KARAAĞAR
Türkiye yaşadığı depremlerle birlikte yeni bir kentleşme sürecine girdi. Yeni yüzyılda kentleşme politikaları belirlenirken, “Nasıl bir kentleşme” sorusu akıllara gelen ilk soru. Bunun yanıtını almak üzere Yeditepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Başkan Yardımcısı, Öğretim Üyesi Doktor Barış Gençer Baykan ile konuştuk.  
Yeni yüzyılda nasıl bir kentleşme çabası içerisinde olunması gerektiği sorusuna “Kent Sosyolojisi” alanında çalışmalar yapan Dr. Baykan, öncelikle geçmişin kentleşme politikalarındaki başarısızlıklardan ders çıkarmakla başlanması gerektiği uyarısında bulundu. 
Toplumsal hareketler, küresel çevre politikaları, kentleşme ve çevre sorunları konularında dersler veren, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) karşıtı hareketler, iklim değişikliği, yeşil partiler ve siyasal ekoloji konularında yayınları bulunan Dr. Baykan, sadece deprem boyutuyla değil kentleşmenin, iş yaşamından ruhsal duruma kadar birçok faktörü etkilediğine dikkat çekti.
Dr. Baykan, günümüz ihtiyaçları ve geleceğin dinamiklerini de içerecek bir kentleşme vizyonu ile hareket edilmesi gerektiğini belirterek, “Deprem gibi iklim değişikliği gibi riskler mutlaka dikkate alınmalı. Kırdan kente göçün devam edeceği hesaba katılmalı” dedi. 
Kentlilerin uygun mekanizmalarla politikalara katılmadığı bir kentleşme politikasının düşünülemeyeceğine işaret eden Dr. Baykan, “Büyük verinin işlenmesi, yapay zekâ kentsel sorunların çözülmesinde etkin olarak kullanılabilir” vurgusu yaptı.
“Obezite bile artık kentleşme sürecinin sonucu”
Kentleşmenin, iş yaşamından ruhsal duruma kadar birçok faktörü etkilediğini altını çizen Dr. Baykan, şunları söyledi:
“Hangi sokakta doğduğumuz, nasıl bir eğitim hayatına sahip olacağımızı, nasıl bir sağlık hizmeti alacağımızı belirliyor kentleşme. Bina kalitesi; örneğin depremde hayatta kalıp kalmayacağımızı belirliyor. Yeşil alanların azlığı ve hava kirliliği sağlımızı kötüleştiriyor. Kent rantı etrafında organize olan gruplar kitleleri dışlayabiliyor, kentten sürebiliyor, barınma hakkını elinden alabiliyor. Obezite bile artık bireysel değil kentleşme süreçlerinin sonucu olarak değerlendiriliyor.”
Toplumun soyut anlamda kentleşmeyi etkileme gibi bir şansı olmadığını, toplumdan ziyade ulusal politikalar ve kent siyasetinin kentleşme politikasını etkilediğini belirten Dr. Baykan,  “Kent rantının nasıl büyütüleceği ve kimler arasında paylaştırılacağı esas mesele. Kentin ekonomisinin dayandığı unsurların ne olduğu önemli. Hangi sektörler belirleyici oluyor, bu sektörlerde tekelleşme ne ölçüde, kent rantı vergilendiriliyor mu? Bunları cevapladıktan sonra sosyal yapının etkisini anlayabiliriz” diye konuştu. 
“Tüm yurttaşların kentsel hizmetlere tam erişimi sağlanmalı”
Dr. Baykan, kentleşme sürecinde toplumun hangi boyutunun ele alınmasını gerektiğini ise şöyle açıkladı:
“Toplumun dezavantajlı kesimleri veya önceliklendirilmesi gereken kesimleri belirlenmeli. Barınma, ulaşım ve gıda konuları son dönemde aciliyet gerektirmeye başladı. Öncelikle tüm yurttaşların kentsel hizmetlere tam erişimi sağlanmalı. Toplumun talepleri dinlenmeli.
Yerel yönetimler, katılımcı bütçeleme gibi mekanizmaları kullanmaya başlamalı. Yurttaşların, ev ve işyerleri dışında bir araya gelebileceği, kaynaşabileceği, fikir geliştirebileceği ortak alanlar üzerine düşünülmeli. Kütüphaneler, kreşler, gençlik merkezleri, spor alanları yaygınlaştırılmalı.” 

Editör: Ramazan Atabey